İstanbul 19°
FatihAltayli

Fatih Altaylı

Diğer yazılarıFatihAltaylı

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü - 52

detail banner reklam

Silivri Günlüğü - 52

FatihAltaylı
Köşe Yazısı

Fatih Altaylı

Eylül 4, 2025

Yazı İçeriği

  • Silivri Günlüğü - 52

Silivri Günlüğü - 52

Selamlar Emre Bey,

Sizlere ve izleyenlere selamlar, sevgiler, güzel bir gün ve sağlık afiyet dileklerimle başlayalım bugüne… 

Resmi adıyla Marmara 9 Numaralı Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve halk arasında bilinen, toplumda kabul görmüş adıyla Silivri Cezaevi giderek şenleniyor. 

Daha önce de söylemiştim zannederim, Silivri’de yüksek güvenlikli 9 no’lu cezaevinde Reina katliamcısından, İstiklal Caddesi bombacısına, üst düzey FETÖ hükümlülerinden, darbe girişimi suçlularına kadar geniş yelpazede mahkumlar; Daltonlar ve Casper çetesi tutuklularından, İBB ve CHP şüphelilerine kadar geniş yelpazede bir grup zorunlu ikamette.

Cezaevinin kalan son birkaç boş hücresine de yeni isimler geldi ve farklı bir profil de cezaevindeki bukete eklendi.

Son konuklar suikast iddiasıyla gündeme gelip savunma sanayi casusluğu iddiasıyla tutuklanan MHP’li Selahattin Yılmaz ve MKE’nin eski yönetim kurulu başkanı da artık Silivri’de.

Ne kadar kalırlar tahmin etmek güç ama biliyorsunuz Zafer Partisi Genel Başkanı ve ülkücü Ümit Özdağ, Silivri’deki 5 aylık misafirliği sırasında farklı siyasi görüşlere yönelik bakış açısını bir miktar da olsa değiştirmiş ve bunu içtenlikle açıklamıştı. 

Acaba buradaki kalış süresi uzarsa benzer bir durum Selahattin Yılmaz için de geçerli olur mu; siyasi görüşü nedeniyle Aziz İhsan Aktaş’ı değil öldürmek, desteklediğini söyleyen Yılmaz, CHP’li başkanlarla ilgili fikrini biraz yumuşatır mı merak ediyorum doğrusu… 

Emre bir ay kadar önce burada emlak vergilerine temel teşkil edecek arazi rayiç bedellerindeki fahiş artışa dikkat çektik ve “Şimdilik kimse farkında değil ama seneye vergi ödemeye gittiklerinde bağırmaya başlarlar” dedik. 

Vatandaşlara da bu bazen %2000’e varan ve hatta aşan rayiç bedel artışlarına karşı yargı yoluna başvurmalarını önerdik.

Şimdi izliyorum ki bu konuya epey bir uyanan olmuş. 

Özellikle de iktidara yakın yayın organları ve iktidara yakın yazarlar isyan halinde.

ATV haber bülteni ve A haber bu artışlara veryansın ediyorlar ve öfkeyle bu kabul edilemez diye hem sosyal medyalarından hem köşelerinden bağırıyorlar. 

Dahası ATV haber başta olmak üzere, iktidar medyası da gerçekten insani olmayan bu artışı hayli sert dille eleştiriyorlar. 

Hal böyle olunca, ben de izleyicilerimize yaptığım “dava açın” tavsiyemi geri alıyorum.

Eğer iktidar yanlısı medya bu kadar rahatsız ise bu karar, bu rayiç artırımı, iptal edilir; daha doğrusu kabul edilebilir seviyeye çekilir.

O yüzden siz boşuna dava açıp dava harcı ödemeyin, dahası dava harcını değil durduk yere bir de kamu avukatınınkini değil, ücretli vekaletleri de ödemek zorunda kalırsınız.

Boşuna masraf etmeyin. 

Belli oldu ki geri alınacak. 

Şunu da söylemeden geçmeyelim; iktidara yakın yayıncılar bu durumun sorumlusu olarak belediyeleri gösteriyor. 

Ve belediyelerin gelirlerini artırmak için bu rayiç bedel artışlarını yaptıklarını söylüyorlar. 

Bu iddia hiç ama hiç doğru değil.

Rayiç bedel artış oranlarını belediyeler belirlemiyor, bu artışları belirleyen bir komisyon var. 

Komisyon 9 üyeden oluşuyor; bu üyelerden 3’ü belediyeyi, 6’sı ise hükümeti temsil ediyor.

Çünkü doğru, yıllık emlak vergileri belediyelere geliyor ama emlak alım satım vergileri doğrudan Maliye kasasına gidiyor ve binde 4 ile asıl önemli vergi alım satımda. 

Neyse, sonuçta dava açmanıza gerek kalmayacak gibi duruyor!

Gelelim bu ay ve önümüzdeki ay tamamlanacağı açıklanan CHP’li belediyeler ve İBB iddianamelerine…

İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın dünkü açıklamaları önce Beşiktaş Belediyesi ile ilgili iddianamenin, ardından da İBB ile ilgili iddianamenin mahkemeye sunulacağını gösteriyor.

Zaten beklenti de bu yöndeydi.

Savcılığın açıklaması çok iddialı, asrın yolsuzluğu diyor. 

Fezleke bu iddialı sözleri destekleyecek içerikte olacak mı, göreceğiz.

Bu sözlerle beklenti büyüdü. 

İBB iddianamesinin hayli kalın bir dosya olacağından kuşkum yok.

Birkaç hafta önce iktidara çok da uzak olmayan bir hukukçudan İBB ile ilgili iddianamenin yazılmaya başlandığını ve 350 sayfanın tamamlandığını duymuştum. 

Zannederim 1000 sayfanın üzerinde bir iddianame olacak. 

Başsavcı Gürlek’in söylediği gibi, böyle bir iddianameyi yazmak zor. 

Delilleri toplayacak, tutarlı biçimde birbirine ve sanıklara bağlayacak, tanıkların ifadeleri delillerle eşleşecek, onlarca belediye başkanı ve yine onlarca belediye bürokratı ile ilgili olarak sağlam kanıtlar içerecek ve var olduğu söylenen bağlantıları hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyacak… 

Bu kolay yazılır bir iddianame değil, aylarca sürebilir.

Zaten burada itiraz iddianamenin yazım süresine değil, tüm bu süre boyunca şüphelilerin tutuklu olmasına… 

Delilleri karartma şüphesi var ise görevden el çektirilip, açığa alınıp yine de tutuksuz geçirebilirlerdi bu süreci.

Neyse bu olmadı ve artık iddianamelerin ortaya çıkmasına 1, bilemedin 1.5 ay kaldı.

Her şeyi göreceğiz. 

Benim gördüğüm ilk kalın iddianame 12 Eylül döneminde yazılan MHP iddianamesiydi, Sıkıyönetim Askeri Savcılığı tarafından hazırlanmıştı ve iki büyük ciltti.

Rahmetli Nahit Duru bir tane ele geçirmiş ve bana ulaştırmıştı. 

O kadar kapsamlı ve o kadar kalındı ki zannederim 3000 sayfa falandı, yıllar sonra zaman aşımından düştü. 

Yakın tarihte ise çok daha kalın, hatta ekleri ile milyonlarca sayfayı bulan iddianameler de gördük.

Bu konuda şunu da bizi izleyenlere hatırlatayım, iddianamenin çıkması davaların o gün başlayacağı anlamına gelmez.

İddianame hazır olunca bir mahkemenin, muhtemelen iddia edilen suçlar itibarıyla bir ağır ceza mahkemesinin önüne düşecek.

Mahkemenin başkanı binlerce sayfalık iddianameyi okuyacak, delil ve iddiaları yeterince inandırıcı bulursa kabul edecek; kabul etmez ise yeniden yazılması için ilgili savcılığa geri gönderecek.

Zayıf bir olasılık ama olabilir. 

Ya da yine zayıf bir ihtimal olarak, görevsizlik kararı vererek başka bir mahkemeye yollayacak. 

İddianameyi kabul etmesi halinde bir yargılama takvimi ve buna bağlı olarak bir duruşma günü belirleyecek.

İddianamenin kalınlığı göz önüne alınırsa, tarafların hazırlanabilmesi için ilk duruşma çok yakın bir tarihte olmayacaktır. 

Ben iddianamenin kabulü ile sanık haline dönüşecek şüphelilerin iyimser bir tahminle aralık ayı ortasından önce, hatta belki 2026’dan erken hakim karşısına çıkabileceklerini zannetmiyorum.

Yeni yılın ilk aylarından itibaren bazı sanıklar tahliye olabilir. 

Ancak bana sorarsan davanın görülmeye başlaması ile birlikte mahkeme suç örgütü lideri ile ilgili tutuklama kararı verebilir, sürpriz olmaz. 

Tabii dosya şu anda aslında hala gizli ve net konuşamam iddianameyi görünceye kadar. 

Bugün ayın 3’ü ve bugün bizim milli yalan günümüz. 

Yani TÜİK enflasyonu açıklayacak. 

Benim tahminim 1.2 - 1.3 gibi bir şey söylerler. 

Enflasyonun bu olduğunu düşündüğüm için değil, TÜİK’in indirim katsayısını artık üç aşağı beş yukarı öğrendiğimiz için Merkez Bankası’nın revize yıl sonu hedefine yaklaşmak için böyle bir oran sallaması lazım.

Yine fakir fukarayı kızdıracaklar, tıpkı büyüme ve milli gelir sayılarıyla kızdırdıkları gibi… 

Kişi başı milli gelirimizin 600 bin TL civarı olarak görülmesi milleti kızdırdı ve herkes “Nerede bu para?” demeye başladı.

Söyleyeyim…

Ulusal gelirin %80’ini paylaşan şanslı %14’ün cebinde, kasasında, KKM’ye yatırdığı hesabında, yurt dışındaki bankada, oğlunun Ferrari’sinde, karısının parmağında, bileğinde, gerdanında…

Birkaç gün önce burada söyledim Türkiye’nin sorunu Gini katsayısı diye.

Eğer Türkiye’nin Gini katsayısı 0 olsaydı, sayılara göre her 4 kişilik ailenin evine yılda 2.5 milyon TL para girerdi. 

Elbette bu Gini katsayısını 0 yapabilen ülke yok, zaten sistemin ruhuna aykırı; sermaye birikimini imkansız hale getiriyor ama 0’a ne kadar yakınsa sosyal adalet o kadar yerinde demek. 

Biz bu alanda dünyadaki en kötülerden biriyiz, OECD’de sondan ikinciyiz.

O yüzden de bu gelir eşit paylaşılmıyor ve ülkenin zengini bile ülkenin hukukuna güvenmediği için Türkiye son yıllarda net sermaye ve yatırım ihracatçısı oldu. 

Bir anlamda, içinde yüzdüğümüz havuzdan komşuların havuzlarına kova kova su taşıyoruz. 

Anayasa ile ilgili soruların olmuş, şimdilik onları es geçelim. 

Şimdilik gündemde değil, gündeme gelirse konuşuruz.

Ama şu kadarını söyleyeyim; CHP, AK Parti’nin bir Anayasa değişikliği yapma girişiminde bulunacağından neredeyse emin. 

CHP burada iktidarın yapmak isteyeceği değişimin 2 dönem kuralını kaldırmak ve 2 turlu 50 + 1 kuralı yerine ilk turda 1. gelme şartını getireceğini düşünüyor.
 

Ancak Mehmet Uçum’un 50 + 1’in sistemin vazgeçilmez unsuru olduğunu söylediğini hatırlıyorum.

Anayasayı şimdilik bırakıp gelelim tarıma ve tarımsal ürünlerdeki fiyat artışına… 

Ziraat Odaları Birliği Başkanı Şemsi Bayraktar’ı sonunda gördük. 

Neredeyse benim çocukluğumdan, yani ezelden beri o koltukta oturan Şemsi Bey memleketin tarımı çökerken zaman zaman yaptığı yazılı sıradan açıklamalar dışında pek ortalıkta yoktu. 

Vardı da ben mi görmüyordum bilmem ama görmüyorsak yok demektir diye düşünüyorum. 

Şemsi Bayraktar tarımın sorunlarını yüksek sesle gündeme pek getirmedi ama bu kez fiyatı artan ve düşen tarım ürünlerini anlattı. 

En yüksek fiyat artışı taze fasulyede olmuş.

Çok severim ve bu yaz hiç yiyemedim. 

Neyse mesele zeytinyağlı taze fasulye değil, mesele Türk tarımı çökerken ve Türkiye büyürken tarımsal üretimin küçülmesi iken Ziraat Odaları Birliği’nin konuya hiç girmemesi ve müdahil olmaması.

Emre Bey, yine komisyon demişsin ve “Komisyon İmralı’ya, Öcalan’a giderse CHP de gidecek mi?” diye sormuşsun.

CHP bu konudaki tavrını daha önce açıklamış ve İmralı’ya gidilmesine karşı olduğunu, gitmeyeceklerini açıklamıştı.

Bu kararları geçerli mi bilmem… 

Ben bu konuda bambaşka bir fikirdeyim. 

Ben koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni temsil eden bir komisyonun  “başmüzakereci” olarak tanımlanan bir hükümlünün ayağına gitmesini prensip olarak doğru bulmam.

50 kişi toplanacak ve İmralı’ya gidecek… 

Bence olmaz. 

Bu açıdan ben Devlet Bahçeli gibi düşünüyorum. 

Öcalan, Meclis komisyonuna getirilmeli ille de bir görüşme olacaksa. 

Buna da karşı çıkanlar olabilir, saygı da duyarım fakat ben böyle düşünüyorum.

“İktidar yanlısı mahallede bir kavga mı var; AK Parti’de Erdoğan sonrasına bir hazırlık mı, bir saflaşma mı var?” soruna yanıt vermek isterim.

İktidar mahallesinde kavga var; özellikle medyasında, trollerde… 

Onlarınki rant ve diğer kavganın devamı. 

Yeni lider adaylarına göre kamplaşma… 

Peki parti içinde Erdoğan sonrası için bir kavga ve kamplaşma var mı? 

Vardır belki ama yer altında.

Tayyip Bey orada olduğu ve “Ben varım” dediği müddetçe kimse

“Ben de varım” diyemez.

Bunun en güzel örneğini Adem Metan kardeşimin YouTube röportajında gördük. 

Süleyman Soylu ile konuşmuş. 

Süleyman Soylu çok açık biçimde “Tayyip Erdoğan varken kimsenin adı söz konusu olamaz” dedi.

Durum net budur!

Akit yazarları ya da başka iktidar gazetecileri “Çekilin, Fidan gelsin” deseler de bunlar hikayedir.

Reelpolitik Süleyman Soylu’nun söylediğidir.

Türkiye’de her şeye rağmen kimliğini bir nebze de olsa koruyan en temel kurumlardan biri de Anayasa Mahkemesi… 

Tek kurum değil elbet ama önemli. 

Ve vicdanlara yük olan davalardan birinde, sonuca direkt etkisi olmasa da ahlaki olarak takdir toplayan bir karara daha imza attı Anayasa Mahkemesi. 

Yıllardır ben dahil pek çok kişinin içine dert olan Rabia Naz Vatan davasında soruşturmanın eksik ve hatalı olduğuna hükmetti ve gözü yaşlı babanın yıllardır sürdürdüğü mücadelesinin haklılığını en üst düzeyde kanıtladı. 

Acaba bu işi örtbas için uğraşan bir siyasetçinin varsa vicdanı sızlamış mıdır?

Emre, bu Elon Musk’ın dünyayı mahvetmek üzere özel görevli bir şeytan ya da şeytanın elçisi olduğunu düşünmeye başladım. 

Trump’ın seçilmesi için büyük çaba gösterdi, dünyanın başına bela etti; sonra kendisi Trump’la papaz oldu. 

Önce bir diklendi, sonra herifin yasa tanımazlığını gördü, ki bunu biliyor ve övüyordu, tırstı ve sustu.

Ama ders almamış olmalı ki Almanya’daki ırkçı, yabancı düşmanı, neonazi eğilimleri olan AfD Partisi’ne desteğini açıkladı ve her zamanki gibi üst perdeden iddialı konuşarak “AfD’yi seçmezseniz Almanya’nın sonu gelir” dedi.

Bu herif şimdi de Avrupa’yı karıştırmaya karar verdi.

Alman hükümeti bunun Almanya’daki GigaFactory adlı dev fabrikasına bir el atmalı mı acaba? 

Emreciğim burada sıklıkla insanlarımızın, vatandaşlarımızın, zengin veya fakir ayrımı olmaksızın herkesin mutsuz olduğunu; kimsenin yüzünün gülmediğini söylüyorum. 

Dün Özlem Gürses’te gördüm galiba, Dünya Huzur Endeksi yayınlanmış. 

Türkiye 146. sırada: Filistin’in gerisinde, Lübnan’ın gerisinde… 

Bu elbette onlardan kötü durumda olduğumuzu göstermiyor ama ülkenin imkanlarına oranla olmamız gereken kadar mutlu ve huzurlu olmadığımızı gösteriyor. 

Teselli olacaksa söyleyeyim, İsrail bizden de aşağıda. 

Bilmem Suriye’den gelen son açıklamayı gördün mü? 

Bu aralar Türkiye’ye de sıklıkla gelip giden YPG’nin eski lideri Salih Müslim, Suriye’de bir parçalanma konusundaki kaygılarımızı artıracak bir açıklama yaptı.

Müslim, bağımsızlık talep edebileceklerini açıkladı.

Suriye karışacak, tam da tahmin ettiğimiz gibi… 

Tom Barrack, YPG’nin ABD himayesinde olduğunu açıklamış olduğu için Türkiye’nin buna tavrı ne olur merak ediyorum. 

Ve bu açıdan bakınca, Türkiye çözüm sürecini ya da komisyonun çalışmalarını hızlandırıp olumlu veya olumsuz sonuçlandırmalı.

Sündürmek çok yanlış olacak. 

Politika oluşturmamızı engelleyen bir unsur olacak. 

Emreciğim bu hafta kitap tavsiye etmedi demişsin. 

Doğru etmedim, bugün edeyim.

Ernst Fraenkel’in “İkili Devlet” adlı kitabını okudum son olarak.

Çok ilginç ve siyasi tarihe meraklı herkesin okumaktan mutlu olacağı bir kitap, tavsiye ederim. 

Bahsetmiştim, ensemdeki kızarıklığı kurum hekimine gösterdim. 

Bir krem yazdı, umarım iyi gelecek. 

Böcek ısırığı değilmiş.

Odamda 6 farklı tür örümcek tespit etmiştim; onlar yapmamış, müsebbibi değiller. 

Ben de hücremde okuyup, yazarak; bazen karamsar düşünceler içine ister istemez girerek günlerimi geçiriyorum. 

Duvara çentik atarak gün saydığım yok elbette ama epeydir buradayım. 

Şu anda aklım Gazze için Akdeniz’in diğer ucundan yola çıkan filoda, İsrail’in yapacaklarında…

Bir yandan da Sayın Cumhurbaşkanı’nın Çin’deki temaslarının sonuçlarını, daha doğrusu olumlu sonuçlarını görmek istiyorum. 

Emre, az önce CHP İstanbul il yönetimine kayyum atandığı haberi geldi. 

Herkes bir yumuşama, makbule dönüş umutları yeşertmeye çalışırken bir mahkeme kararı ile Özgür Çelik ve yönetimi görevden alındı. 

Şu an bir değerlendirme yapmam mümkün değil ama buradan sürecin daha sertleşeceğini, Eylül ayının CHP ve Türkiye için çok kolay geçmeyeceğini tahmin etmek zor değil. 

Fakat bu iş az önemli değil, CHP’nin yeniden dizaynına kadar gidecek bir süreci başlatabilir.

Bu kayyum meselesini Özgür Özel hakkındaki fezlekeden ayrı düşünmemek de gerekebilir.

Sporla ilgili iki kelam sen sormadan edeyim.

Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’nden elendikten sonra peş peşe transfer yapmasını anlamakta zorlanıyorum.

Genelde Şampiyonlar Ligi’nde kalmak için transfer yapılırdı, kalamayınca değil.

Hiç anlamadım.

Galatasaray’ın ise Ederson’u alamayınca Uğurcan Çakır’a 36 milyon Euro vermesi çok garip, bence normal değil.

Buna transfer demek mümkün değil.

Vardır bir hikmeti…

Bugünlük böyle tamamlayalım Emreciğim.

Kayyum meselesini yarın tekrar ele alırız.

Dün, 9 yaşında bile genç izleyicilerimiz olduğunu ve bana selam yolladıklarını öğrendim, çok mutlu oldum.

Her yaştaki ama öncelikle genç izleyicilerimize sevgilerimi yolluyorum.

Kendinize iyi bakın...

Kalın sağlıcakla!

FatihAltaylı
X’te yanıtla

X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.

FatihAltaylı
  • Geçmiş yazılar

TümüFatihAltaylı
Silivri Günlüğü - 61
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 61

Fatih Altaylı

Eylül 16, 2025

Silivri Günlüğü - 60
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 60

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

Silivri Günlüğü - 59
Köşe Yazıları
Silivri Günlüğü - 59

Fatih Altaylı

Eylül 15, 2025

  • Videolar

TümüFatihAltaylı
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye" görseli
FatihAltaylı
Bugün
FatihAltaylı
YouTube
Mehmet Demirkol yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Türkiye"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 17, 2025
Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti" görseli
Dün
FatihAltaylı
YouTube
Barış Terkoğlu yorumluyorFatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hukuk Devleti"Teke Tek Bilim ▷ https://www.youtube.com/@TekeTekBilim YouTube kanalına abone olmak için ▷ http://bit.ly/FatihAltayli Gazeteci - Yazar Fatih Altaylı, Youtube kanalına özel gündemi yorumluyor.
Eylül 16, 2025
2 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Zeki Demirkubuz yorumluyor

Fatih Altaylı YORUMLAYAMIYOR: "Hak"

Eylül 15, 2025

3 Gün Önce
FatihAltaylı
YouTube

Bedia Ceylan Güzelce & Müfit Can Saçıntı

"Gülmek bir savunma mekanizması"

Eylül 14, 2025