Silivri Günlüğü - 71
Fatih Altaylı
Ekim 2, 2025
Yazı İçeriği
Silivri Günlüğü - 71
Silivri Günlüğü - 71
Emre Bey selamlar, sevgiler…
Değerli izleyicilerimize de sevgiler, hürmetler…
Cezaevinden izleyebildiğim kadarıyla Cumhur çarşısı karışmış durumda.
İktidar içinde, hem koalisyon ortakları arasında hem de iktidarın büyük ortağının kendi içinde ciddi gerilimler, ciddi bunalımlar var gibi duruyor.
CHP dış etkenler ile karışmış görüntüsü verirken, iktidar bloğu kendi iç dinamiklerinden kaynaklanan bir iç karışıklık yaşıyor.
Doğaldır, 23 yıllık bir iktidar sona yaklaşırken böyle şeyler olur.
Her parti bunu yaşamıştır.
Önce MHP’nin Türkiye-Rusya-Çin ittifakı konusundaki ısrarını konuşalım kısaca.
Devlet Bahçeli, AK Parti geleceğini bu denli Trump’a bağlamışken Türkiye-Rusya-Çin önerisine sıcak bakmayacağını, konuyu ağzına bile almayacağını bilmeyecek kadar siyaset cahili değil.
Senin benim kabak gibi gördüğümüzü MHP’nin görmemesi imkansız.
Zaten artık anlaşılıyor ki MHP’nin derdi, AK Parti’nin Amerika’yı gösteren pusulasının yönünü değiştirmek falan değil.
Devlet Bey iç siyasete, seçmen tabanına oynuyor.
AK Parti’nin, Netanyahu’nun en büyük destekçisi Trump’la bu denli yakın olmasının milliyetçi muhafazakar tabanda yarattığı rahatsızlığı görüyor MHP lideri.
Bunun sonucunda AK Parti’den bir miktar seçmen kaçışı olacağını öngörüyor.
Bahçeli, işte bu kaçan seçmeni Cumhur Bahçesi’nde tutmaya, AK Parti’nin kaybını kendi kazancı yaparak koalisyonunun zemin kaybını minimuma indirmeye çabalıyor.
Zaten bunu epeydir yaşıyoruz.
AK Parti’den kaçan seçmenin ciddi bir bölümü MHP’ye kaçıyor.
MHP, terörsüz Türkiye’deki söylem ve eylemleriyle kaybettiği seçmeni de AK Parti’den gelen seçmenle telafi ediyor!
Buradan kimse başka sonuç, koalisyonda bir çatlak, patlak beklemesin.
AK Parti - MHP koalisyonu, Türk hatta belki dünya siyaset tarihinin en sembolik ilişkisidir.
Cumhurbaşkanı’nın Amerika gezisinde her şeyi konuştuk ama Patrikhane ve Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili çıkışını ya da sözünü konuşmadık.
Emreciğim, nasıl ki futbol asla sadece futbol değilse din de asla sadece din değil.
Biz hep siyasal İslam’dan söz ederiz ama Hristiyanlık’ta da siyasal Hristiyanlık diye bir şey var.
Ruhban Okulu meselesi de uluslararası siyasetin parçası.
Ortodoks Hristiyanlık’ın üç merkezi var.
Bunlardan en önemli ya da en siyasi olanları Fener ve Rus Ortodoks Patrikhaneleri.
Fener ne kadar zayıflarsa, Rusya o kadar güçleniyor.
Buradaki oyun bu.
Fener Patrikhanesi ile Amerika arasındaki ilişki siyasal Hristiyanlıkla bağlantılı.
Fener’in ekümeniklik iddiası aslında Rusya’ya karşı.
Dikkat edin bunun gündeme gelmesi, Sovyetler’in sona ermesi ve Rusya’nın yeniden Çarlık düzenine dönmesi ile yükseldi.
Trump, Fener-Rum Patriği üzerinden Rusya’nın ayağına basıyor.
Türkiye de burada Amerika Başkanı’na destek veriyor.
Amerika Başkanı deyince, Netanyahu ile dostluk tazelediği görüşme sırasında Gazze planını da açıkladı.
Plan aslında Hamas’ı tasfiye ve İsrail’i güvenlik altına alma planı.
Planda, Filistin Devleti ve Filistin Devleti’nin topraklarının tanınması, belirlenmesi ve güvence altına alınması ile ilgili bir şey yok.
Daha çok “Hamas yok olsun, Gazze’deki İsrail işgal planı ertelensin” planı.
Netanyahu o planı kabul etti deniyor ama bence zaten ortaklaşa hazırlamışlar.
Bu planı zaten Hamas’tan hazzetmeyen Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri destekleyebilir, desteklerler.
Hamas’ı, amacı karanlık bir örgüt gibi gören benim gibiler de destekleyebilir.
Ama düne kadar Hamas’ı destekleyen, Filistin’in ihvanını Filistin halkının gerçek temsilcisi olarak görenlerin bu planı canı gönülden desteklemesi çok ama çok ilginçtir.
Bana göre bu plan Gazze’yi Filistinsizleştirme planıdır.
Bir sonraki aşama West Bank’ın, Batı Şeria’nın, Filistinsizleştirilmesi olacaktır.
Yine de Hamas’tan kurtulmak bölge için iyi olacaktır.
Filistin yönetimi de bunu ister ve destekler.
Bugün aslında biraz Akbelen’deki doğa ve zeytin katliamı ve madencilik üzerine biraz konuşmak istiyordum ama dün CHP Genel Başkan yardımcılarından Burhanettin Bulut ziyaretime geldi.
Birkaç hafta önce CHP lideri Özgür Özel’le sohbetimiz sırasında, eylül ortalarında netleşecek parti programının son durumunu sormuştum.
Burhanettin Bey bununla ilgili detay bilgi vermek için ziyaretime gelmiş.
Bulut, önce Aksoy Araştırma’nın Eylül ayında yaptığı kamuoyu araştırmasından bir başlık paylaştı.
Araştırmaya göre, Türkiye’de nüfusun %85.3’ü yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
Buna kamu çalışanlarının önemli bir bölümü dahil.
Bu katlanılabilir bir durum değil.
Garip olan ise şu, ücretler Türkiye’yi ucuz işçilik ülkesi yapamayacak kadar yüksek ama buna rağmen çalışan kesim yoksul.
Bu gerçekten ekonomi yönetimi olarak başarılması zor bir abuk durum.
Bu saçma durum nasıl düzeltilir bilmiyorum.
CHP’nin olası bir iktidarında, CHP’yi bekleyen en önemli dengesizlik bu.
Gelelim CHP’nin şimdi parti, sonra da cumhurbaşkanı programı olacak çalışmasına.
CHP, iktidarın yargı eliyle yarattığı ortamda kaçmaktan kovalamaya vakit bulamadıysa da Selin Sayek Böke başkanlığında bir grup, toplum kesimleri ve işçiden iş verene sivil toplumun ve akademinin temsilcileri ile uzun toplantılar yaparak, bunların hazırladığı raporları temel alarak bir program hazırlamış.
Bu program ileride cumhurbaşkanı programı olacak 4 ana başlıktan oluşuyor.
Birinci başlık - Demokrasi
İkinci başlık - Kalkınma ve Ekonomi
Üçüncü başlık - Sosyal Devlet
Dördüncü başlık - Güvenlik ve Dış politika
Bu 4 başlığın altında 18 başlık daha var.
Mesela demokrasi başlığının altında hukuk, insan hakları, özgürlükler gibi ya da güvenlik ve dış politika başlığının altında savunma sanayii gibi 18 alt başlık var.
Bunlar Ekim ortasında tam olarak netleştirilip gölge kabineye sunulacak.
Kabine üyeleri bunları alıp kendi uygulayıcı ekipleri ile konuşup, uygulama planlarını ve zamanlama çizelgelerini oluşturacaklar.
Sonra da Kasım ayındaki olağan kurultayın ardından geniş bir basın toplantısı ile halk ve medya ile paylaşılacak.
Programın anlatım ve tanıtımı ile ilgili Özgür Özel’in çok yaratıcı fikir ve hayalleri var ama partideki yöneticiler, genel başkanın bu heyecan ve hayallerini ne kadar paylaşıyor, ondan emin değilim.
Özgür Özel ile ilgili iki kelam etmek istiyorum.
Bunca yıldır siyaset takip ederim, CHP’nin tahminim son 50 yılda bulduğu en iyi genel başkan.
Çok iyi bir siyasetçi.
Son 30 yıla damga vuran Erdoğan çok iyi bir siyasetçiydi, buna kuşku yok.
Öyle olmasa 23 yıldır iktidar olamaz, iktidar kalamazdı.
Ve AK Parti Genel Başkanı, siyasi hayatının en iyi rakibi ile karşı karşıya.
Bence Özgür Bey siyaseti yukarı çekti.
Gerilimin nedeni, Özel’in rekabetin şartlarını yukarı çekmesi.
AK Parti içindeki tartışmaların nedeni de bu.
Kaan’ın motoru, F110 motorlar, İHA - SİHA motorları, tank motoru ile ilgili söylediklerimiz giderek daha iyi anlaşılıyor.
Burada mesele, yıllardır motorların alınamaması veya henüz Türkiye’de üretilemiyor olması değil.
Hiç kimse bir günde jet motoru icat edemiyor, teknolojisini geliştiremiyor.
Burada konu, halka troller vasıtasıyla yalan yanlış bilgi verilmesi, milletin yanıltılıp bundan siyaset üretilmesi.
Yoksa ortada çok acayip bir durum yok.
Yıllardır anlatmaya çalıştığım bu.
Bu işler adım adım gelişir.
Ama AK Parti, bu gelişmeler olmadan olmuş gibi gösteriyor.
Bu da gerçek gelişmeyi yavaşlatıyor.
Emreciğim bugünlük noktalayalım.
Birkaç Silivri notu da aktardıktan sonra elbet…
Dün ilk kez nevresimin içine battaniye koydum, çünkü geceler hayli soğuk…
Dün sırtımdaki garip şeye cezaevi doktoru müdahale etti ama canım o kadar acıdı ki az kalsın bayılıyordum.
Hala iyi değil ama biraz daha az zonkluyor.
Bunun yanı sıra Silivri’deki misafir profili renkleniyor.
Belediye başkanları, daha doğrusu CHP’li belediye başkanları ve bürokratlarından oluşan profil, MHP’li Selahattin Yılmaz ve eski MKE yönetim kurulu başkanının katılımı ile renklenmişti.
Önceki akşam da Can Holding’in sahibi Kemal Can da Silivri’ye yerleşti.
Geldiği akşam koridorda gördüğümde tedirgin bir hali vardı.
Buradan son haberler bunlar…
Herkese güzel bir gün diliyorum!
X’te yazı hakkında yorumlarınızı paylaşın.
Geçmiş yazılar
Videolar