Başbakan haklı, adres yanlış

BAŞBAKAN Erdoğan, geçen hafta sonu yapılan bir açılışta TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’na bozuk attı,

Başbakan’ın Hisarcıklıoğlu’na kızma nedeni, TOBB Başkanı’nın bankalara yeterince yüklenmemesi,

Başbakan’a göre bankalar reel sektöre yeterince destek olmuyor, kredi vermiyor ve kriz ortamı yaratıyorlar, Bankalar böyle davranmasa Türkiye krizi daha az hissedecek,

Peşin peşin söyleyeyim, Başbakan haklı,

Ancak aynı zamanda haksız da,

Bankaların davranış biçimi konusunda haklı,

Rifat Hisarcıklıoğlu’na kızmakta haksız,

Çünkü Hisarcıklıoğlu bankalara en çok yüklenen kişilerin başında geliyor, Her fırsatta bankaların tutumundan yakınıyor, bankaları şikayet ediyor,

Başbakan bankalara yönelik haklı kızgınlığının hesabını TOBB Başkanı’na değil, kendi ekonomi yönetimine yöneltmeliydi,

Çünkü bankaların bugünkü "çirkin" davranışlarının arkasında yatan neden, Hükümetin ekonomi yönetiminin tavrı, Bankalar aynı 1990’ların ortasında yakaladıkları gibi bir fırsat yakaladılar,

Kamunun borçlanma ihtiyacı var, Hazine bu borçlanma ihtiyacını Türk bankalarından karşılıyor,

Bankalar ellerindeki paranın önemli bir bölümünü risksiz bir biçimde Hazine’ye kiralayarak bilançolarını doğrultuyorlar,

Bu durum bankaların burnunu havaya kaldırıyor ve reel sektöre ya da tüketiciye kredi satma zahmetinden kurtarıyor,

Hazine’ye para satarak kendilerini garantiye alan bankalar, gerçek müşteriye para satma ihtiyacı duymuyorlar, Onun için de bin dereden su getiriyorlar,

Hazine bu kadar para açlığı içinde olmasa, bankaların poposu yere inecek ama ne yazık ki, Hazine para arıyor,

Bu durumdan nasıl çıkılır?

Yanıt basit,

Dış piyasalarda borçlanarak,

Yani parayı Türk bankalarından değil dışardan alarak,

Hazine bu parayı yurtiçinden değil de, yurtdışından temin edebilse, bakın bugünün havalı bankaları ne olacak o zaman,

Bu yüzden Başbakan kızmakta haklı,

Ama adres yanlış,

 

 


Ergenekon’la ilgili

Birkaç gün boyunca Ergenekon Davası’nın bence en önemli noktalarını yazdım,

Kızanlar oldu, kutlayanlar oldu, Hiçbirinin önemi yok, hepsi önemli,

Ben doğru bildiğimi yaptım,

Bu yazdıklarımda maksat ne birilerini karalamak, ne de birilerini aklamak,

Sadece ve sadece bilgi vermeye, kafalardaki Ergenekon tablosunu aydınlatmaya çalıştım,

Zannederim bir ölçüde bunu başardım da,

İddianameye bakarak 2003-2006 döneminde neler olmuş neler konuşulmuş, bilmediğimiz neler yapılmış bunları toparladım,

Davanın özünü aktardım,

Yüzbinlerce sayfalık iddianamede bunların dışında da pek çok şey var ama işin özü, aslı bu,

Gerisi kafa karıştıran, davayı sulandıran teferruat bence,

Belki oralarda da başka suçlar var ama onlar ayrı ayrı davaların konusu gibi geliyor bana,

Belli ki, Emniyet kendisine verilen görev doğrultusunda incelemeler, araştırmalar yapmış, savcılar da Emniyet’ten gelen bu bilgileri üstünkörü bir değerlendirmeden sonra iddianame haline getirmişler,

Konunun mahiyetine tam olarak hakim olamadıkları için de ilgili ilgisiz her şeyi koymuşlar,

Herhalde "Önemli bir şeydir de biz farkına varmamış olmayalım, başımıza iş açmayalım" diye düşünmüşler,

Benim iddianameye dayanarak aktardıklarımın doğruluğunu veya yanlışlığını yargı karara bağlayacak,

Tabii biz de burada sorduğumuz soruların yanıtlarını takip edeceğiz,

 

 


Talimat

İçişleri Bakanı "Münevver’in katil zanlısını yakalayın" diye talimat vermiş,

Kendisine çok teşekkür ederiz,

60 küsur gün sonra lütfedip bu talimatı verdiği için,

Allah razı olsun,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Servet dokunulmazlık sağlamadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları