Tutuklu rektörlerden mektup var

ERGENEKON Soruşturması’nın 12, dalgasında tutuklanan eski rektörlerden çok içten bir mektup geldi, Üzerinde "Silivri 4 nolu L tipi Ceza İnfaz Kur, Müd, GÖRÜLMÜŞTÜR" yazan bir mektubun altında üç bilim adamının imzasını görmek insanın içini acıtıyor,

Bu mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum,

"Sayın Fatih Altaylı,

Bildiğiniz gibi bu mektubu size cezaevinden yazıyoruz, Mustafa Yurtkuran (Uludağ Üniversitesi eski rektörü), Ferit Bernay (Ondokuz Mayıs Üniversitesi eski rektörü) ve Mehmet Haberal (Halen hastanede) olarak üç kişiyiz,

Durumumuz ile ilgili haksızlıkların üzerine giden ve neden, nasıl sorusunu soran karakteriniz nedeniyle size bir bilgilendirme mektubu göndermek istedik,

Yaklaşık 2 yıldır ülkemizin gündeminde yer alan bu davanın şu anda zihinleri karıştıran detayları açıkça ifade edelim, biz de, dahil edildikten sonra incelemeye başlayınca farketmiş durumdayız, Bizler, bildiğiniz gibi 12, dalgada, görevde olan ve eski rektörler olarak arama, gözaltı ve halen devam eden tutuklu yargılanma ile karşılaştık,

1, ve 2, iddianamelerde ve sorgulanmamızdaki konuların şu anki durumumuzu izah edebilecek bir yanı yoktur,

Rektörlük dönemimizde (2000-2008) devletin üst düzey sivil ve askeri görevlileri ile doğal olarak tanışmamıza neden olan ve hiçbiri gizli olmayan panel, brifing, yemek ve kokteyllerde ülke sorunları üzerine bilgi alışverişinde bulunmak, bir akademisyen olarak bizim zaten yerine getirmemiz gereken bir sorumluluktur, Basına yansıyan doğruluğu şüpheli (İsmi geçenler reddediyor) bazı yorumlar ile görüşlerimiz hakkında yanıltıcı kanaat sahibi olmaya gerek yok, Üniversitelerimizin senato bildirileri okunduğunda doğru ve doğrudan bilgi edinilebilir,

Anadolu üniversitelerinin rektörleri illerinin A protokolleri ile birlikte güvenlik güçleri gözetiminde şeffaf olarak yaşayan kişilerdir, Diğer bir deyişle, bizler devlet koruması altında olup 24 saatimizi emniyet müdürlüğünün gönderdiği koruma polisleri ile birlikte geçiren ve gittiğimiz her yeri, bu nedenle vali ve emniyet müdürlüğüne bildirme durumunda olan insanlarız,

Bizler ülkemizin en büyüklerinden olan üniversitelerimizi 30 binin üzerinde öğrenci, 5 binin üzerinde çalışan ve yaklaşık 250 milyon liranın üzerinde yıllık bütçeleri ile, hakkımızda hiçbir kişisel akçeli suçlama olmadan yönettik, Bilimsel geçmişlerimiz ve üniversitelerimizin bu dönemde ulaştığı kalite ve bilimsel seviyeler YÖK ve

Avrupa Üniversiteler Birliği kayıtlarında açık bir şekilde yer alıyor,

8 yıl boyunca kaos yaratma suçlamalarının tamamen aksine üniversitelerimizde hiçbir öğrenci hareketi olmayan, huzurlu, özgür ve demokratik bir ortam yarattık,

Ayrıca 2004 yılında, öğretim üyelerimizden

üniversitelerimizin tarihindeki en yüksek oy oranlarını alarak ikinci dönemlerimize atandık,

Rektörlük dönemimiz sizin de yakından bildiğiniz gibi YÖK Yasa Tasarısı, Van Üniversitesi olayı, Ondokuz Mayıs Üniversitesi TBMM Araştırma Komisyonu, türban tartışmaları benzeri sıkıntılı konularla dolu, zorlu bir dönemdir,

İsimlerimizin bu dönemde gündeme gelmesinde zannediyoruz, bu olaylardaki cumhuriyetin temel ilkelerine gönülden bağlı tavrımız ve Türk aydınlanmasının bu ülkedeki sorunları gidereceğine olan inancımız etkili oldu,

Bizi özellikle üzen konulardan biri de, bu davanın başlangıcında destek verilen soğuk savaş uzantısı çetelerden ülkemizin temizlenmesi girişiminin, nasıl olup da, kaybettiğimiz Aksoy, Üçok, Kışlalı, Mumcu gibi aydınlarımızla dolu Atatürkçü Düşünce Derneği ile ilişkilendirildiğidir,

Kamuya yararlı, devamlı denetlenen, faaliyetleri açık bir denek olan ADD’nin üyesi olmanın, milyonlarca insanın katıldığı cumhuriyet mitinglerine katılmamızın suçumuz olarak önümüze konulmasını kabullenemiyoruz,

Mustafa Yurtkuran, Ferit Bernay, Fatih Hilmioğlu’nun ortak özelliği ADD Yönetim Kurulu’na seçilerek görev yapmış olmalarıdır,

Neticede bizlerin "Terör örgütü üyeliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs" fiillerinden şu anda tutuklu yargılanıyor olmamızın takdirini size bırakıyoruz,

Her neyse, artık geldiğimiz bu noktada davanın bir parçasıyız ve yargılanarak aklanmak mecburiyetindeyiz,

İddianamenin ne zaman yazılıp, yargılamanın ne zaman sonlanacağının belli olmadığı bu ucu açık süreçte tutuklu yargılanmamız büyük bir haksızlıktır,

Adaletin yerine geleceğine inancımız tam, ama kaygımız bunun gecikmesidir,

Duygularımızı sizinle paylaşmak istedik,

Selam ve saygılarımızla,

Mustafa Yurtkuran- Ferit Bernay"

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Geç kalan adaletin adalet olmadığını anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları