Gazete satış rakamlarının hepsi yalan

BU bir dertleşme yazısıdır sevgili okurlar,

Yeni bir gazete çıkarmak için en olumsuz şartlarda yayın hayatına atılan ama o olumsuz şartlara rağmen çok başarılı olmuş bir gazeteyi hazırlayan ekibin bir üyesinin, o gazeteyi başarıya ulaştıran okurlarıyla dertleştiği bir yazı,

Biliyorsunuz, HABERTÜRK çıktığı günden beri satış rakamlarını denetlettiren tek gazete,

Yani bizim matbaamıza giren kâğıt miktarından basılıp çıkan ve hurdaya ayrılan kâğıt miktarına, bayilere dağıttığımız gazete sayısından bayilerden geri gelen gazete sayısına, bayilerden kimin kaç gazete aldığına kadar satışımızla ilgili tüm verilerimiz denetleniyor,

Kim tarafından? Ernst Young isimli uluslararası bağımsız denetim kuruluşu tarafından, Dünyaca kabul görmüş ABC standartlarında,

Açıkladığımız gazete satış rakamları son hanesine kadar denetimden geçmiş, doğru rakamlar,

Bu önemli, Çünkü bu gazeteye reklam verenler, reklamlarının kaç kişiye ulaştığını "doğru olarak" bilmek zorundalar, Bu gazetenin okurları da kaç kişiyle aynı gazeteyi tercih ettiklerini merak ederler,

Her noktasında doğruluğu amaç edinen HABERTÜRK, burada da açık, şeffaf ve net,

Bundan da bir şikâyetimiz yok,

Ancak ne yazık ki, diğer gazeteler böyle yapmıyor,

Çok açıkça yazıyorum, İtham ediyorum, HABERTÜRK dışındaki gazetelerin verdikleri satış rakamlarının hiçbiri doğru değil,

Hadi daha açık yazayım,

YALAN SÖYLÜYORLAR,

Satmadıkları gazeteleri sattıklarını iddia ediyorlar, Daha da beteri, bastıkları gazeteden çok sattıkları gazete olduğunu açıklıyorlar, Basmadıkları gazeteyi satıyorlar, Geçen hafta bugün, HABERTÜRK denetlenmiş 337 bin gazete satıyor,

Biz bunu açıklayıncaya kadar 320 bin gazete sattığını söyleyen bir gazete, hemen kaleme sarılıyor ve satış adedini hemen bizim üzerimize çıkarıyor,

Çünkü denetim yok, Her şey kalemin ucunda,

Karışan yok, görüşen yok, Soran yok, soruşturan yok,

Salla gitsin,

Biri mi? Hayır hepsi,

Bizim yaptığımız tespitlerde 350 binler civarında satan bir gazete, nasıl oluyorsa oluyor her gün 401 bin sattığını açıklıyor, Ne oluyorsa oluyor satışı 399 olmuyor,

Niye?

Çünkü satış dediğin onlar için ne ki, kalemin ucunda, Yaz gitsin, Denetleyen mi var, denetleten mi var?

Herkes ama başta reklam veren kandırılıyor, daha beteri dolandırılıyor,

Sevgili okurlar,

Şunu biliniz, Türkiye’de satış rakamları gerçek olan tek gazete HABERTÜRK’tür,

Diğerlerinin tamamı şaibelidir, Büyük olasılıkla yalandır,

Bizim buna kızmamızın tek nedeni, bunu sahtekârlık ve emeğe saygısızlık olarak görmemizdir,

Burada kimseden de, bu işleri düzenlemekle yükümlü kamu otoritelerinden de bir beklentimiz yok,

Çünkü onlar da bu oyunun bir parçası,

Biz yalnız ve güzel ülkenin yalnız ve şeffaf gazetesi olarak derdimizi siz yalnız ve güzel okurlarımızla paylaşmak istedik,

 

 


Kıskanılacak bir yazı

BİR gazetenin genel yayın yönetmeni olmak bazen çok keyiflidir,

Mesela, dün öyle bir keyif yaşadım,

Yavuz Semerci’nin Tekel işçileriyle ilgili yazısını okurken, Müthiş bir yazıydı, Bunu başka bir gazetede görseydim kıskanırdım,

Yavuz müthiş bir değerlendirme yapmış,

Okumamış olanlar için tek cümlelik bir değerlendirme yapayım ama siz yine de bulup okuyun, Şöyle diyor:

“Tekel’i en yüksek parayı verene satıp işin sosyal ve istihdam

boyutunu düşünmezseniz bu olur, Tekel’i en çok para veren BTA’ya satacağınıza biraz daha az veren ama fabrikaları kapamayacağını söyleyen yerli sanayiciye verseydiniz bunca işçiyi sokağa atmaz, hayatlarını emeğiyle kazanmış bu insanları asalak olarak göstermezdiniz, Siz üç kuruş daha fazla özelleştirme parası alacağız diye bu adamları işsiz bıraktınız, Şimdi de bunları hiç iş yapmadan para isteyen adamlar olarak hedef gösteriyorsunuz,”

Bir hükümetin içinde bulunduğu acz ve bilinçsizce iş yapması, bu kadar net ve bu kadar tarafsız anlatılabilir,

Bu yazı, aciz olanın Tekel işçileri mi, yoksa o özelleştirmeyi

o şekilde yapanlar mı olduğunu gözler önüne seriyor,

Ancak durum değişmez,

Bir gün Emniyet de bu mantıkla özelleştirilinceye kadar polis copları, panzer suları ve gaz bombaları “haklıların üzerine” salınacaktır,

Polis özelleştirilmeyeceğini düşünerek bu konuda rahat olmasın,

Yarın öbür gün itfaiye gibi o da taşerona devredilebilir,

 

 


Açlık

HABERLERİ gördükçe aklıma Knut Hampson geliyor,

Bu kadar mı “Aç” olunur,

Bu hükümetin en büyük dertlerinden biri olan Deniz Feneri meselesinin kahramanları yine ortada,

Zekeriya Karaman yine belediyeden ihale üzerine ihale almış, Yanında bildik isimlerle,

Bu nasıl bir durumdur yahu!

Bu kadar mı açtınız ve bu kadar mı doymak bilmiyorsunuz?

“Bu kadar rezil olduk,

Ortalığı birbirine soktuk” deyin ve çekilin kenara, Biraz hazmedin, Bir soda için, Bir şey yapın,

Ne bu,

Ayıptır yahu,

Ayıptır,

Ayıptır,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Türk Lirası’nın üzerine “İnandığımız Allah” yazmanın gerekli hale geldiğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları