‘Daha yumuşak tonda konuşabilirdim’

DÜN "Bülent Arınç’ın bana ve Deniz Baykal’a kızması, arka bahçesine girmiş olmamızdan mı acaba" diye sordum, Bülent Arınç hemen aradı,

"Hiç alakası yok, Herhalde siz yanlış anladınız ya da ben iyi ifade edemedim, Sizin Cübbeli Ahmet’i konuk etmeniz çok güzel, Bir dönem Türkiye’de öcü olan insanların öyle olmadığı ortaya çıkıyor, Deniz Bey’in Cübbeli Ahmet’e geçmiş olsun demesi de öyle, Eskiden olsa bu mümkün değildi, Bana göre Deniz Bey’in hatası, Cübbeli’yi izleyip eğleniyorum demesi oldu, Yoksa geçmiş olsun demesi Türkiye’de artık öcülerin olmadığını gösteriyor" dedi,

Teke Tek Özel programlarını kaçırmadan izlediğini, programın Türkiye’de herkes tarafından izlendiğini, kendisi izleyemese bile eşinin her programı mutlaka izlediğini anlattı,

Ben Bülent Arınç’a, Balçiçek Pamir’in dün yazdığı "Ya Münevver Arınç’ın odasını birisi bassaydı" başlıklı yazıyı sordum, Çok samimi yanıt verdi:

"Aslında oda basma falan yok, Orada iç içe iki oda vardır, Birinde oturulur, Ben de orada oturdum yıllarca, Başkanvekilleri oturur, Milletvekilleri gider oturur, Her zaman kuru pasta falan vardır, Arkasında da oturumu yönetmek için mecburi olan kıyafetleri giyinmek için bir oda vardır, O odada namaz kılmak isteyenler için de bir seccade bulunur, Ben herkesin girip çıktığı o odaya girdim, Baskın falan değildi, Hatta ben girdiğimde içeride Murat Özkan da oturuyordu, Selamlaştık, Hoşgeldiniz dediler, Fakat şimdi düşünüyorum da, galiba ben biraz fazla sert girdim söze, Ayıp ettim galiba,

Yani sert derken eleştirimi sert yaptım, Biraz daha düşük tonda konuşabilirdim, Hatam orada oldu, ‘Bu nasıl yönetim’ mi dedim, ‘Böyle mi yönetilir’ mi dedim tam hatırlamıyorum ama biraz sertçe konuştum, ‘CHP’li gibi davranıyorsunuz, Tarafsız olun biraz, Bu gidişle kavga çıkacak, Bunun sonu iyi değil’ dedim, Ama tonlamam biraz hatalı oldu herhalde, Belki de Güldal Hanım’a, daha doğrusu bir hanıma söylememem gereken bir şey söyledim, ‘Meral Akşener’i örnek alın’ dedim, Galiba bu sözüm kadın psikolojisine biraz aykırı oldu, Bir kadına başka bir kadını örnek göstermek, Güldal Hanım’a ağır bir örnek gelmiş olabilir,

Şimdi ‘Biraz daha düşük tonda konuşabilirdim, En azından biraz hoşbeş edip sonra uyarılarımı yapabilirdim’ diyorum,"

Bülent Bey’den anladığım, Güldal Mumcu’ya söylediklerinin değil ama söyleyiş biçiminin özeleştirisini yapmış ve kendini "hatalı" bulmuş,

Bu bile önemli,

 

 


Bavuldan ihbarcı çıkabilir

TARAF Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun Balyoz Planı’nın belgelerini savcılığa götürürken kullandığı bavul da ayrı bir inceleme konusu oldu,

Bavulun markası "Faith" yani "İnanç",

Bu durum hem Baransu’nun hem de ilgili savcıların dikkatini çekmiş,

Belgeler Baransu’ya bu bavulla gelmiş, Geri gitmiş, Sonra tekrar gelmiş,

Son gelişinde Baransu bavulu savcılara götürmüş,

Savcılar şimdi bu bavuldaki parmak izlerini inceleyerek, bavulu getireni, yani gerçek ihbarcıyı ortaya çıkarmayı düşünüyorlar,

Bavulun alındığı yer de belli: Miray Çanta,

Eğer gerçekten isteniyorsa, Miray Çanta’da kesilen faturalardan ya da kredi kartıyla yapıldıysa bavul için yapılan ödemeden bavulu kimin aldığına ulaşılabilir, Bunlar yoksa bile en azından alındığı gün belirlenirse MOBESE kayıtlarından ihbarcı bulunabilir,

Ancak şunu da unutmamak lazım; bavulun kimin tarafından alındığı ya da gerçek ihbarcının kimliği, bavulun içindeki belgelerin önemini ortadan kaldırmıyor,

 

 


Olmadı Bardakoğlu

BU ülkede herkes kuyuya taş atmaya bayılıyor,

Son "taşçı" Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, Bugüne kadar "aklı başında" bir adam olarak bildiğimiz Ali Bardakoğlu, "Akşamları yarım saat televizyonu kapatın, O saatte herkes evde Kuran okusa, Kuran okumayı bilmeyen evlerde kasetten Kuran dinlense" buyurdu,

Bu kabul edilemez bir açıklamadır,

Elbette ki, canı isteyen Kuran okuyabilir, Aşk-ı Memnu’da kim kimi götürecek diye merakla izlemeyi tercih edenlere alternatif olarak "Televizyonlar kapatılsın" denemez,

Kuran okumak isteyen için sabahtan akşama Kuran okunan radyolar, televizyonlar zaten var,

İsteyen bunları izler, dinler,

Kimseye zorla Kuran veya başka bir kitap okutamazsınız,

Okutursanız, o rejimin adı "laik, demokratik cumhuriyet" olmaz, Böyle bir zorlama din devletlerinde bile yoktur,

Bardakoğlu çok talihsiz bir açıklama yapmıştır,

Hem de çok talihsiz,

Bu açıklamayı yapan birinin, laik bir cumhuriyetin Diyanet İşleri Başkanı koltuğunda oturması züldür,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gereksiz konuşmanın başa bela olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları