Back to the future

YILLARDIR tekrarladığım bir şey var,

Kim gelip "AK Parti iktidarı rejimi değiştiriyor" dese, ona söylediğim bir şey:

"Evet AK Parti rejimi değiştiriyor, ama rejim de AK Parti’yi değiştiriyor,"

Yazarımız Nihal Bengisu Karaca’nın dünkü yazısı bu değişimi göstermesi açısından önemliydi,

Yazıyı burada tekrar etmeyeceğim, Dünkü gazeteden veya Habertürk internet sitesinden bulup okuyabilirsiniz,

Karaca özetle, devlet yönetiminde karşı karşıya gelinen gerçeklerin AK Parti’yi değiştirdiğini ve eskisinden farklı bir davranış modeline götürdüğünü yazdı,

Karaca’nın yazısı bir anlamda AK Parti iktidarının "derin devletin gerekliliğini, sırtında davul olmadan elinde tokmak bulunduranlara fazla kulak asılmaması gerektiğini" gördüğünü ve artık tavrını buna göre belirlediğini yazmış,

Çok da güzel örneklerle,

Ahmet Altan’ın giderek sertleşen ve yüksek perdeden çıkmaya başlayan feveranı, kardeşi Mehmet Altan’ın çalıştığı Star Gazetesi’nden ayrılmak durumunda kalması, Karaca’nın yazdıklarındaki haklılığın göstergesi gibi,

Kimbilir belki de Hrant Dink cinayetinin "örgüt işi olmadığı" kararını da bu değişime bağlamak mümkün,

Elinde sol bir dergi tutan, evinde Mahir Çayan’dan yani 40 yıl önceden kalma bir fikir yazısı bulunduran, bir gösteriye katılan gençlerin "örgüt üyesi" olduğu ama Trabzon’dan kalkıp gelip bir gazeteciyi öldürenlerin aydınlatılmayan bağlantılarına rağmen "örgüt üyesi" olmadığı bir dönem "Yeni Türkiye"yi değil, eski, hayli eski bir Türkiye’yi hatırlatıyor,

 


Kızsanız bile sevdiğiniz adam

BAZI cenazelerdeki kalabalık beni şaşırtır,

Gelenlerin bazılarının "emin olmak" için geldiğini düşünürüm hep,

Nur içinde yatsın, Denktaş’ın cenazesinde de aklıma bu gelmedi değil,

Herkes bir şeyler yazdı Denktaş’la ilgili,

Kimi kahraman dedi, kimi büyük devlet adamı, Aklınıza ne kadar övücü söz gelirse hepsi dendi,

Tanıyanından tanımayanına,

Ben öyle şeyler yazmayacağım, Katıldığım yönü vardı rahmetlinin, katılmadığım yönü de,

Allah uzun ömür versin, biraz Süleyman Demirel’e de benzetirdim tavrını,

Kızardım,

Ama çok çok tatlı bir adamdı,

Benim anlatacağım bambaşka bir Denktaş hikâyesi,

Yıllar önce bir gün Kıbrıs’tayım,

Haberi olmuş, Aradı,

"Gel bir yemek yiyelim" dedi,

"Emriniz olur, nerede" dedim,

"Başkanlık Sarayı’nda" dedi,

Öğle yemeği için sözleştik,

Kalktım gittim,

Bir Kıbrıs baharında rahmetli bahçede, Önüne koymuş mangalı, Elinde bir karton parçası mangalı yelliyor,

Pişirdi kebapları, afiyetle yedik,

"Anlat bakalım eleştirilerini" dedi yemek sırasında,

En ağır eleştirilerimi sıraladım,

Ne kızdı, ne öfkelendi, Ne bir hiddet gösterdi,

Dinledi, Bazılarına açıklık getirmek istedi, Eleştirdiğim davranışların nedenlerini açıkladı,

Öyle bir siyasetçi, daha doğrusu öyle bir devlet adamıydı ki, "Kızsanız bile seviyor, sevseniz bile kızabiliyordunuz",

O da bunu büyük bir olgunlukla karşılıyordu,

Belki de cenazesi bu yüzden çok kalabalıktı,

Artık hiç de güçlü olmadığı halde!

 


Sıfır sorun mu?

IRAK’la da papaz olduk,

Durumumuz şahane,

Komşularla sıfır sorun diye çıktığımız yolda sorunsuz komşumuz galiba kalmadı,

Herkese işaret parmağımızı sallaya sallaya, herkesi hizaya getirmeye çalışa çalışa, herkese "Siz bilmezsiniz, biz biliriz" diye diye sonunda Irak’la da papaz olduk,

İşin buraya geleceği aslında baştan belliydi,

Sorun bu komşularla papaz olmak değil,

Olunur,

Ama sıfır sorun deyip bu hale gelmek müthiş bir öngörüsüzlük,

Benim kızdığım bu öngörüsüzlük,

 


Komik ve tutarsız

SEN beni güldürdün, Allah da seni güldürsün Fehmi Koru,

Geçenlerde diyor ki: "Ben hiçbir gazetecinin işsiz kalmasını istemem,"

Komik adam gerçekten,

Çok değil, birkaç ay önce bastığımız bir fotoğraf yüzünden benim kovulmamı istemekle kalmamış, "O gazete kapatılmalı" diyecek kadar ileri gitmiş, sonsuz kin ve nefretini kusmuştu,

Gazeteci kovulmasını istemeyen adam, bir gazetenin kapatılmasını ve o gazetede matbaa işçisiyle, yazı işleri kadrosuyla, güvenliğiyle, hizmet elemanlarıyla yaklaşık 900 kişinin işsiz kalmasını talep etmişti,

Dedim ya beni güldürdün Fehmi Koru, Allah da seni güldürsün,

Ama içindeki bu kin ve öfkeyle asla gerçekten gülemezsin,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Yerli otomobilin 1 günde müthiş olmayacağını anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları