AK Parti’nin tabanı kaç?

BEĞENİN beğenmeyin, oyunuzu verin vermeyin örgütlenmesini ve seçim çalışmalarını en “bilimsel” şekilde organize eden siyasi parti AK Parti.

Yerel seçimlere doğru gidilirken, AK Parti sürekli anketlerle seçim stratejisini ve adaylarını belirlemek için çalışıyor ve üzerinde en hassasiyetle durulan konu “rakiplerin” gücünü belirlemek değil, “kendi gücünü” belirlemek.

AK Parti, ilk kez seçimlere girdiği ve iktidara geldiği 2002 yılından bu yana kendisine oy verenlerin bir matematiksel profilini çıkarmış durumda.

Buna göre partinin yaklaşık yüzde 35 oy oranıyla iktidara geldiği gün “seçmen tabanını” yüzde 12 olarak belirlemiş.

Yani 2002 seçimlerinde aldığı yüzde 35 oyun yüzde 12’si, yani hemen hemen üçte biri her halükârda Recep Tayyip Erdoğan’a ve AK Parti’ye oy verecek kitleden oluşmuş.

Yüzde 23’ü ise “Diğerlerini gördük. Beğenmedik. Bir de bunları görelim” diyen kitleymiş.

AK Parti’nin elindeki veriler bugün AK Partili tabanın, yani her halükârda AK Parti’ye oy verecek kitlenin toplam seçmene oranının yüzde 30’u bulduğunu gösteriyor.

10 yıllık bir iktidar sürecinde AK Parti, tabanını yüzde 150 oranında artırmış ve yüzde 12’den yüzde 30’a çıkarmış.

Bunun da Türkiye geneline homojen bir biçimde dağıldığını, AK Parti’nin en zayıf olduğu yerlerde bile bu yüzde 30’luk oranı koruduğunu hesaplıyorlar.

Şu andaki oy oranını yüzde 50’ler civarında gören AK Parti, kendisine oy veren tabanı dışındaki yüzde 20’nin büyük bölümünün “AK Parti icraatından memnuniyet”ten kazanıldığını, küçük bir kısmının ise muhafazakâr kitle için başka bir alternatif olmamasından dolayı AK Parti’yi seçen muhafazakâr seçmen olduğunu hesaplıyor.

AK Parti’de egemen olan görüş, en az 1 seçim dönemi daha AK Parti’nin tek başına iktidar olarak kalacağı.

2015 seçimlerinden de tek başına iktidar olarak çıkacaklarını, bir sonraki seçimde ise bunun değişebileceğini öngörüyorlar.

 

Ya Cumhurbaşkanlığı seçimi

ÖNÜMÜZDEKİ 2 yıl Türkiye açısından hayli “koşturmacalı” ve hayli “gergin” geçecek tahmininde bulunmak, bu tahmini yapanı Nostradamus’a rakip yapmaz.

Köy görünüyor.

Önce yerel seçim, sonra sandığa doğrudan gidilerek seçilecek ilk Cumhurbaşkanı, sonrasında da genel seçimler var.

Bu tempoya kalp dayanır mı, sinir sistemimiz dayanır mı kestirmek mümkün değil.

Ancak ben Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Türkiye’de bir “yumuşama” ve “hoşgörü” dönemi beklediğimi söyleyebilirim.

AK Parti’nin kodlarını iyi bilen bir dostuma “Cumhurbaşkanlığı seçimi ne olur?” diye sordum geçen gün.

“Bana sorma” dedi.

“Niye? Partiyi çok iyi tanıyorsun” dedim.

“Evet ama bu konuda tarafsız olamam” dedi.

“Ne olacağını bilemem ama olması gereken hakkında birkaç lafım olabilir” deyip anlattı:

“Olması gereken şudur: Başbakan’ımızın Cumhurbaşkanı olma isteğini beyan etmesi durumunda ve hatta belki bunun açıklanmasından da önce, Sayın Abdullah Gül, Tayyip Bey’e ‘Geçen dönem sen beni önerdin. Bu dönemde de ben seni öneriyorum’ demelidir. Böyle bir durumda çok rahat bir geçiş olur. Tayyip Bey Çankaya’ya çıkar. Abdullah Bey de doğal olarak partinin başına geçer ve 1 yıl sonra da seçimlerle beraber Başbakanlık koltuğuna oturur. Ülke için de hayırlısı budur. Sakın yanlış anlama, bunları bir şey bilerek söylemiyorum. Temenni olarak söylüyorum.”

“Peki ya Abdullah Gül böyle bir tavır sergilemezse? Cumhurbaşkanlığı önemli bir yer. Devlet demek neredeyse. Ya bırakmak istemezse?”

“Bence böyle bir durum olmaz, ama parti Başbakan’ımızı destekler.”

“Yani AK Parti’den Gül’e destek gelmez mi?”

“Parti Abdullah Bey’i çok sever demekle yetineyim…“

“Ya CHP, Abdullah Gül’e destek verir ve aday gösterirse?”

“Olacak şey var, olmayacak şey var. Böyle bir şey olur mu hiç!”

“De ki oldu…”

“Olmaz. Kabul görmez.”

“Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı’na aday olması halinde seçilme şansını nasıl görüyorsun?”

“Yüzde 100. Şu kadarını söyleyeyim. İkinci tura bile kalmaz. İlk turda seçilir.”

Not: Cumhurbaşkanlığı seçimi 2014 yılında. Genel seçimler ise 1 yıl sonra 2015’te. Aradaki 1 yıl için neler düşündüğümü yarın yazacağım.

 

Yöresel jet

TAI ilk yerli yolcu uçağını yapmaya hazırlanıyormuş.

Verilen bilgilere göre 60-90 kişilik ve 1000 kilometre menzilli olması planlanıyormuş.

Tayyare uzmanı değilim.

Ama böyle bir uçağın ne işe yarayacağını çok merak ediyorum.

THY’nin pek işine yaramaz.

Bırakın THY’yi, Anadolu Jet’in bölgesel uçuşları için bile fazla kısa menzilli.

Ankara’dan Doğu illerine gidemez.

Bölgesel uçak bile olamaz.

Olsa olsa “yöresel” uçak olur.

Böyle bir uçak imal edilirse, buna ancak yapmış olmak için yapmak denir.

Boşuna kaynak ve emek israfı olur.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bildiğimiz işi bırakıp bilmediğimiz işi yapmaya kalkışmadığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları