Banka ‘Paranızı çaldırdık, kusura bakmayın’ diyebilir mi?

BUGÜNLERDE çokça duyduğum bir söz:

“Seçimlerde hile yapıldı.”

AK Partilisi de aynı şeyi söylüyor, CHP’lisi de, MHP’lisi de.

Yapılmış mıdır, bilemem.

Sadece “Kuvvetli karineler var” diyebilirim.

Dün bir sandık gözlemcisi hanım, elindeki tutanağın görüntüsünü yolladı. Yanına da seçim kuruluna verilen tutanak var.

İkisindeki sayılar farklı.

Bir partiden alınmış, diğerine eklenmiş görünüyor. Eğer doğruysa.

Mail’inde bir de telefon numarası vardı. Aradım.

“Siz sandıkta değil miydiniz, nasıl göz yumdunuz?” diye sordum.

“Oradaki beylerden biri ‘Gece yarıları perişan olmayın. Biz tutanağı ve torbayı teslim ederiz’ diye kibarlık yaptı. Ben de peki dedim” dedi.

“Kabahat sizde olmuş. İşinizi eksik yapmışsınız” dedim.

“Haklısınız. Yanlış yaptım” yanıtını verdi.

“Elinizdeki tutanakla başvursanıza” dedim.

“Aman Fatih Bey, öğretmenlik yapıyorum. Başıma iş almak istemem” dedi.

Kapadık.

Benzer belgelerden Facebook’ta, Twitter’da da bolca dolaşıyormuş.

Yalan, sahi bilmem.

Ama bildiğim bir şey var.

Sandığa sahip çıkmak partilerin görevidir.

Nasıl ki bir banka yatırdığınız paraya sahip çıkmakla görevliyse ve size dönüp “Kusura bakmayın, bana yatırdığınız parayı çaldırdım” deme hakkına sahip değilse, partiler de sizin paranız kadar, hatta paranızdan daha önemli olan “siyasi fikirlerinizi” ve bu fikirlere bağlı “geleceğinizi” yatırdığınız bankalardır.

Sizin onlara emanet ettiğiniz oyunuzu “çaldırmaya”, “kaybetmeye” hakları yoktur.

Siyasi parti organizasyonunun en önemli görevlerinden biri, vatandaşın kendisine emanet ettiği oya sahip çıkmaktır.

“Kusura bakmayın, sizi oyunuzu çaldırdık” diyen siyasi partiye kimse kolay kolay güven duymaz.

Paranızı çaldırıp “Kusura bakmayın” diyen bankaya duymayacağı gibi.

 

AK Parti bu sonucu beğenmemiştir

SİZ bakmayın koparılan yaygaraya.

Ben AK Parti’nin yönetim ve siyaset anlayışını bir nebze olsa biliyor veya tahmin edebiliyorsam, bazı gazetecilerin “zafer naralarının” aksine AK Parti yönetiminin bu seçim sonucundan memnun olduğunu zannetmiyorum.

Evet, son birkaç aydır maruz kaldıkları bütün saldırılara rağmen, Cemaat’in yarattığı algıya rağmen yüzde 43.5 oy almak önemli bir başarıdır ama iktidar partisinin “başarı” anlayışını bilenler için bu partide başarı olarak algılanmamıştır.

AK Parti’deki herkes bilmektedir ki, bu tamamen Başbakan’ın “kişisel” başarısıdır ve Başbakan da seçimi kazanmasını kutladığı balkona AK Parti yönetiminden kimseyi çıkarmayarak bunu gördüğünün ve bildiğinin altını çizmiştir.

Ama AK Parti yönetimi için 2 milyonu aşan oy kaybı kabul edilebilir bir durum değildir.

Bir genel seçim olması halinde bunun en az 45 milletvekili kaybı anlamına geldiğini AK Parti yönetimi herkesten iyi görmekte, bilmektedir.

Bu tablonun Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Öcalan’ın ve BDP’nin elini güçlendirdiğini en iyi AK Parti yönetimi anlamaktadır.

Ve bu trendin geri çevrilememesi halinde 2015 seçimlerinden 1. parti olarak çıkılsa bile tek başına iktidar olabilmeye yetmeyecek bir durumun işaretçisidir.

Ben dışarıda yapılan kutlamaların aksine içeride “gerçek bir durum değerlendirmesi” yapıldığı kanaatindeyim.

 

Gökçek 4 itiraz sonucu kazanmıştı

ANKARA’da kimin kazandığı tartışması bitmiyor.

Mansur Yavaş sürekli olarak yeniden sayım istiyor.

Melih Gökçek de ondan aşağı kalmıyor, “Yeniden sayılsın. Asıl oyu çalınan benim” diyor.

Benim bu yazıyı kaleme aldığım dakikalara kadar işin içinden hâlâ çıkılamamıştı ama Ankara’da oy sayımlarında bir şeylerin normal gitmediği herkesin ortak fikri.

İşin ilginci, Ankara’da bu durum ilk kez olmuyor.

20 yıl önce Melih Gökçek’in o dönemin CHP’si diyebileceğimiz SHP adayı Korel Göymen’i geçerek belediye başkanlığını elde ettiği seçimde de aynı olaylar yaşanmıştı.

İlk sayımda Korel Göymen 20 bin oyla seçimi kazanmış, ardından Melih Gökçek’in yaptığı itirazlarla oy sayımı 4 kez tekrarlanmış ve sonunda belediye başkanlığı Melih Gökçek’e geçmişti.

Melih Gökçek 4 kez tekrarlanan oy sayımı sonrası oturduğu başkanlık koltuğunu 20 yıldır koruyor.

Şimdi ise Mansur Yavaş, 20 yıl önce Melih Gökçek’in yaptığını yapıyor ve oyların yeniden sayılmasını istiyor.

Eğer bu itirazlar sonuç verirse Melih Gökçek koltuğu “aldığı yöntemle” geri verecek.

20 yıllık belediye başkanlığından sonra tabii…

 

Meşruiyeti en yüksek seçim

TÜRKİYE’de meşruiyeti tartışılmayacak bir seçim varsa o da bu seçimdir.

Yanlış anlamayın, YSK’ya yapılan itirazları, hile iddialarını hafife almak için söylemiyorum bunu.

Katılım açısından söylüyorum.

Sayım değil, oy vermedeki ve öncesindeki süreçle ilgili meşruiyetten bahsediyorum.

Cumhuriyet tarihinde ilk kez tüm fikirler, tüm görüşler, tüm siyasi eğilimler kendi özgür iradeleri altında, kendi kimlikleriyle bir seçime katıldılar.

Yine Cumhuriyet tarihinde ilk kez adaylar istedikleri dilde, uygun gördükleri lehçede, canlarının çektiği bayrak altında seçim propagandası yaptılar.

Tüm bunların sonucunda son 20 yılın en yüksek katılım oranıyla seçmen gidip oyunu kullandı.

Bu açıdan bakınca bu seçim Türkiye’de “demokratik” seçimler açısından önemli bir milattır.

Umarım bunu “demokratik yönetim” de takip eder.

En azından bir süre sonra.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adam olmamak yükselmeye engel teşkil ettiği zaman.

Erişilebilirlik Araçları