İki turlu Rus ruleti

İki turlu cumhurbaşkanlığı seçiminin ne anlama geldiğini Fransa başkanlık seçimlerini izlerken çok daha iyi görüyor, çok daha iyi anlıyoruz.

Seçimler öncesinin en zayıf adayı gibi görünen Emmanuel Macron, bu gece Fransa’nın yeni ve gelmiş geçmiş en genç cumhurbaşkanı olmak için artık günleri değil saatleri sayıyor.

Ülkenin en büyük iki partisi ilk turda elenmiş ve genç Macron’un başlattığı hareket iktidara doğru “yürüyor”.

Macron’un seçimi büyük farkla kazanacağına kesin gözüyle bakılıyor.

İlk turda elenen sosyalist aday Melenchon’a oy veren seçmenlerin yüzde 46’sı, ikinci turda Macron’a oy vereceklerini söylüyor.

İlginçtir, sosyalist seçmenin yüzde 13’ü Marine Le Pen’e oy verecek.

Merkez sağın adayıyken yarış dışı kalan Fillon’un seçmenleri ise yüzde 44 oranında Macron’a yönelmiş durumda. Yüzde 26’sı ise Le Pen’e doğru gidiyor.

Geri kalanı kararsız ama kararlarının bu oranlara sadık kalacağı düşünülüyor.

Görünen o ki Macron yüzde 62 civarında bir oyla başkan seçilecek.

KERHEN VERİLEN OY

İlginç olan ise Fransız seçmenin her iki adaydan da fazla hazzetmemesi.

Macron’a cumhurbaşkanı olarak güvenmeyenler yüzde 40’ın üzerinde.

Yani oy verenlerin bir bölümü “kerhen” oy veriyor.

Bu da Macron’a seçimi kazandıracak bir “kerhen”.

Çünkü Le Pen’e güvenmeyenlerin oranı yüzde 60’a yakın ve kadın politikacıya “kerhen” verilen oy pek yok.

İki turlu seçimin ne olduğu aslında burada ortaya çıkıyor.

Macron’a güvenilmiyor ama Macron korkutmuyor da!

Le Pen ise korkutuyor ve o da bu korkuyu körüklemek için her şeyi yapıyor.

Ama çok inançlı. “Ben öfkeli sessiz çoğunluğun sesiyim. Macron ise elitlerin, oligarşinin adayı” diyor. Söylemleri Türkiye’de bir seçimde iş yapacak türden ama Fransa’da çok iş görmüyor.

Dediğim gibi, iki turlu seçim beklenmedik sonuçlar verebiliyor.

Mesela Macron, Fransa tarihinin en düşük desteğe veya onaya sahip adayı.

İlk turda sistemin güçlü partilerini az bir farkla devre dışı bırakırken ikinci tura en düşük destekle çıkıp son zamanlarda en yüksek oy oranı ya da oy farkıyla cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan kişi olacak.

Görülüyor ki iki turlu cumhurbaşkanlığı seçimleri, güçlü görünen siyasetçiler veya siyasal elitler için aslında bir tür Rus ruleti haline gelebiliyor.

İki turlu seçim şu anlama geliyor: “Güçlü olan değil, kabul edilebilir olan kazanır.”

SİYAH BEYAZDIR, BEYAZ İSE SİYAH

Adayların kimlik profilleri de ilginç.

Aşırı milliyetçi söyleme sahip Marine Le Pen aslında bir “beyaz Fransız” değil.

Aile geçmişinde her milletten, her dinden bir karışım mevcut. Ama aynı aile Fransa’da yükselen milliyetçiliğin de sembolü. “Fransa safkan Fransızlara kalmalı” diyenler onu destekliyor.

Macron ise en azından kayıtlara göre safkan. Tam bir “beyaz Fransız”.

Yarı aristokrat yarı burjuva, entelektüel bir ailenin mensubu. İyi eğitimli, başarılı bir genç.

Beyaz Fransız Macron’u en açık destekleyenler ise daha renkli Fransızlar.

 

FRANSIZLAR EURO’YU SEVDİ

Seçimlere kısa bir süre kala en ilginç gelişmelerden biri ise Katolik kilisesinin Le Pen’e destek vermesi oldu. Fransız geleneğine göre siyasetten uzak duran kilise, bir açıklama yaparak “Kilise Le Pen’den korkanlardan değil… Le Pen’den çekinmiyoruz” dedi.

Bu Fransa’nın yakın tarihi açısından bir ilk gibi görünüyor.

Türk siyaseti tarafından bakacak olursak, Türkiye’deki iktidarın da Le Pen’i desteklemesi daha mantıklı olabilir. Çünkü Le Pen’in en önemli söylemi AB karşıtlığı ve iktidarı elde edebilirse büyük ihtimalle Avrupa Birliği’ni dağıtacak.

Bu da Türkiye’deki iktidarın hoşuna gidebilecek ve Avrupa’da dengeleri değiştirebilecek bir unsur.

Ancak Fransız halkının önemli bir oranı AB’nin dağılmasını istemiyor. Daha doğrusu Eurozone’un bitmesini istemiyor.

Fransızların yüzde 80’i Fransa’nın para birimi olarak Euro’yu kullanmasından yana ve bunun sona ermesini istemiyorlar.

PROTESTO VAR GÖZALTI YOK

Hiçir seçim atmosferine sahip olmayan Paris’e gelen biri, bu şehrin bugün cumhurbaşkanını seçecek bir ülkenin başkenti olduğuna inanmaz.

Seçime katılan iki adayın seçim bürolarında da genel merkezlerinde de hiçbir seçim havası yok. Adaylara ilgi de yok.

Ama her iki aday da son ana kadar kapı kapı dolaşıyor. Önceki gün Macron’la ayaküstü de olsa konuşma imkânımız olacaktı, ama merkeze gelmekten vazgeçip sokaklarda olmayı tercih edince bizim görüşme gerçekleşemedi.

Macron gittiği yerlerde zayıf kalabalıklarla karşılaşıyor.

“Le Pen’e büyük protesto” denilen olaylarda ise protestocu sayısı 50 kişi civarında oluyor. Ancak ilginç olan, protestocuların polis tarafından dövülerek derdest edildiğini falan görmüyoruz. Adaylar da genelde protestoculara gülerek yanıt veriyorlar, ama yumurtalı bir saldırı yapılan Le Pen hayli öfkelenip protestoculara bağırıp çağırdı. Protestocular da ona küfretti, ama gözaltına alınan falan olmadı.

 

OHAL’DE GENÇ ÖFKE

Fransa’da gözlemlediğim bir başka durum, gençlerin siyasete olan öfkesi.

Her iki adayın da gençlerde karşılığı çok az. Genç Macron bile gençlerin sempatisini toplayamıyor.

Genç Fransızlar, liderlerin gençlerin gerçek sorunlarına ilgi duymadığını düşünüyor.

Önceki gün Paris’te de diğer birkaç kentte de gençlerin protesto yürüyüşleri vardı ve bu yürüyüşlere katılım, adayların toplantılarına olan katılımın kat kat üzerindeydi.

OHAL uygulamasına rağmen gençler kalabalık gruplar halinde yürüdü, bağırıp çağırdı, protesto etti.

İlginçtir, Macron’a yönelik eleştirileri daha fazlaydı.

Gençlerin gösterileri sırasında alınan güvenlik önlemleri ise çok üst düzeydeydi.

Anladığım kadarıyla gençlerden değil ama olası bir terör saldırısından korkuluyor.

Göstericilerin belirli bir bölgenin dışına çıkmasına izin verilmedi.

Gaz, cop, dayak falan olmadan polisle uzlaşan gençler, kendilerine ayrılan yollarda protestolarını yaptı.

 

MACRON’A SİBER SALDIRI

Seçime saatler kala ve seçim yasakları uygulanırken cumhurbaşkanlığının güçlü adayı Macron’un başı derde girmiş durumda.

“4chan” adıyla bilinen ve daha önce Macron’un e-postalarını hack’leyerek üne kavuşan bilgisayar korsanı, seçime saatler kala Macron’la ilgili yeni belgeler ortaya attı. Macron’un çok sayıda uluslararası yazışmasının yanı sıra yine ona ait olduğunu iddia ettiği Cayman Adaları’ndaki bankalarda bulunan çok sayıda hesabı deşifre eden 4chan’in iddialarına Wikileaks’ten de destek geldi.

Wikileaks, ortaya atılan belgelerin doğru olduğunu açıkladı.

4chan’in iddialarına göre Macron’un Cayman Adaları’nda çok sayıda gizli hesabı ve bu hesaplarda yüklü miktarda parası var.

Bu iddialar daha önce de Le Pen tarafından üstü kapalı bir şekilde ortaya atılmış, ancak inandırıcı bulunmamıştı.

Macron ise iddialara ilişkin belgelerin tümünün gerçek olmadığını, birtakım masum doğruların arasına yanlış bilgiler eklenerek karalanmaya çalışıldığını açıkladı.

Fransa’da seçimlerin organizasyonundan sorumlu konsey ise dün başlayan seçim yasakları nedeniyle söz konusu iddiaların ve belgelerin yayınlanmasına yasak getirdi.

Ancak yarından itibaren bu yasak geçerli olmayacak ve Macron cumhurbaşkanlığının ilk gününde bu suçlamalarla karşı karşıya kalacak.

Zaten parlamentoda güçlü bir grup kuramayacak olan Macron’un sıkıntılı bir dönem geçirmesi kuvvetle muhtemel.

 

DÖNMEDOLAP SİYASETİ

Bir Fransız siyasetçiyle konuşurken ilginç bir cümle sarf etti.

“Ulusal Cephe önce bir komediydi. Sonra bir gerçek, en sonunda ise kâbus oldu” dedi.

Ve şöyle anlattı:

“İnatçı siyasi hareketler sonunda garip bir şekilde toplumda aslında var olmayan bir karşılığa sahip oluyor. Baba Le Pen bu yola soyunduğunda hepimiz güldük. Ancak inatla yükseldi.

Kızıyla daha da üst bir noktaya taşındı.

Her seçim oylarını artırdılar. Çok az ama arttı.

Ve ikidir Le Pen soyadı, cumhurbaşkanı adayı olarak ikinci turda karşımızda.

Artık her seçimde kim ikinci tura kalırsa kalsın karşısında Le Pen’i buluyor. Yani Fransızlar, Le Pen veya diğeri demek zorunda kalıyor.

Bana öyle geliyor ki Le Pen birkaç kez daha aday olur ya da buna ömrü yeterse sonunda kazanacak.”

Ben de Fransız siyasetçiye, “Türkiye’de liderler kaydı hayat şartıyla lider oluyorlar. Fransa’da ise kazanamayan bırakıyor, yeni biri geliyor. Le Pen bir istisna” dedim.

Güldü, “Pek de öyle değil. Bizimkiler dönmedolaba biner gibi siyaset yapıyorlar. Alçalınca iniyorlar, ama sonra tekrar biniyorlar. Başbakan oluyorlar, dönüp belediye başkanı oluyorlar, sürekli devinim halindeler, ama bizde de isimler çok değişmiyor. Bak mesela Juppe hâlâ ortalıkta geziyor. Sarkozy sürekli bir umut içinde. Utanmasa Hollande bile gelecek için umut besleyecek” dedi.

Erişilebilirlik Araçları