Üniversiteyi ilk yüze değil, üniversiteye polisi soktu

Boğaziçi Üniversitesi, öğretim üyesinden öğrencisine kadar tam bir fikir birliği içinde “atama rektör”e karşı koydu.

Bulu, Boğaziçi Üniversitesi’ne atanma yoluyla gelen ilk rektör değildi ama daha önceki rektöre karşı böyle bir tepki olmamıştı.

Tepkiler yöntem kadar liyakate de yönelikti.

Bulu, siyasi bir kişilikti.

Boğaziçi’nin kendi geleneksel öğretim üyesi kriterlerini karşılamıyordu.

Benim gördüğüm kadarı ile tepkiler atamadan çok kimin atandığına ilişkindi.

“Dünyanın başka ülkelerinde de saygın pek çok üniversite rektörünü atama yoluyla getiriyor” diyenler vardı.

Doğru, saygın, başarılı pek çok üniversitede rektörler atama yoluyla geliyor ama onları atayanlar siyasetçiler değil, o üniversitelerin kurulları ya da mütevellileri oluyordu.

Sonuçta tepkiler dinmedi.

Atamayı yapanlar ısrar etti.

Bulu da koltuğa oturma hevesinden vazgeçmedi.

Dün gece öğrencilere sert bir müdahale gerçekleşti.

Bu arada Bulu da öğretim üyeleri arasındaki dayanışmayı kıran iki kişi bulup, günler sonra yardımcısını ve danışmanını atadı.

İlginçtir onlardan biri de, aynen Bulu gibi siyasi bir kişilik, DEVA Partisi kurucusu çıktı.

Sonunda zorla olsa Bulu o koltukta oturur.

Öğrenciler polis gücü ile ezilir.

Medya gücü ile haksız hale getirilir.

En zorlu dönemlerde bile kendi içindeki, öğrenciler arasındaki fikir barışını bozmamış üniversite Türkiye’nin geri kalanına benzetilir.

Ama Melih Bulu isimli “atama rektör” bu işten kazançlı çıkmaz.

Üniversitenin tarihine bu lekeyle geçer

“Bu üniversiteyi ilk yüze sokacağım” diye geldiği kampüse, “Bu üniversiteye yıllar sonra polis sokan” adam olarak günü geldiğinde bir kenara atılır.

NOT: Bu arada Melih Bulu, “İlk yüze sokamazsın” bahis teklifime yanıt vermedi.

***

Günün şiiri

Bilirsiniz köşemde şiir falan yayınlamayı seven yazar tipi değilim.

Ama bugün içimden geldi.

Çok eski bir şiiri size aktarmak istiyorum.

6. Yüzyıl’da kendisine uydurma bir suç isnat edilerek idama mahkum edilen bir felsefecinin, Boethius’un bir şiirini.

Bu şiiri hatırlatan Kaan Ökten’e de çok teşekkür ederek:

“Bir tek insan soyu yukarı kaldırır mağrur başını,

bedenini dik tutar, bakar öylece yeryüzüne

Dünyevi bir varlık olarak aklını yitirmedikçe, bu duruş seni hep uyarır:

“Başını dikip göğü seyreden, alnını açan sen

Aklını da yücelere taşı ki, ruhun ezilip dibe çökmesin,

dünyevi bedenin göğe akarken.”

***

Kongre

Evlerde yapılan partilerine ceza kesiliyor.

Bir lokantayı açtırıp yemek yiyen muhalif siyasetçilere ceza kesiliyor.

Gizlice açılıp, az sayıda da olsa müşteri kabul eden lokanta ve benzerlerine ceza kesiliyor.

Ki bunlar çok doğru hareketler.

Statlarda oynanan futbol maçlarına seyirci alınmıyor.

Salonlarda oynanan basketbol, voleybol hentbol maçlarına seyirci alınmıyor.

Ama salonlarda yapılan iktidar partisi kongrelerine izin veriliyor.

Benim anladığım şudur.

Ya iktidar partisi mensubu iseniz corona bulaştırmıyorsunuz.

Ya da iktidar partisi mensupları doğuştan aşılı.

Evde oturmaktan çok sıkıldı iseniz, dışarlarda sosyalleşmek istiyorsanız gidip iktidar partisine kayıt olun.

Sonra gidip istediğiniz yerde toplanın.

Polis gelirse “Kongre yapıyorduk” dersiniz.

***

Ayıp

Bütün eğitimin internet üzerinden, çalışma hayatının bir bölümü online yöntem ile yapılırken, internet ücretlerine daha doğrusu internet ücretleri üzerinden alınan vergiye zam yapıldı.

Miktar olarak büyük olmasa bile oran olarak hayli yüksek oranda bir zam.

Bunun 3 çocuğunu internet üzerinden okutan, öğretmen olan anne veya babanın da internet üzerinden ders verdiği bir aileye nasıl bir ayıp olduğunun farkında mı bu zammı yapanlar?

***

Kültür elçisi niye olmasın!

Kasap Nusret Gökçe’nin Türkiye’nin kültür elçisi yapıldığı iddiası üzerine epey bir kıyamet koptu.

Sonra anlaşıldı ki, böyle bir şey en azından şimdilik olmamış.

Kültür elçisi değil tanıtım yüzlerinden biri olmuş.

Bence hiçbir mahzuru yok.

Hatta iyi de olmuş.

Sonuçta Nusret Gökçe, tanınan, popüler bir figür ve ünlü bir etçi.

Bazılarımıza hoş gelmeyen özellikleri, Türkiye dışında çok da önem taşımıyor.

Dünyada da böyle tipler çok.

Ne bileyim Kim Kardashian falan gibi sosyal medya ünlüsü tipler baştan aşağı kalite mi sanki!

Al onları, vur Nusret’e.

Kültür elçisi olması meselesine gelince.

Buna tepki gösterenler çevrelerine memlekette olan bitene bir baksınlar.

Sonra Nusret Gökçe’nin kültür elçisi olma meselesini bir daha düşünsünler.

Emin olun kültür elçisi yapılmamış olmasını hatalı bulacaklardır.

***

Verebildiğiniz kadar sipariş verin lütfen

Aşılama Bakan Koca’nın iddia ettiği kadar olmasa da yeniden hız kazandı ve yeni gelen aşılarla birlikte günlük 100 bini aşan bazen 200 bine yaklaşan aşılama yapılıyor.

Sistem genel olarak iyi işliyor.

Ufak tefek aksaklıklar elbette oluyor ama sağlık sistemi çalışanlarının özverisi ve şevki her türlü takdirin ötesinde.

Hepsine teker teker teşekkür etmemiz lazım.

Ancak bir konuda Bakanlığın hızlı adımlar atması gerek.

Yeni aşı siparişleri ve anlaşmaları konusunda.

Farkındayım ki, 55 milyon doz aşının Nisan ayına kadar tamamlanması sonrasında da yerli aşının devreye girmesini planlıyorlar.

Ancak yerli aşıların 3. Faz çalışmaları henüz başlamadı.

Ve Mayıs’a kadar tamamlanması mümkün değil.

Yani hayal kurmayın.

Sonra da sükutu hayale uğramayın.

O nedenle bulabildiğimiz her türlü aşının siparişini vermek zorundayız.

Üstelik aşıların etkinlik süresi göz önüne alınırsa aşı yapılan kesimi, özellikle de inaktif aşı yapılanları önümüzdeki yıl yeniden aşılamak zorundayız.

Bu nedenle de onay almış ve etkinliği yeterli düzeyde tüm aşılardan almak zorundayız.

Hemen.

***

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Düşünmeyenden korktuğumuz zaman.

Erişilebilirlik Araçları