Bize dokunmayan yılan bin yaşamasın

Uğur Dündar, eşiyle ilgili anlamsız iddialar Ergenekon İddianamesi’nde yer alınca haklı olarak çıkıp feryat etti,

Müthiş de destek buldu,

Ben 1, Ergenekon İddianamesi aleniyet kesbettiği zaman bu konuya değinmiştim,

1, İddianame ve ekleriyle ilgili yazılarım arşivlerde duruyor,

Okuyabilirsiniz,

Bence rezalettir,

Suç tesbiti için, yasal veya gayrı yasal dinlemeler yapılmış,

Bu dinlemelerde özel hayatların en mahrem yerleri bile kayda alınmış,

Ve daha sonra bunlar iddianame ve eklerinde kamuoyunun önüne sunulmuş,

İsnat edilen suçla ilgili olanları varsa, onlara bir diyeceğim olamaz,

Ama benim okuduklarımın neredeyse tamamının suçla, darbeyle ilgisi falan yok,

Bazı aşağılık insanların dedikoduları, bazı dinlemelerde kişilerin kendi anlatımları,

Bursa’da yapılmış bir kayıt var, okusanız kahrolursunuz,

Kuvayi Milliye Derneği üyesi olduğu söylenen iki genç, bir kız hakkında konuşuyorlar,

Rezalet,

Aynen iddianamede,

Ama yazılanların konularla hiçbir alakası yok, Sadece bel altı merakı,

Gencecik kızlar, yaşını başını almış kadınlar, adamlarla ilgili abuk sabuk kayıtlar, Dedikodular,

İddianameye güç katmak bir yana, tam aksine iddianameyi zayıflatan, komik duruma düşüren unsurlar,

İddianameleri ve eklerini okuyunca böyle binlerce mağdurla karşılaşmak olası,

Bugüne kadar benden başka kimse bu rezalete değinmedi,

Uğur Dündar, konu kendisine dokununca haklı olarak isyan etti,

Peki benim meslektaşlarımın hiç mi suçu yok?

İddianamedeki bu anlamsız dedikodular ünlü bir gazetecinin canını acıtıncaya kadar neredeydiniz?

Pek çok gazete, pek çok internet sitesi, iddianamede yer alan bu abuk sabuk belaltı diyalogları, isnatları, ithamları büyük bir şehvetle yayınlamadı mı?

Uğur Dündar haklıdır haklı olmasına, ama kendi mesleki geçmişini şöyle bir düşünürse acaba ne hisseder?

Sadece o değil, pek çok gazeteci ne hisseder?

Doğrusunu isterseniz birisi benim eşim hakkında böyle şeyler yazsa, gider kafasını gözünü kırarım,

Ama unutmamalıyız ki, şerefini korumamız gereken tek kişi kendi eşlerimiz veya kendimiz değiliz,

Aynı sorumluluğu herkesin onuru ve iffeti için taşıyoruz,

 

 


Ört ki, ölem

Muhsin Yazıcıoğlu’nun da içinde bulunduğu helikopter düştü,

Ben bu yazıyı yazarken olayın üzeinden 27 saat geçmişti ve hâlâ bulunamamışlardı,

Tam bir rezalet, Helikopterde, aracın yerini belirlemeye yarayan bir alet var ama çalışmıyor, Helikopterin sahibi şirketin üst düzey bir yetkilisinin bana verdiği bilgiye göre bu sistem otomobillerin "airbag"i gibi,

Helikopter yeterince sert düşmemişse devreye girmiyor,

Yani düşünce ölmemişsen, donarak ölmen garanti,

Nasıl bulunamaz diye herkes birbirine soruyor,

Gerçi Steve Fosset Nevada çölünde düşmüş, 13 ay sonra bulunmuştu ama burada durum tam bu değil, Cep telefonu ile aramayı başarıyorlar,

Eee, hani cep telefonunun nerede olduğu bulunabiliyordu,

Turkcell’de 2222’ye mesaj atıp "Neredeyim?" diye sorunca yerini bildiriyor,

Enlem boylam olarak,

Turkcell kazadan dakikalar sonra olay yerinin koordinatlarının Ulaştırma Bakanlığı’na ulaştırıldığı iddiasında,

Bu kadar mı zor bulmak?

Cep telefonları kapalıymış,

İyi de kapalı cep telefonundan ortam dinlemesi bile yapılıyor da, yer tespiti mi yapılamıyor? Ya 112 rezaletine ne demeli?

Yaralı muhabir bir şekilde telefon açmayı başarıyor,

Karşısında, bu gibi durumlarda ne yapılması gerektiği konusunda en ufak bir eğitim almadığı belli olan bir kız, saçmalayıp duruyor,

"Ört ki, ölem" derler ya,

Tam o durum,

Zaten helikopterdekiler de aynen öyle yaptılar,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bir ülkenin gelişmişlik ölçüsünün insan hayatına verilen değerle eşit olduğunu anladığımız zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları