Bakarkörler demokrat olsa ne olur olmasa ne olur

ABD siyasetinin etkin isimleri, Türkiye ile ilgili görüşlerini HABERTÜRK ile paylaşmaktan hoşlandılar galiba,

Tabii bunda Washington Temsilcimiz Tülin Daloğlu’nun saygınlığının da etkisi büyük,

Tülin bu hafta eski Bakan Yardımcısı Cheney’nin Ortadoğu Danışmanı David Wurmser’le konuştu,

Wurmser, Türkiye’deki kimi "cühelaya" ders verir gibi konuşmuş, "Demokrasi kavramının özgürlüklerle hiçbir ilişkisi olmayabilir, Bazıları için demokrasi, sadece bir sandığa oy atmaktır, Ama bu özgürlükler açısından hiçbir şey getirmeyebilir" diyor,

Ortadoğu uzmanı, Türkiye’deki egemen görüşü çok güzel anlatıyor aslında,

Türkiye’de demokrasiyi "sandıktan padişah çıkarma" olarak anlayanlar var,

Sandıktan çıkmayı sadece seni sandıktan çıkaranlara hesap verme ve hatta sandıktan bir kere çıktın mı onlara bile hesap vermeme olarak içselleştirenler için demokrasi asla ve asla özgürlükler anlamına gelmez,

Türkiye’de, ne yazık ki bunun farkında olmayanlar var,

Demokrasiyi özgürlük zannetmekle kalmıyor, herkesin böyle zannettiğini düşünüyorlar,

Bir diğer kesim ise demokrasiyi "Egemenlik milletindir"den ibaret zannediyor,

Egemenlik milletindir yanılgısı o kadar büyük ki, "Hâkimiyet Allah’ındır" ideolojisinden çok kısa süre içinde "Hâkimiyet milletindir" ideolojisine balıklama geçiş yapanlar, bu geçiş sırasında "hukuku nereye sokacaklarını" hâlâ bilemiyorlar,

O nedenle de "hukukla sorun" yaşıyorlar,

Oysa demokrasi ile özgürlüğü birleştirenin, halkın egemenliğini kullanmasını sağlayanın hukuk olduğunu ve özgürlüğün yolunun "hukukun üstünlüğünden" geçtiğini anlamamakta direniyorlar,

Çünkü içinden geldikleri kültür buna izin vermiyor,

Zannetmeyin ki, bunu sadece bir yana bakarak söylüyorum,

Bu bir taraftan, diğer tarafa uzanan bir kültür,

Bu ülkeden, bu ülkenin kurucu ruhundan ve kurucusundan nefret kültürü veya kültürsüzlüğü,

David Wurmser bunu binlerce kilometre öteden görüyor ve "Kemalist ilkeler, Türkiye’de özgürlüğün ve hukukun üstünlüğünün önünü açan süreci başlatmıştır, Bunu görmemek mümkün değil" diyor,

Adam oradan görüyor, bunlar buradan göremiyorlar,

 

 


Akıl okumaya da dava açılır mı?

MHP’nin, Başbakan Erdoğan’ın dudaklarını okuyarak açtığı dava, son yılların en komik davası herhalde,

MHP’lilerin iddiasına göre, Meclis kürsüsünde konuşma yapan Bahçeli’nin sözlerine sinirlenen Başbakan, küfür etmiş, MHP’liler de bunu uzmanlara çözdürmüş ve dava açmaya karar vermişler,

Dudak okuma uzmanlarının ne okuduğunu çok merak ettim,

Bayağı bir uğraşıp öğrendim,

MHP’lilerin bulduğu uzmana göre Erdoğan, "Ya,,,,,," diye başlayan bir küfür etmiş,

Doğrusunu isterseniz, ben böyle bir duruma ihtimal vermiyorum,

Erdoğan küfür etmez diye değil,,, Ama yanında Nimet Çubukçu otururken etmez,

Duyulmayacak şekilde etmiş olabilir mi?

Denedim, O da çok zor, Duyulmayacak şekilde mırıldanarak küfür etmek mümkün, ama o zaman da bunu ağız okuma yöntemiyle anlamak mümkün değil,

Zaten bana sorarsanız, bu dava son derece abes bir dava,

Benim bildiğim, hiçbir küfür, liderlerin son dönemde birbirlerine kürsüden söyledikleri sözlerden daha ağır ve daha aşağılayıcı değil, Aleni küfürleri sineye çekenlerin, dudak okumaya bu kadar tepki göstermesi garip,

Beni korkutan ise başka bir şey,

Bugüne kadar mahrem telefon konuşmaları dinlenerek dava açıldı,

Ağız okunarak da açıldı,

Bir sonraki aşama, aklımızı okuyarak dava açmak olacak,

İşte o zaman yandık,

 

 


Genelkurmay’a Başbakan uçağından 2 tane

GENELKURMAY Başkanlığı için alınan iki Gulfstream G-550 geliyormuş,

Biliyorsunuz bu uçaktan Türkiye’de şu ana kadar sadece 1 adet vardı, Alımı THY tarafından yapılan bu uçağın operasyonunu da THY yürütüyor, Başbakan kalabalık olmayan seyahatlere bu uçakla çıkıyordu,

G-550 bugün dünyadaki en iyi iş jeti,

İstanbul’dan kalkınca Los Angeles’a ya da Tokyo’ya kadar hiç durmadan uçabiliyor, Üstelik de bunu hiçbir uçağın çıkamayacağı 51 bin feet yükseklikten yapıyor,

Tüm sistemleri ikili, hatta üçlü, Hava taşıtlarının en güvenlisi, En iyisi, Ve tabii en pahalısı,

Hükümet satışlarında fiyatlar biraz daha düşük, 50 milyon dolar civarında,

ABD başkanları seyahat ederken Air Force One’ın yanında mutlaka bir de G-550 bulunuyor ve bu uçağa "acil kaçış uçağı" deniliyor, Uçağın içinde bol miktarda taze hava bulunması ve kabin basıncının yer seviyesine en yakın uçak olması, başkanların bir sağlık sorunu durumunda bu uçağın bir ambulans gibi kullanılmasına da imkân veriyor,

Genelkurmay Başkanlığı’na alınanlar işte bu uçaktan ve makam uçağı falan değil,

Bunlar "komuta kontrol uçağı" olarak alınıyor,

Bu uçakların içine çok özel sistemler yerleştirildi, Zaten teslimatın gecikmesinin de sebebi bu,

Genelkurmay’a ait bu G-550’lerde, gerekli hallerde Genelkurmay Başkanı’nın sanki ofisindeymiş ya da karargâhın kalbindeymiş gibi hareket etmesini sağlayacak her türlü imkân mevcut,

Ama bana sorarsanız, Genelkurmay bu uçaktan iki tane ısmarlayarak hata etmiş,

Pek yakında bunun bir üst modeli G-650’nin teslimatlarına başlanıyor,

Biri G-650 olabilirdi,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Aşağılıklığın evren gibi sürekli genişlemediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları