Hiçbir siyasetçi onun kadar güçlü olmamıştı

DEVLETİN zirvesinde kavgalar dövüşler,

Kurumlar arası çekişmeler,

Gürültü patırtı, huzursuzluk,

Hepimizi her sabah stresle uyanmaya mahkûm eden olaylar,

Sevgili okurlar, bugün bu sayfada göreceğiniz fotoğraf tarihte ilk kez yayınlanıyor,

Bu fotoğrafta görülen yer Tacikistan bozkırında, unutulmuş bir yer,

Gördüğünüz şey de bir mezar,

Kimin mezarı biliyor musunuz?

Çok değil, üç nesil önce Türkiye’nin, daha doğrusu Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü adamı olan kişinin mezarı,

O kişi o kadar güçlüydü ki, Osmanlı İmparatorluğu’nda padişaha, o büyük imparatorluğa rağmen, Osmanlı’ya o zaman onun adı verilmişti,

Avrupalılar, daha doğrusu müttefikimiz Almanlar, Osmanlı’yı onun adıyla anıyor, "Enverland" diyordu,

Evet, Tacikistan bozkırındaki bu unutulmuş yer, Enver Paşa’nın, Osmanlı İmparatorluğu’nu padişaha rağmen, padişahtan büyük bir güçle yöneten adamın mezarı,

Bugün aklınıza gelebilecek tüm siyasetçilerden daha güçlü bir siyasetçiydi,

Sözü neredeyse kanun gibiydi,

O kadar güçlüydü ki, Osmanlı mülkünü kendi malı sayabilecek hale gelmişti,

Ülkesine "Enverland" denmesi boşuna değildi ve belli ki, o da bundan, bu güçten büyük keyif alıyordu,

Sonra büyük Turan hayalini gerçekleştirmek ve bir gün geri gelip vatanı kurtarmak umuduyla Orta Asya’ya kaçtı,

Tacikistan dağlarında Kızılordu askerleri tarafından öldürüldüğünde 41 yaşındaydı,

Ölümünden yıllar sonra, 1996 yılında mezarı açıldı, Bir dönem bir ülkeyi adıyla andıracak kadar güçlü olan bu adamdan geriye birkaç kemik kalmıştı,

O kemikler bir torbaya koyuldu ve imparatorlukken terk ettiği ülkeye, cumhuriyetken geri döndü,

Bu ülkenin tarihinde hiçbir siyasetçi onun kadar güçlü olmamıştı,

Bilmem anlatabildim mi!

 

 


Cahil cüreti

 MÜMTAZ’ER Türköne, saçmalama hakkını kullanmaya devam ediyor,

Önce Abdullah Öcalan’ın devlet hizmetine alınıp paşa unvanıyla Bodrum’a tayinini önermişti,

Önceki akşam da 32, Gün’de saçmalamaya devam etti,

Sakın ola ki, kendisine ve sözlerine kızdığımı zannetmeyin,

Her şeyin söylenebileceğine, her şeyin önerilebileceğine inanırım,

Türköne’nin, “Türkiye için en büyük tehdidin Türk Silahlı Kuvvetleri” olduğunu söylemesine de ne kızdım ne de “Böyle laf olur mu” diyecek halim var,

Fikri bu olabilir,

Bir dönem Azerbaycan’da darbe kotarmaya çalışan adamın, AKP’li bir milletvekiliyle evlenince “demokratlaşması” beni ilgilendirmez,

Saçmalaması da,

Ama adının başına “Profesör” yazdıran birinin cehaleti beni ilgilendirir,

Türköne, TSK’yı lağvedelim kıvamına gelince programa katılan bir emekli general, Türköne’ye “Sen 2,Mahmud musun?” diye sordu,

Türköne bilmiş bilmiş sırıtarak “3, Selim” diye düzeltti,

Aklınca emekli general bilmiyor, Türköne biliyordu,

Aslında bir halt bildiği falan yoktu,

Emekli general, Yeniçeri Ocağı’nı lağveden 2,Mahmud’a atıfta bulunuyor ve Türköne’nin TSK’yı Yeniçeri Ocağı’na benzetmesine kızıyordu,

Ancak “cahil profesör” Yeniçeri Ocağı’nın 2,Mahmud döneminde kaldırıldığından bihaber, bu işin 3, Selim döneminde yapıldığını zannediyordu,

Türköne’ye bir tavsiyem var,

Bundan böyle katılacağı programlarda saçmalama hakkına saygı duyuyorum,

Ancak tarihi yanlışlar yapması çoluk çocuğu yanlışa sevk edebilir,

O yüzden yanına bir “Mini Larousse” alsın,

Hiç değilse ona bakıp konuşsun,

Mesela bugün evinde varsa bir ansiklopedide “Vakayı Hayriye” maddesine baksın,

Sonra da en azından bu somut yanlışı için o generalden özür dilesin,

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Profesörlük bir anlam ifade ettiği zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları