Basın özgürlüğü mü dediniz!

HERKES soruyor "Son dalgayla tutuklanan gazeteciler için ne diyorsun" diye, Bu konuda yazmamı bekliyorlar,

Yazayım da ne yazayım!

Hiçbiriyle tanışıklığım yok ki!

Yazmak demek, bir anlamda kefil olmak demek,

Ne yaparlar, ne ederler, hangi ilişkiler içindeler bilmiyorum ki yazayım, kefil olayım,

Nedim Şener’i hiç tanımam, Ahmet Şık’ı da öyle, Soner Yalçın’la bir kez Hıncal Uluç vasıtasıyla oturmuşluğum vardır, bir kez de telefonda konuşmuşluğum,

Telefonda hakkımda yazdığı bir şeyden ötürü, Hıncal Uluç vasıtasıyla oturduğumuzda ise geyik muhabbeti yapılıyordu zaten,

Nasıl gazetecilik yaptıklarını bilmem,

Kimlerle ilişkide olduklarını bilmem,

Ne yazayım,

Ama basına yansıyanlar hoş değil, Onu biliyorum, Gizli kamera ile taciz belgelemek falan benim anlayışıma ters, Herkesi Sabetayist ilan etmek, insanları damgalamak da öyle,

Varsa taciz gerçekten, anında çıkar söylersin, hatta tokadı basarsın biter, Rakip siyasetçiden kamera istemezsin,

Deniyor ki, "Fethullah Gülen hakkında yazanları içeri atıyorlar",

Acaba mı?

Peki o zaman Hikmet Çetinkaya niye içeride değil? En çok yazan, hatta kitabını yazan o,

Şimdi birileri der ki, "Çetinkaya’yı gammazlıyor",

Yoo, Hikmet Abi 30 yıllık dostum,

Kendimi de gammazlayayım o zaman,

İşte arşivler orada, Ben de Gülen Cemaati hakkında az uz yazmadım,

Çok şükür hakkımızda bir tutuklama kararı yok,

Ha, gazeteci tutuklamalarına kişilerden bağımsız bakarsak tabii ki, durum hoş değil,

Kim bunu kabul edebilir,

Gazetecilere yazdıklarının hesabını sormak da kabul edilemez, Başka suçlamalar varsa onları sorarsın, ama yazdıklarının hesabını değil,

Peki basına baskı var mı?

Olmaz mı, var tabii,

Kim yok derse yalan söyler ve bunu benden daha iyi kimse bilemez,

Yahu söylesenize, benden başka kimin gazetesi elinden alındı bu ülkede, yargı kararına rağmen üstelik,

2007’nin 1 Nisan’ıydı, Şaka gibi,

Gelip gazeteme el koydular,

Sahte belgeye dayanarak,

Yargı "Koyamazsın" dedi,

Dinlemediler,

Bugün "basın özgürlüğü" diye "sözde" yırtınanlardan "gık" çıkmadı,

Türkiye’nin 2, büyük medya grubuna, Sabah Gazetesi’ne, Takvim Gazetesi’ne, Kanal 1’e, ATV’ye, Türkiye’nin en çok satan 20 küsur dergisine ve 2 radyoya el koyuldu,

Bu basın özgürlüğüne darbe değil miydi?

Niye kimse gıkını çıkarmadı?

O gün söyledim ben "Bu bir milattır" diye,

O gün rakip grubun en etkili adamına "Bizden sonra sıra sizde" diye,

O gün onlar şampanya patlatarak kutladılar bize el koyulmasını,

Bugün "Basın özgürlüğü" diyorlar,

Benden iyi kimse bilemez basın özgürlüğü ne demek,

Onlar hiç bilemez,

Basın özgürlüğü bir bütündür,

"Benim basınım özgür olsun, diğerleri olmasın" olmaz,

Bugün kendini özgür diye anlatanlar da bunu bilsin,

 


ABD’nin en önemli gündemi

LOS Angeles’taydım dedim dün,

Yok yanlış anlamayın, THY’nin davetiyle falan gitmedim,

THY’nin ilk uçuşundan günler önce oradaydım,

THY’nin Los Angeles’a direkt sefer koyduğunu da orada öğrendim,

Hem gezmeye, hem de bazı uluslararası yapımcılarla görüşmeye gitmiştim,

Oradayken bir şey gördüm,

ABD’nin gündeminde ne Libya var, ne Irak, ne Afganistan, ne de Mısır,

ABD’nin gündemi Charlie Sheen,

CNN, FOX gibi en ciddi haber kanalları dahil bütün haber bültenleri Charlie Sheen ile başlıyor, vakit kalırsa diğer haberlere geçiyorlar,

Hiçbir haber kanalı "Bu magazin işi" deyip burun kıvırmıyor ve herkes Sheen’i konuşuyor,

"2,5 Adam" dizisinin oyuncusu Charlie Sheen, dizinin yapımcılarıyla yaşadığı sorunu medya aracılığıyla halletmeye kalkınca bağlı bulunduğu stüdyonun şimşeklerini üzerine çekiyor,

Ve birdenbire aleyhinde bir kampanya başlıyor,

Önce iki çocuğuyla yaşadığı evi, iki porno yıldızıyla paylaştığı sosyal hizmetlere şikâyet ediliyor ve medyaya sızdırılıyor,

Medya olayın üzerine atlayınca Sheen bir açıklama yapmak zorunda kalıyor,

"Porno oyuncusu olmaları kötü insan oldukları anlamına gelmez, Çocuklarıma gayet iyi bakıyorum, Annelerinden iyi bakıyorum; çünkü anneleri alkol bağımlılğı nedeniyle tedavi altında" diyor,

Bu açıklaması sırasında uyuşturucu kullandığını da itiraf ediyor,

Basın bunun da üzerine gidiyor,

Bunun üzerine Sheen, "Ben aile değerlerine bağlı bir insanım, Çocuklarımın yanında uyuşturucu kullanmam" diyor,

Ardından kıyamet kopuyor,

Sabaha karşı saat 5’te evine baskın yapan polis, çocukları alıyor ama anneleri de alkol tedavisinde olduğu için çocuklar anneanneye götürülüyor, O da bakamayınca sosyal hizmetlere,

Bu sefer polisin, çocukları sabaha karşı 5’te gelip alması medyanın eleştiri konusu oluyor,

Stüdyo ise Charlie Sheen’in programının bir aile programı olduğunu ve böyle bir adamı ailelerin izlediği bir kanalda istemediğini söyleyip haftada 2 milyon dolarlık sözleşmesini feshediyor,

İte ABD’nin gündemi bu,

Herkes Sheen’i konuşuyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Perşembenin gelişini çarşambadan göremeyenlerin, cuma günü ağlaşmadıkları zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları