Asker kapısını süpürseydi

DENİZ Kuvvetleri’nin iki tatbikatı iptal ettiği haberi geldiği sırada, yazı işleri masasındaydık,

Masadaki herkes, "Niye ipal edildi acaba? Arkasında ne var?" sorusunu sormaya başladı,

Artık Türkiye’de olan biten hiçbir şeyi ciddiye almamayı öğrendiğim için "gayri ciddi" fikrimi açıklamakta beis görmedim,

"Bu da sorulur mu? Deniz Kuvvetleri’ndeki amirallerin neredeyse yarısı içeride, Tatbikata komuta edecek kimse kalmadığı için iptal etmişlerdir,"

Gırgır geçiyordum aslında ama pek de boş sayılmazdı söylediğim,

Denizcilerin yarısı içerideydi,

İşin enteresan tarafı, Balyoz ve Ergenekon davalarında şimdiye dek emekli komutanları İbrahim Fırtına dışında Hava Kuvvetleri’nden tutuklanan, sorgulanan ve hatta suçlanan yoktu,

Orgeneral Bilgin Balanlı’nın ifadeye çağrılmasıyla Hava Kuvvetleri de olaya dahil oldu,

Şunu söylemek lazım ki, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin içinde bulunduğu durum üzücü,

Ordusuna güvenen bir milletin ferdi olarak içimize dokunuyor bu durum,

Ancak bir yandan da bütün bu olan bitende Türk Silahlı Kuvvetleri’ni "suçlu" buluyorum,

Suçlu bulmam, sonuçlanmamış davalardaki iddialardan suçlu bulmak anlamında değil,

Stratejik olarak, Türkiye’deki yeni dönemin farkına varamadılar,

"Askeri vesayet" döneminin ve "askerin politikadaki gücünün" sona erdiğini göremediler,

Hiyerarşik düzen içinde bir darbe hazırlığı içinde olduklarını pek zannetmiyorum ama içlerindeki "darbe yanlılarını" temizlemeye yeltenmediler,

"Darbe yanlısı olmayı" suç olarak algılamadılar,

Aralarındaki "darbe heveslilerinden" hesap sormayı akıl edemediler, gerek görmediler,

"Darbe yapmamayı" yeterli gördüler,

Oysa bütün bu soruşturmalar başlamadan ve hatta başladıktan sonra bile TSK içinde bir soruşturma açsalar, darbe yapmasa bile planlamış olanları askeri yargı karşısına çıkarıp gerçekten yargılasalar, bu işlere bulaşmış olanları Silahlı Kuvvetler bünyesinden uzaklaştırsalar, "elebaşı" pozisyonunu üstlenenleri askeri yargı vasıtasıyla cezalandırsalardı, bugün Beşiktaş Adliyesi’nde paşaların fotoğraflarını çekip yayınlamak zorunda kalmayacaktık,

Bir alay emekli veya muvazzaf asker Silivri’de yaşamak zorunda kalmayacaktı,

Askerler "sivil siyasetin üzerindeki askeri vesayet" döneminin bittiğini kendi kendilerine idrak edebilselerdi, şimdi "askerin üzerinde sivil vesayet" tartışmalarına gerek kalmayacaktı,

Herkes kendi kapısının önüne süpürse, kendi çöpünü boşaltsa biz de boşu boşuna elektrik süpürgesi sesini dinlemek zorunda kalmayacaktık,

 


Dikensiz gül bahçesi hiç görülmedi

SEÇİMLERE iki hafta kaldı,

Herkes seçim sonuçlarını merak edip duruyor, Anketler, tartışmalar, öngörüler,

Yukarıda da dedim ya, "Türkiye’de olan biten hiçbir şeyi önemsememeyi öğrendim" diye,

Ben seçim sonuçlarını da çok önemsemiyorum,

Belki de baştan, sonu belli olduğu için, Ne diyorlar?

AKP rahatlıkla 1, parti olacak, Belki de yüzde 50 oy alacak,

CHP rahatlıkla 2, parti olacak, Yüzde 30 alırsa iyi diyorlar,

MHP barajı bence geçer, Geçecek de, Yüzde 10-12 gibi bir şey alır,

BDP 25 milletvekilini bağımsız olarak sokacak,

Al sana seçim,

Var mı bir heyecan?

Tek heyecanlanan AKP, Anayasa’yı değiştirecek çoğunluğa ulaşmak istiyorlar,

Yeni Anayasa, belki başkanlık sistemi, Güç yeterse tabii,

Ne de olsa Başbakan Erdoğan parti tüzüğüne göre son kez seçime giriyor, Başkanlık sistemi gelmezse 2015’ten sonra en azından bir dönem yok,

Gerçi tüzük bu, değişir, Olur biter ama sözü var, Dönmez herhalde,

Ama mevcut durumda yapılan analizler gösteriyor ki, AKP tek başına iktidar olabiliyor, Ciddi bir çoğunluk da elde ediyor ama Anayasa’yı tek başına değiştirecek sayıyı bulması zor,

Belki de AKP’nin gerginliği bu yüzden,

Diyelim ki, seçim sonucu yukarıda yazdığım gibi olmadı,

MHP baraj altında kaldı, CHP yüzde 25’i aşamadı, AKP de yüzde 60 aldı, Anayasa’yı değiştirecek sayıya da ulaştı,

Yine de işler kolay değil,

Şurası çok açık ki, böyle bir durumda iktidar partisi her istediğini yapabilirim havasına girerse Türkiye’de farklı bir "sosyal muhalefet" ortaya çıkacak,

Muhalefet sokakta yapılacak,

Bunu önlemeninse tek bir şartı olacak,

AKP yönetimi başta Başbakan Erdoğan olmak üzere kendi sınırsız güçlerini, kendi arzularıyla sınırlayacaklar,

Meclis’te kaç parti olursa olsun, güçleri neye yeterse yetsin "uzlaşma" olmaksızın hayati kararlarda tek başlarına hareket etmeyecekler,

Aksi takdirde Türkiye’nin işi zor,

 


Erken gelen oturur

SON zamanlarda küçük, özellikle de barajı aşması zor görünen partilere ekranı açıyorum, bir baraj da ben uygulamış olmayayım diye,

Buradaki konuklarımla yaptığım sohbetlerden partilerin seçimlerden bekledikleri oy oranlarını öğreniyorum,

Parti yöneticisi konuklarımın seçim beklentileri şöyle:

AKP yüzde 50,

CHP yüzde 30,

MHP yüzde 22,

SP yüzde 11,

DP yüzde 20,

HAS Parti: Yüzde 10,

HEPAR yüzde 10,

BDP yüzde 7,

BBP yüzde 12,

Geri kalan partilerin "0" oy almaları halinde dahi bu partilerin toplam oy oranları yüzde 172’yi buluyor,

Bu durumda 550 sandalyeli TBMM’ye en az 900 milletvekili girecek,

Hayırlı uğurlu olsun,

Yerleri nasıl kapışacaklar onu merak ediyorum,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Hayal kurmak ile rüya görmeyi birbirine karıştırmadığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları