Adalet var, mutlaka var

MBİKTEN süzülüp gelmiş sözler çok önemlidir,

Çünkü genelde doğrudur, Doğrudur değil, çok doğrudur aslında,

"Kendi başına gelmesini istemediğin şeyi düşmanın için bile isteme" derler ya,

Doğrudur,

Çok doğrudur,

Merak etmeyin, derin derin örnekler verip bilmiş bilmiş laflarla pazar gününüzü berbat etmek gibi niyetim yok,

Çok basitten gideceğim, Güncelden, Bugünlerde yaşananlardan, Son olaydan,

Terörle Mücadele Yasası, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin gündemine geldiği sırada, taslak yasa aslında oldukça yumuşaktı,

Ya da makuldü,

Terör tanımı da, terör örgütü mensubu tanımı da öyle herkese yapıştırılabilecek türden değildi,

Belirli kriterler, ciddi unsurlar içeriyordu,

Taslaktaki maddeye göre bir savcı, kendi kişisel görüşüne, meşrebine göre canının çektiği herkesi "terörist" ya da "terör örgütü mensubu" sınıfına sokamıyordu,

Gerçekten terörist olmak lazımdı o tanıma girmek için,

"Terör örgütü mensubunun" taslak yasadaki bu tanımı Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hiç hoşuna gitmedi,

Beğenmediler,

Yumuşak buldular, Muğlak buldular,

Genelkurmay’ın ağır topları o günlerde Meclis’e kamp kurdular,

Genelkurmay hukuk müşavirliği görüşler bildirdi,

Komutanlar, hatta Genelkurmay başkanları açık-kapalı fikir açıkladılar,

Siyasete baskı yaptılar,

Medya aracılığıyla siyaseti ve yasamayı etkilemeye çalıştılar,

Çok da önemli bir kozları vardı, Dediler ki: "Terör örgütü mensubu kavramı çok dar tutulmuş, Bu haliyle bizim terörle mücadelemiz zaafa uğrar, Bu tanımı genişletmeliyiz, Aksi takdirde teröre ucundan kıyısından bulaşmış kişilere bu yasa uygulanmamaz, Onlar da ileride teröristin ağababası olurlar, Bu kapsamı genişletin,"

"Terörle mücadele zaafa uğrar" cümlesi etkili ve toplumda karşılığı olan bir cümle olduğu için yasama organı yani Meclis hemen geri adım attı,

Taslaktaki "terör ve terörist" tanımı değiştirildi, Kapsam alabildiğine genişletildi,

Savcıların yapacağı yoruma göre herkese "terörist olabilme" ya da "terörist ilan edilebilme" yolu açıldı,

Askerler memnundu,

Terörle mücadeleleri zaafa uğramayacaktı,

Yasa istedikleri gibi çıkmıştı,

Bu yasa sayesinde pek çok genç, pek çok aydın, pek çok meslektaşımız, pek çok aktivist "terörist" ilan edilerek gözaltına alındı; akla, mantığa, izana uymayacak kadar uzun sürelerle tutuklu kaldı, Mantığa sığmayacak ağırlıkta cezalar aldı,

Aradan zaman geçti,

Öyle çok uzun bir zaman da değil, Birkaç yıl,

Şimdi de albaylar, generaller, tuğgeneraller, tümgeneraller, korgeneraller, orgeneraller, ordu komutanları, kuvvet komutanları ve Genelkurmay başkanları "aynı maddelerden" dolayı savcılar tarafından "terörist" ilan edilerek, "terör örgütü mensubu" yapılarak gözaltına alınıyor, tutuklanıyor,

Şimdilerde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin komutanları "kendi genişlettikleri" maddelerin kapsamı içine giriyor, mağdur oluyor, terörist oluyor,

Diyeceksiniz ki: "Eeee n’olmuş?"

Olduğu olacağı şu:

Bazen bu kadar çabuk, bazen daha uzun süre sonra,,,

Başkalarına karşı kullanmak üzere hazırladığınız veya hazırlattığınız ve hatta kullandığınız silah orada öylece hazır bekliyor,

Sonra gün geliyor, devran dönüyor,

O silah, geçmişte o silahı kullananlara çevriliyor,

Onları vuruyor,

Kendi silahlarının kurbanı oluyorlar, Sonra da adaletsizliğe, haksızlığa lanet okuyorlar, Dünü hatırlamadan!

O yüzden her kim ki vicdansız silahları, vicdansız yöntemleri başkalarına karşı kullanmayı kendine "hak ve reva" görüyorsa, biliniz ki kendisi de bir gün o silahın hedefi olacaktır,

Bazen birkaç yıl içinde,

Bazen birkaç on yıl içinde,

Bazen 50, hatta 70 sene sonra,

Ama bir gün mutlaka,

Çünkü adalet var,

Bizim küçük sistemimizde olmasa da, büyük sistemin içinde kesinlikle var,

 


Cumartesi günü

"HÜKÜMETE karşı eylem hazırlığı yapanlara, hükümeti çalışamaz hale getirme girişiminde bulunması muhtemel olanlara karşı yapılan uygulamalar, bunu fiilen gerçekleştirmiş Yaşar Büyükanıt’a neden işlemiyor?" diye bir kez daha sorunca dün, bir okur hikâye yollamış,

"Bizim Erzurumlu Naim Hoca’ya adamın biri gelip sorar,

– Hocam benim babam cuma günü öldü, Diyorlar ki cuma günü ölene kabir azabı yoktur, Ne diyorsunuz?

Hoca sakin sakin cevap verir,

– Doğrudur uşak, Allah’ın mağfireti büyüktür, Cuma günü ölene kabir azabı yoktur,

Adam şaşırır,

– Ama hocam, nur içinde yatsın ama benim peder şerefsizin tekiydi, Kadında kızda gözü vardı, Sabah akşam içerdi, Pek çok insana zarar vermişliği var, Nasıl ona cehennem azabı olmaz,

Naim Hoca yine sakin sakin şu yanıtı verir:

– Oğlum Allah’ın mağfireti büyüktür, Cuma günü ona bir şey etmezler, Ama hele bir cumartesi olsun, onu doğduğuna pişman ederler,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Züğürdün hali zenginin çenesini yorduğu zaman

Erişilebilirlik Araçları