İlahi adalet

EMEKLİ Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın mahkemeye sunulan CD’sindeki içeriği yayınladığımız sırada Çin’deydim,

İçerik iğrenç,

İğrençliğin Büyükanıt ile alakası yok,

Birileri fişlemiş, Silahlı Kuvvetler tabiriyle andıçlamış,

Hakkında ipe sapa gelmez iddialar, ailesiyle ilgili abuk sabuk yakıştırmalar, imalar,

Etnik nedenlerle karalamaya çalışmalar,

Hakkında yazılanı karalamaktan çok bunları yazanın "iğrençliğini" gösteren sözde "bilgiler",

Okuyunca Büyükanıt adına üzüldüm,

Üzüldüm ama "Etme bulma dünyası" demekten de kendimi alamadım,

Çünkü uzak ve yakın geçmişte Türk Silahlı Kuvvetleri bu ülkenin yüzlerce, binlerce, on binlerce vatandaşına aynı şeyi yaptı,

İnsanları fişledi,

İşadamlarını, akademisyenleri, yazarları, gazetecileri ve hatta kendi mensuplarını,

En iğrenç şekilde,

Ben bu fişlemelerden ya da andıçlardan bazılarını gördüm,

Utanarak okudum,

Sözde "bilgi" ve "istihbarat" adı altında en pespaye dedikodular art arda yazılmış, araya birkaç doğru serpiştirilerek sanki tamamı doğruymuş gibi algılanması için ustaca hazırlanmıştı,

Birbiriyle hayatı boyunca karşılaşmamış insanlar "yakın işbirliği" içinde gösterilmişti,

Dönemin ruhu hangi tür karalamaya yatkınsa o tür iddialar koyulmuştu,

Pislik kokan metinlerdi hepsi,

Öylesine iğrençlerdi,

Benim hakkımda da pek çok andıç hazırlanmıştı,

Çoğu zaman içinde elime geçti,

Birinde PKK ile ilişkili olduğumu iddia ediyorlardı,

Öcalan’la röportaj yaptığım için karalama kampanyasına tabi tutulmuştum,

O kadar alçakça ileri gitmişlerdi ki, Şemdin Sakık’ın ifadesi alınırken benim adımı da ifadeye sokmaya çalışmışlardı,

Şemdin Sakık bile bunlardan daha şerefli olduğu için o güç sorgulama koşulları içinde dahi bana atılmaya çalışılan çamurlara çanak tutmamış, "Tam aksine, örgütümüzde düşman olarak görülen biridir" demişti,

Ama sorgulamayı yapan ve kim olduğu tarafımdan iyi bilinen kişi ısrarla adımı zikrettiği için "mecburen" dönemin DGM’sine "sorgu" için davet edilmiştim,

İfademi alan savcı bile üzülmüş, hatta utanmış, "Fatih Bey, biz sizi biliyoruz, Ama ne yazık ki bu ifadeyi almam gerekiyor" demiş ve hakkımda takipsizlik kararı vermişti,

Aynı günlerde terör örgütü, benim öldürülmem için bir tim görevlendirmişti,

"Atmaca" kod adlı tim lideri görevi yerine getirmemiş, bana yazdığı bir mektubun ardından güvenlik güçlerine teslim olmuştu ve bu arada birileri beni "PKK’lı" yapmaya çalışıyordu,

Döneme göre kimi dinci, kimi PKK’lı, kimi hırsız, kimi yolsuz yapılıyor, itibarsızlaştırılıyordu,

Gerçekten böyle olanlara ise kimse dokunmuyordu,

Büyükanıt hakkında yazılanları okurken hem üzüldüm, hem aklımdan bunlar geçti,

Dönemin ruhuna uyarak başkalarına haksızlık, kötülük yapan gün geliyor aynı şeyle kendi karşı karşıya kalıyordu,

Bu dün böyleydi, bugün böyle, yarın da böyle olacak,

Yaptığı yapanın yanına kâr kalmayacak,

Eden bulacak,

İlahi adalet hep var olacak!

Not: Çevik Bir’in ve diğerlerinin gözaltına alınmalarını da bu kapsamda değerlendiriyorum,

 


Uzaktaki Çin’in Batı’daki partneri mi oluyoruz?

ÇİN’deki son günümüzde, beraberinde Çin’e davet ettiği gazetecilerle bir sohbet toplantısı yapan Başbakan Erdoğan’a üç soru yönelttim,

Bunlardan ilki MİT yöneticileri için istenen "soruşturma izni" ile ilgiliydi,

Bu sorunun yanıtını dün tüm gazetelerde okudunuz,

İkincisi, Suriye’de bu umursamaz veya sözde umursar tutum sürerse Türkiye’nin elinde opsiyonların neler olduğuydu,

Burada gördüğüm şu oldu,

Suriye’nin Türkiye sınırını ihlal etmesi Türkiye’ye çok önemli bir koz vermiş ve NATO destekli bir "sınır ötesi operasyonu" hukuki hale getirmişti ve bir gelişme olmazsa, böyle bir operasyona kapı açmıştı,

Son sorum ise bu iki önemli konu arasında güme gitti,

Başbakan’a şunu sordum:

"Burada devlet başkanı gibi karşılandınız, Tiananmen Meydanı’na Türk bayrakları astılar,

Acaba Ortadoğu’daki son gelişmelerden ve Arap Baharı’ndan sonra Çin bölgede yeni stratejik partner olarak Türkiye’yi mi görmeye başladı?"

Erdoğan bu soruma alçakgönüllü bir şekilde, "Çin sistemi, iktidar partisi genel başkanlarına çok önem veriyor, Bu itibarın temel nedeni, iktidar partisinin genel başkanı olmam" dedi,

Ama bu ilginin nedenini dönüş yolunda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız anlattı,

Taner Yıldız’a göre çok yüksek hacimli ticari ilişkimize rağmen 30 yılı aşkın süredir Çin’le siyasi ilişki kurulmuyordu,

İlk kez AK Parti iktidarı döneminde Çin’le siyasi ilişkiler gelişmeye başlamış ve son birkaç yıl içinde iki ülke arasında iyiden iyiye gelişen bir siyasi ilişki düzeyi oluşmuştu,

Taner Yıldız bunun kaçınılmaz neticeleri olacağını düşünüyordu,

"Bugünden yarına Çin’in Türkiye’yle stratejik bir ortaklık içinde olacağını söylememiz mümkün değil, Ancak Çin’in en az sorun yaşayacağı ülkelerden biriyiz, Aramızda temel çekişme noktaları çok az, hatta yok, Bu nedenle siyasi ilişkileri artırdıkça, ekonomik partnerlik konusunda da gelişmeler olacak ve bu nihayetinde sizin dediğiniz noktaya gelebilecektir, Öncelikle Çin’in Türkiye’deki yatırımlarının artması, ticaretteki dengesizliğin giderilmesi için çaba gösteriyoruz, Bu sürecin ileride çok daha güçlü bir noktaya gelmesi mümkün görünüyor" dedi,

Bu yüzyılın Çin’in yüzyılı olacağının konuşulduğu bir ortamda, Türkiye bu ilişkiyi güçlendirmeye çalışarak çok doğru bir iş yapıyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevdiklerimize ayıramadığımız zamanı geri getiremeyeceğimizi anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları