Allah da sizi güldürsün

1500 metre finali öncesi umutluyduk,

Özellikle de bizim Ayşe Özek Karasu,

Üç gündür yazı işlerinde başımızın etini yiyordu, "Bu iki kızdan en az biri madalya alacak, Hatta ikisi de" diyerek,

"Finale çıkarken çok rahat koşuyorlardı, Finalde zorlayıp altın bile alabilirler" diyordu

Yazı işlerinin erkekleri de umutluydu ama Ayşe kadar değil,

Bana göre final bile başarıydı zaten,

Ayşe’nin verdiği gazla oturdum ekran başına,

Bizim kızlar son 100 metreye girdiğinde ben de evin salonunda koşmaya başladım,

Allah’tan tek başımaydım, yoksa maçlarda televizyon başında gol pozisyonlarında kafa veya şut atmama çok gülen kızım, bu kez tam olarak delirdiğime kanaat getirebilirdi,

Aslı’nın finiş çizgisini önde göğüslediğini gördüm, gerisini hatırlamıyorum,

Önce koltuğa kapaklandım, oradan yere düştüm,

Bir yandan ağlıyor, bir yandan ayağa kalkmaya çalışıyordum,

Galatasaray Avrupa Şampiyonu olduğu zaman bu kadar sevinmiş miydim emin değilim,

O sırada spikerin benimkine benzeyen, hıçkırıklı sesinden duydum Gamze’nin de ikinciliği kazandığını,

Ağlayarak telefonu aldım elime,

Hemen gazeteyi aradım,

Aradım ama konuşamıyorum,

Sevinçten kelimeler boğazımda düğümleniyor,

Konuşamadan kapadım telefonu,

Biraz sakinleşince yeniden aldım telefonu elime,

Doğan Satmış’ın numarasını çevirdim,

"Doğan’cım, bu bir olay, Tarihi bir olay, Olimpiyatların 100 yılı geçen tarihinde, ilk kez atletizmde, sporların anasında hem altın, hem gümüş, Bu Türk spor tarihinin en büyük başarısı" diye anlatmaya başladım,

Doğan gülüyordu halime,

"Tamam Fatih, ne yapalım" dedi,

"Birinci sayfada ne haber varsa hepsini atın, Tam sayfa bu kızların hakkı, Böyle bir başarı hiç görmedik, bundan sonra görür müyüz emin değilim, Birinci sayfanın tamamını bu iki kızımıza ayırın" dedim,

Spor servisimiz ve Habertürk’ün Necdet Tatlıcan yönetimindeki gece ekibi, gece yarısı büyük bir heyecan ve büyük bir süratle sayfaları yenilediler,

Dün gördüğünüz o 1, sayfayı yaptılar,

Ama dün sabah diğer gazeteleri görünce üzüldüm,

Bu tarihi başarıya gereken önemi verip, hak ettiği yeri ayıran tek gazete Habertürk olmuştu,

Hem tarihi bir başarıydı, hem de çok gerekli bir zamanda gelmişti,

Olan biten her şeyin keyfimizi kaçırdığı, asabımızı bozduğu bir dönemde,

Teşekkürler Aslı, teşekkürler Gamze,

İlaç gibi geldiniz,

Yüzümüzü güldürdünüz,

Allah da sizi güldürsün,

 


Teşekkürler Üsküdar, teşekkürler Fenerbahçe

İKİ gün önce yazdım değil mi, "Belediyeler futbol takımı kurmayı bıraksın da olimpik sporlara yatırım yapsın" diye,

İşte sonucu,

Üsküdar Belediyesi az biraz destek verince bakın Olimpiyat Şampiyonu çıkardık,

Aslı kızımız Üsküdar Belediyespor’un sporcusu,

Üsküdar Belediyesi’nin ne pisti var ne atletizm tesisleri,

Ama sporcuya destek olmuş,

Antrenman yapabilmesi, kendini geliştirebilmesi için gereken kaynakları sağlamış,

O da bunun karşılığını olimpiyat madalyası alarak verdi,

Teşekkürler Üsküdar Belediyesi,

Ve tabii Fenerbahçe,

Hayatımda ilk kez Fenerbahçe’yi kıskandım,

100 metre engelli finalisti Nevin Yanıt’tan sonra, olimpiyat ikincisi Gamze de Fenerbahçe’nin sporcusu,

Bir teşekkür de Fenerbahçe’ye,

Ve Galatasaray Başkanı Ünal Aysal’a da bir soru?

Şampiyonlar Ligi Şampiyonluğu’ndan söz ediyorsunuz,

O da olsun ama bir de olimpiyat madalyası kazanacak Galatasaraylı sporcudan bahsetseniz de Galatasaraylı olarak içimize su serpilse,

 


Serdar Turgut adlı deli

SERDAR Turgut’un kafayı üşüttüğünün farkındaydım da hafızasını yitirdiğini bilmiyordum,

Dün eski bir olayı yazmış,

Enis Berberoğlu, Serdar Turgut ve benim, Hürriyet’te beraber çalıştığımız dönemde meydana gelen bir olayı,

Demiş ki: "Bir gün Fatih ‘Seni döveceğim’ diye üzerime geldi, Ben de çelik copumu ve elektroşok aletimi çıkarıp üzerine saldırınca Enis’in odasına kaçtı,"

Olayın gelişimi tam böyle değil,

Yıl 1995-96 falan,

Serdar, Enis ve ben, Hürriyet’te aynı katta yan yana odalardayız, Katta 5 oda var, Rahmetli Gülçin Telci ve Murat Bardakçı’nın paylaştığı bir oda ve Yalçın Bayer’in hiperaktif odası,

Bir gün benim odanın kapısı açıldı,

Serdar’ın suratı kıpkırmızı ve söylediği gibi gözler iyice şaşılaşmış,

Titreyerek odama girdi,

Kriz geçiriyor zannettim,

Kalkıp yanına gittim,

Birdenbire elinde bir demir parçası belirdi,

Demir parçasını salladı ve demir aniden bir copa dönüştü,

Ve Serdar demir copu koluma indirdi,

Müthiş acıyla Serdar’ın üzerine atladım,

Copu aldım ve sarılıp durdurdum,

"Delirdin mi oğlum" diyorum, o bağırıyor: "Beni dövmeyi planladığını biliyorum, Ben önce davranıp kollarını kırmaya geldim,"

Sakinleştirip oturttum,

Koltuğa oturdu, "Biliyor musun" dedi, "Yeni bir şok cihazı çıkmış, Boğayı bile bayıltıyormuş",

Ben arkasından ne gelecek diye beklerken birden elinde şok cihazı belirdi, Ve üzerime saldırdı,

Ben bir tekmede şok cihazını elinden düşürdüm, Ve Serdar’ın dediği gibi Enis Berberoğlu’nun odasına sığınıp kapıyı arkadan kilitledim,

Enis odasında Susurluk üzerine çalışıyordu,

Kafasını kaldırmadı bile,

"Ne oldu?" dedi sadece,

"Serdar delirmiş, Önce copla, sonra şok aletiyle üzerime saldırdı, Öldürecekti beni" dedim,

Enis’in kılı kıpırdamadı,

"Ertuğrul yollamıştır, Önce seni, sonra beni öldürtecektir" dedi,

Çalışmaya devam etti,

Serdar mı yoksa Enis mi daha tehlikeli karar veremedim,

Oradan da sessizce uzaklaştım,

O gün akşamüzeri Serdar’ı odasında baygın bulduk,

Şok cihazını kendi üzerinde denemişti,

Zor bela kendine getirdik,

Yaptığını anlattı,

Cihazı ilginç bir yerine dayayıp basmış düğmeye,

"Müthiş bir zevkti, Yine yapacağım" dedi,

Elektroşok cihazını alıp attım,

Hürriyet’ten ayrılma kararını o gün verdim,

Allah’tan Serdar benden önce ayrıldı,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Başarıyı ekol haline getirdiğimiz zaman

Erişilebilirlik Araçları