Ciddiye almayın, eğlenin

TÜRKİYE’nin ilk “başombudsmanı” seçilen Nihat Ömeroğlu dün yemin etti,

Hayırlı olsun,

Ömeroğlu, ombudsman olarak belirlendiği günden bu yana bir araya gelmesi pek de mümkün olmayan kesimlerin “saldırısı” altında,

Ömeroğlu’nu yakından değil ama Habertürk’ün editoryal sayfalarında zaman zaman yazdığı için tanıyorum,

Demokrat kimliği önde bir hukukçu olarak biliyorum,

Ancak Ömeroğlu’na liberaller, enteller, yarı aydınlar, papağan efekti aydınları ve Cumhuriyet Halk Partisi karşı çıkıyor,

Karşı çıkmalarının temel dayanağı ise Ömeroğlu’nun, Hrant Dink davasının itirazlar sonucu geldiği Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda, “mahkûmiyet” lehinde oy kullanmış olması,

Hikâyeye sadece bu tek noktadan bakıldığı zaman gerçeğe gidecek veya ikiyüzlülüğü ortaya koyacak doğru bir çizgi çekmek de mümkün olmuyor,

Önce Hrant Dink’in 301, maddeden yargılandığı davayı hatırlayalım,

Toprağı bol olsun, Hrant yüzde bin doğru, altına hepimizin imza atacağı bir yazı yazmıştı,

Yazıda Türklere hakaret falan olmadığı gibi, tam aksine Ermenilerin tutum ve tavırlarıyla kendi kanlarını zehirlediğini söylüyordu,

Ancak deve dişi gibi hâkimler bu yazıdaki Türkçe’yi anlayamadıkları ve yanlış değerlendirdikleri için mahkemeden “mahkûmiyet” kararı çıktı,

Karar, Yargıtay 9, Ceza Dairesi’ne gitti,

9, Ceza Dairesi kararı aynen onadı,

Bunun üzerine Yargıtay Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu itiraz etti ve “Beraat verilmesi gerektiğini” savundu,

Akabinde dava Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda ele alındı ve 18 üye kararın onanması yönünde oy kullanınca Dink’in cezası onaylandı,

Ömeroğlu kararı onaylayan o 18 kişiden biriydi,

Diyeceksiniz ki, “Evet demiş ya”,,,

Peki, onu kabul edelim,,,

Ya bu kararı ilk onaylayan 9, Ceza Dairesi’nin Başkanı Hasan Gerçeker bu karardan sonra Yargıtay Başkanı oldu; o zaman niye kimse sesini çıkarmadı?

Niye “AİHM’de iptal edilen bir kararın altında başkan sıfatıyla imzası olan adam nasıl olur da Yargıtay’a başkan olur” demedi kimse?

Yargıtay başkanlığı ombudsmanlıktan daha aşağı bir görev miydi?

Bugün Ömeroğlu’na itiraz eden CHP, Hasan Gerçeker’e niye sahip çıktı,

Ya da o utanç kararına itiraz eden Ömer Faruk Eminağaoğlu neden Türkiye’deki liberallerin sevmediği bir adam?

Şimdinin en demokrat, en açık fikirli AK Partilisi olan eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Hrant Dink davasının en şahin politikacısıydı, Arkamızdan harçerlenmekten bahsederdi o dönemde, Konjonktür öyleydi, siyasi iklim öyleydi,

Nihat Ömeroğlu da Cemil Çiçek’in Ceza İşleri Genel Müdürü’ydü,

Belli ki, iklim, konjonktür onu da etkilemiş,

İşin özü, bizim memleket biraz kafası karışık bir memlekettir,

Her şey konjonktüre bağlıdır,

Kimin sevilip, kimin sevilmeyeceği, neyin doğru, neyin yanlış olduğu gibi, her şey,,,

O yüzden ben artık bu ülkede olan biten hiçbir şeyi ciddiye almıyorum,

Tavsiyem siz de almayın,

Çok rahat edersiniz, Hem de eğlenirsiniz!

Meraktan

İZMİR’de hafızalara kazınan karakol dayağı görüntülerinin kahramanı kadın hakkında açılan dava başladı,

“Polise mukavemetten” 21 yıl hapsi isteniyor,

Peki “korumakla” mükellef oldukları vatandaşı kıyasıya döven polisler şimdi ne yapıyor?

Hâlâ polislik yapıyorlar mı?

Bilmiyorum,

Merak ediyorum,

Kurtarmak zor ve onurlu bir iştir

KIYI Emniyeti’ne ait kurtarma botu fırtınada kayalıklara çarparak battı, Bir tartışma başladı,

“Batmaz denilen tekne battı” diyorlar,

Denizde batmaz denilen hiçbir şey olmaz,

Her şey batabilir,

Hiçbir şey denizden güçlü değildir,

Titanic battı, Kursk denizaltısı battı,

Batmayacak şey yoktur,

Tartışma orada da bitmiyor,

“Bu havada kurtarma teknesi yollanır mı?” diyorlar,

Doğru, Kurtarma teknesi bu havada yollanmaz, Hafif bir meltem esecek, deniz çarşaf gibi olacak, kurtarma teknesi o zaman yollanacak,

Yahu delirdiniz mi?

Kurtarma tekneleri bu havalarda yollanır, Çünkü böyle havalarda kurtarma teknelerine iş düşer,

Bakın dünyaya hangi havalarda kurtarma tekneleri, kurtarma helikopterleri görev yapıyor,

Böyle ve bundan birkaç beter fırtınalarda,

Ne yazık ki, oralarda da kurtarma görevlileri zaman zaman hayatlarını kaybediyor; kurtarma helikopterleri düşüyor,

Ama onların işi böyle bir iş,

Bence sorgulanması gereken, o personelin kurtarma görevini, hem kendilerinin, hem de kurtaracakları kişilerin hayatını riske atmadan yapmalarını sağlayacak eğitimleri alıp almadığı,

Ve kurtarma görevlilerinin kaybolmasından sonra onları kurtarmak için gerekenin yapılıp yapılmadığıdır,

Kurtarma, önemli ve onurlu bir iştir,

İçinde ne yazık ki, hayatını ortaya koyup kaybetmek de vardır,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Tersaneler gasilhaneye dönmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları