20 milyar dolar nire, 5.7 milyar nire!

Başbakan Erdoğan konuğum olduğu Teke Tek programında otoyol ve köprülerin özelleştirilmesi ihalesinin iptal edileceğini açıkladıktan sonra epey bir dedikodu yapılmıştı.

“Yok canım. İhale iptal edilmez” diyenler çoğunluktaydı.

Program sırasında Başbakan’dan bu cümleyi duyunca epey bir şaşırmış olmama rağmen benim hiç kuştum yoktu ihalenin iptal edileceğinden.
Çünkü Başbakan Erdoğan’ın “Yapacağım” dediği bir şeyi, eğer kendi yetkisi veya iradesi dahilindeyse yapmadığını bugüne kadar görmemiştim. “İptal edeceğim” dediyse, ederdi. Nitekim etti de! Peki niye etti?

Fiyat iyi miydi, kötü müydü, 1-2 milyar dolar daha fazlası olsa iptal etmez miydi?

Başbakan Erdoğan “iptal” dediği günden beri ben bu sorunun yanıtını araştırıyorum.

“Başbakan fiyatı düşük bulduğu için mi iptal ettirdi?” sorusunun yanıtını.

Topladığım bilgileri sizinle paylaşmak istiyorum.

Başbakan’ın köprüler ve otoyolların özelleştirilmesi ihalesini iptal etmesi öyle 1-2 milyar dolarlık bir farktan kaynaklanmıyor.

Çok daha önemli, çok daha derin bir “özelleştirme konsepti ve beklentisinden” dolayı ihale iptal edildi.

Öğrenebildiğim kadarıyla Başbakan Erdoğan, bu özelleştirmeye onay verirken kafasındaki köprü ve otoyolların 25 yıllık gelirlerinin peşin satışına yönelik bir ihaleyi aklına bile getirmemiş.

Başbakan, köprü ve otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili olarak farklı bir “konsepte” olur vermiş.

O da şöyle:

Yüzlerce kilometrelik otoyolların kenarında, otoyola dahil olan arazilerde yeni gelir alanları yaratılması, buralarda otel, alışveriş merkezleri, konaklama yerleri oluşturulması yoluyla yeni gelir alanları yaratılması ve burada şu an olmayan ve devletin yaratması mümkün görünmeyen yeni ticari faaliyetlerin başlatılması, bu sayede devletin şu an elde etmesi mümkün görünmeyen gelirlere kavuşması planlanmış.
Yapılan hesaplamalarda bu yolla buralarda 20 ila 25 milyar dolarlık bir potansiyel bulunduğu ve özelleştirme ihalesini alacak şirketin bu potansiyeli göz önüne alarak bir fiyat belirlemesi umuluyormuş.

Yani otoyol ve köprüler ihalesinden gelecek gelir 20 milyar dolar veya biraz üzerinde bir miktar olarak öngörülüyormuş.

Ancak ihaleyi alan konsorsiyumun ve diğer katılımcıların sadece mevcut gelirler üzerinden bir projeksiyonla değerlendirme yapması ve fiyatı buna göre belirlemesi, bu ihaleye çıkılmasındaki konseptle uyuşmamış.
Sorun fiyatta değil, fiyat belirlenmesindeki “konseptte” beklentinin karşılanmamış olmasında.

Düşük fiyatlı diğerleri de iptal edilecek galiba

Şimdi belli ki, Başkent Doğalgaz ihalesi de iptal edilecek.

Başbakan Erdoğan, Teke Tek’te bu iki iptali önceden haber verirken şöyle dedi:

“Geçmişte neredeyse yüzde 50 daha yüksek fiyatlara satılmış ama alıcıların parayı ödeyememesi sonucu bu ihaleler iptal olmuş. Şimdi daha önce bu yüksek fiyatları görmüş kuruluşların daha düşük fiyattan satışına olur verirsek, en başta siz gazeteci Fatih Altaylı bunun hesabını bizden sorarsınız ve sormalısınız da.”

Başbakan’ın bu sözlerinden yola çıkınca doğrusunu isterseniz pek çok özelleştirmeyle ilgili kafamda soru işaretleri oluşuyor.

Çünkü geçtiğimiz aylarda yapılan pek çok özelleştirme ihalesinde, pek çok kamu şirketi, daha önce özelleştirildikleri fiyatların çok daha altında, yer yer yüzde 50 altında fiyatlarla alıcı buldular.

Ve bu ihaleler de henüz sonuçlanmadı. Şimdi büyük bir ihtimalle bu ihaleler de iptal edilecek.

Mezhep çatışmasının fitili yakılıyor

Hatırlar mısınız bilmem, epey bir zaman önce Ortadoğu coğrafyasından başlamak üzere İslam dünyasının ciddi bir “mezhep savaşı arifesinde” olduğunu yazmıştım.

Gülenler oldu, “Olabilir” diyenler oldu.

Suriye’deki gelişmelere bakınca, bu ihtimalin giderek güçlendiğini görüyorum.

Suriye’deki muhalif güçler ve Özgür Suriye Ordusu, bir yandan Esad’ın güçleriyle savaşırken bir yandan da Lübnan’daki Hizbullah ile açık açık çatışmaya başladı.

Bunu gizli saklı yapmıyor, tam aksine ilan ediyor ve “Gerekirse Güney Lübnan’a gireriz” diyerek ilan da ediyorlar.

Hizbullah’ın arkasında ise İran’ın olduğu bilinen bir gerçek.

Irak’ta, ABD’nin çekilmesine ve işgalin fiilen sona ermesine rağmen çatışmalar durmadı.

Her gün bombalı araçlar patlıyor, her gün 10’larca kişi ölüyor.

Şii-Sünni kavgasının ateşi düşmüyor.

Körfez ülkelerinde Şii çoğunluk ile Sünni yönetimler arasındaki gerilimlerden biri patladı ama bastırıldı. Bir daha ve daha yaygın patlarsa kimse durduramaz.

Pakistan’da da Selefiler ile Şiiler arasında süregiden çatışmalar var.
Selefiler açısından Şiilik din dışı sayıldığından ve tersi de söz konusu olduğundan, her gün açık açık bu çatışmanın fitili ateşleniyor, propagandası yapılıyor.

Bu çatışmalar hiç de hayra alamet değil.

50 yıl sürecek ve büyük zararlar verecek bir çatışmanın arifesindeyiz gibi görünüyor.

Bu ortamda aklıselim sahibi olabilecek tek ülke Türkiye gibi görünüyor.
İslam ülkelerini yakıp kavuracak bu gerilimi azaltmak sanki Türkiye’ye kalacak gibi duruyor!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sanatçıyla zanaatçıyı ayırt edebildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları