Öncesi sonrası değil, akılla görmek önemli

“ORTALIKTA biz Türkleri rencide edecek bir şey yok. En azından henüz yok” diye yazıp Ertuğrul Özkök’ün bir sosyolog olarak toplumda elbette var olan hassasiyetleri “zamansız kaşımasını” eleştiren bir yazı yazdım iki gün önce.

Ertuğrul Özkök bir mesaj atmış telefonuma.

“Sen de mi Fatih? Ne demek istediğimi sen de mi böyle anlıyorsun?” demiş ve beni kendisine yönelik linç kampanyasına katılmakla itham etmiş.

Linç kampanyalarına katılmamayı, en azından balıklama atlamamayı öğrenmiş olmama yetecek bir yaşa geldim çok şükür.

Hele hele Özkök gibi eski bir dostu, eski bir ağabeyi linç etmek aklımın köşesinden geçmez ama sorusuna yanıt vermek gerekirse “Evet, ben de öyle anlıyorum”.

Ve “makul olmaya çalışan, sana da özel bir düşmanlığı olmayan” pek çok kişi böyle anlıyorsa o zaman sorun bizde değil, ya senin fikirlerinde ya da bu fikirleri aktarma biçiminde Sevgili Özkök.

Elbette toplumda terör meselesiyle ilgili pek çok hassasiyet var.

Her iki tarafta da.

Yani Türklerde de, teröre destek veren Kürt milliyetçilerinde de!

Bugün sen “Rencide ediliyoruz” diye yazarsan, diğer taraftan bir Kürt milliyetçisi de “Ne kazandık ki silahları bırakıyoruz” diye yazabilir.

Biz her zaman duyguların temsilcisi değil, zaman zaman aklıselimin, Türkiye’nin geleceğinin kaygısının temsilcisi de olmalıyız.

1999 yılında yaptığımız bir konuşmayı hatırlar mısın bilmem.

Sen de, ben de Hürriyet’teydik.

Sen yayın yönetmeniydin, bense yazar.

Öcalan yakalanmış, yargılanmış ve idama mahkûm edilmişti.

Yazı işleri toplantısından çıkarken senin yanına geldim ve şöyle bir fikrimi paylaştım.

Dedim ki: “Ertuğrul Abi, Öcalan’ı idam etmek Türkiye’ye bir şey kazandırmayacağı gibi, AB kapısında önümüzde çok ciddi bir engel olacak. Bana göre ayrılıkçı Kürt hareketlerini de güçlendirici bir etkisi olacak. Bölünmeyi körükleyecek. Öcalan’ın ölüsündense dirisi Türkiye Cumhuriyeti için daha yararlıdır. Ben ‘Öcalan idam edilmesin’ diye yazmayı düşünüyorum. Bu sizi ve Hürriyet Gazetesi’nin tarihi duruşunu rahatsız eder mi?”

Senin yanıtını dün gibi hatırlıyorum.

“Müthişsin Fatih. Ben de aynı şeyi düşünüyorum ama bunu yazmak cesaret ister. Yazmak istiyorsan tabii yaz. Ama çok tepki alacaksın. Bunu bilerek yaz.”

O günlerde Türkiye’nin büyük bölümü Abdullah Öcalan’ı ipin ucunda görmek için can atıyordu.

Ben bunu yazdım.

Senin yönettiğin Hürriyet bunun arkasında durdu.

Kötü mü oldu!

Ha, Türkiye’yi yönetenler Öcalan’ın dirisinden yararlanamadılar.

Ya da olumlu yönde yararlanamadılar ama biz duruşumuzda haklıydık.

Öcalan’ın o gün neler önerdiğini biliyoruz hepimiz.

Keşke o günlerde Öcalan’dan faydalansaydı Türkiye ve bu iş çoktan bitseydi.

Anlayacağın Sevgili Özkök.

Barış cesaret ister.

Bazen toplumsal akıntıya karşı kürek çekmek ister.

İster önceden görmüş olalım, ister sonradan görmüş, fark etmez.

Önemli olan aklımızla görmemiz.

İddia ettiğinin tersini kanıtlayan bir yazı

AŞAĞIDA tırnak içinde yer alan satırlar bana değil, çok Sevgili Bekir Coşkun’a ait.

Önceki gün Cumhuriyet’te yer alan yazısından bir bölüm.

İmralı ile yürütülen süreci eleştiriyor Bekir Abi ve imalı bir yazı yazıyor. Aynen şöyle:

“Türkler, Kürtlerin ovada yaşayanlarıdır…

Taşa bastığında ‘tırrk tırrk’ diye ses çıkınca…

‘Türk’ oldu…

Yoksa aynı…

*

Çanakkale’de şehitliğe git bak; birçok Türk ismi görürsün Osman…

Hayret bir şeydir…

Subay dahi var; Türk…

Bu vatanı birlikte kurtardık…

Beş tane cumhurbaşkanı da Türk’tür…

Türkler, demokrasi ve insan hakları çerçevesinde, kendilerini ifade etmek istiyorlar netice itibarıyla…

İzmir’de Türk bayrağı açtılar, polisin müdahalesi ile ara sokaklara dağıldılar, on beş kadar Türkçü gözaltına alındı…

Ankara’da Atatürk posterleri ile eylem yaptılar, tazyikli su ile dağıtıldılar…

İstanbul’da yüzü maskeli kişilerce ‘Türkiye Türklerindir’ pankartı açıldı…

Toplatıldı.”

Bekir Coşkun bu yazıyı yeni dönemde Türklerin rencide edildiğini anlatmak için yazıyor.

Ama bence sonuç tam tersi çıkıyor.

Çünkü Türkler için bunlar söz konusu değil. Ama tersi, Bekir Abi’nin de söylediği gibi yıllardır söz konusuymuş!

Kamyon meselesi bitmedi

SEVGİLİ okurlar.

Treyler ve kamyon kasalarıyla ilgili önemli gelişmeler olacak gibi.

Bu konudaki yazılarıma devam edeceğim.

Her gün önünüze temcit pilavı gibi aynı konuyu getirmemek için bir gün ara verdim, ama bu iş hallolana kadar bu meselenin peşini bırakmayacağımı ve bu yol canavarlarının sevdiklerimizin canlarını almaya devam etmesini engellemek için gerekirse aynı meseleyi yıllarca gündemde tutacağımı biliniz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
“Ne zaman adam oluruz”da yazanları anlamak için bile bir miktar adam olmak gerektiğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları