Aşiret konseyi

SEVGİLİ Oktay Ekşi,

Bir meslek büyüğü olarak size saygım vardır,

Bu saygıyı göstermekten de, bunu belirtmekten de asla çekinmem,

Ancak kurmuş olduğunuz ve ezeli ve ebedi başkanı olmak üzere organize ettiğiniz Basın Konseyi adlı saçma sapan kuruluşun başkanı olarak benim için hiçbir değeriniz yoktur,

Çünkü böyle bir konseyi ne tanıyorum, ne üyesiyim,

Gazetem de ne tanıyor, ne üyesi,

Hiçbir hukuki dayanağı olmayan, şahsa özel konseyinizin bizim hakkımızda yine karar aldığını duydum,

Sevgili Oktay Ekşi, ne sizin, ne de kendi kendinize gelin güvey olduğunuz kerameti kendinden menkul konseyinizin bizimle ilgili karar alma, bizi kınama hakkı vardır,

Bizi kınadığınızı belirten açıklamalarınız "suç teşkil etmektedir",

Nasıl ki, benim uydurma bir kurum adına sizi veya gazetenizi kınama özgürlüğüm yoksa, sizin de beni kınamaya, bu kınamayı alenileştirerek toplum önünde küçük düşürmeye hakkınız yoktur,

Gazeteci olarak köşenizde benim ve gazetem hakkında canınızın çektiği her şeyi yazabilirsiniz,

Ama sınırınız budur,

Uydurma olan, hukuki bir anlam taşımayan palavradan bir konseyle bizi kınayıp bunu da resmi bir haltmış gibi ilan edemezsiniz,

Sevgili Oktay Ekşi,

Bu nedenle üzülerek bildiririm ki, sizi ve uydurma konseyinizi "Bizi kamuoyu önünde küçük düşürmeye teşebbüs" suçlamasıyla dava edeceğim,

Sözde konseyinizle yargı önünde hesaplaşacağız,

Burası "aşiret" değil hukuk devleti,

Oktay Ekşi aşiretinin onu bunu kınama hakkı yok,

Bilginize,

 

 


Ne oldu sizin etiğinize

CAN Dündar’ın aşk kaçamağını haber yaptık,

Türlü gürültü koptu,

Bazı meslektaşlarımız epey bir öfkelendiler,

Hatta bazıları “Yayın yönetmenleri her kadınla yatar”a kadar işi götürdüler,

Bugüne kadar bu konuda tek kelime yazmadım,

Sonuçta bizim gazeteciliğimiz “horoz tipi”,

Haber varsa yazarız, Sonrasında polemiğe girmeyiz,

Zaten aylardır Türk medyası bizim haberlerimiz üzerinden polemik yapıyor, biz ise onlara yeni malzemeler olacak haberleri,

Muhabire dayalı gazetecilik dediğimiz de buydu zaten,

Bu yazının yazılma nedeni de asla bir polemik değil,

Sadece ve sadece bir “ikiyüzlülüğe” dikkat çekmek,

Biz Can Dündar’ın aşk kaçamağını, ne bir dedikoduya, ne bir duyuma dayanarak haber yaptık,

Elimizde bir gizli kamera çekimi falan da yoktu,

Güpegündüz, Bebek’te, herkesin içinde yapılan bir işi fotoğrafıyla duyurduk,

Kıyamet koptu, suçlandık,

Bazıları “etik metik” gibi zırvaladılar,

Oysa birkaç gün önce bize demediğini bırakmayan gazetelerden birinde manken Ece

Gürsel’in parayla seks yaptığına dair “yalan” bir haber manşet oldu,

Ne bir belge, ne bir fotoğraf, ne bir kayıt,

Can Dündar’ın fotoğraflı kaçamağının haber yapılmasına kıyamet koparanlar, burada çıtlarını çıkarmadılar,

Eee, hani özel hayat vardı?

Hani etik değerleriniz vardı?

Ne oldu,

Not: Ece Gürsel’i tanımam, Kendisini bir kez otomobil fuarında gördüm, Tek kelime konuşmuşluğum yoktur, Hayatı hakkında en küçük bir fikre de sahip değilim, Ama gazeteci olmadığı için onun hayatına yalan dolanla saldırmak serbest ve etik,,, Gazetecilerin hayatlarına karışmak ayıp, Yok öyle dava,

 

 


Günün fıkrası

BU fıkranın güncel olaylarla hiçbir alakası yoktur,

Kişi ve konularla her türlü benzerlik rastlantıdan öte olamaz,

Polis, ormanlık alanda fuhuş yapıldığı ihbarı üzerine olay yerine intikal

eder,

Ormanın ortasında bir yerde bir adam, bir kadınla halvet olmaktadır,

Polis, adamın tepesine dikilir,

“Ne yapıyorsun kardeşim” der,

Adam, “Ben valiyim” demez,

“Spor yapıyorum” der,

Polis, “Ne sporu” diye sorar,

“Şınav çekiyorum” der,

Polis: “Peki alttaki kadın ne yapıyor?”

Vali olmayan adam pişkince yanıtlar,

“Ne bileyim ne yaptığını, Onu da ona sorun,”

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ormanları yer sıkıntısı çeken gençlere bıraktığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları