Bastım küfrü

HER geçen gün biraz daha terbiyesiz olduğumu hissediyorum,

Terbiyesiz derken kastettiğim "adabı muaşeret" değil,

Dikkat ediyorum, gün içinde ağzıma daha fazla "küfür" denilebilecek kelimeler geliyor,

Çünkü duyup gördüklerimi algılamakta, hissettiklerimi, düşündüklerimi ifade etmekte güçlük çekiyorum,

Geriye tek bir çare kalıyor,

Küfrediyorum,

Çok popüler olduğu söylenen, kılık kıyafetiyle modernleşmekte olduğu iddia edilen bir şarkıcı, nişanlandığı söylenilen kız arkadaşına "mermi" hediye ediyor,

Nişan hediyesi olarak,

"Ya benimsin ya toprağın" demekmiş,

Bu olay karşısında duygumu normal kelimelerle ifade edemiyorum,

Basıyorum küfrü,

Ya nişanlısına ne demeli,

Baktığın zaman modern, kentli, çıtı pıtı bir kız gibi görünüyor değil mi?

Üstelik de bir önceki evliliği, eşinin kendisine şiddet uyguladığı iddialarıyla sona ermiş,

Böyle bir kızın, kendisine mermi hediye eden o herife ne demesini beklersiniz?

"Al o mermiyi,,," diye başlayan bir cümle değil mi?

Yok ama öyle olmuyor,

Kız bunu bayıla bayıla anlatıyor herkese

"Beni öyle seviyor ki, böyle bir hediye verdi" diye,

Yine duygularımı ifade edecek dört başı mamur bir kelime bulamıyorum,

Yine küfrü basıyorum,

Ve biliyorum ki, bu daha başlangıç,

Bu seviyesiz, bu ilkel muhabbetten sonra olacakları da tahmin edebiliyorum,

Bir televizyon kanalı bu ikiliye "televizyon programı" yapmayı teklif edecek,

Yapacaklar, Bu seviyesizlikten bir dünya para kazanacaklar,

Sonra belki evlenecekler,

Sonra kız yine salya sümük ekranlara çıkacak, "Beni dövüyordu" diyecek,

Hepimiz üzüleceğiz, "Vah zavallı kıza" diyecek herkes,

Ben yine küfrü basacağım,

Bu rezilliklere kucak açan medyamız bir yandan da Ayşe Paşalı cinayetlerine, kadına şiddete karşı sözde kampanyalar yapacak,

Ben yine basacağım küfrü,

Elimden başka bir şey gelmiyor çünkü,

Basıyorum küfrü,

 


Murat’ın genellemelerine katılmıyorum

MURAT Bardakçı hayattaki en yakın dostlarım arasında yer alır,

Bütün dostlarımla olduğu gibi onunla da pek çok fikrimiz uyuşur,

Ama yine pek çok yakın dostumla olduğu gibi onunla da pek çok fikrimiz uyuşmaz,

Mesela, dün yazdığı yazıda öne sürdüğü fikirler gibi,

Murat dün içki içmenin bir statü sembolü olduğunu yazmış,

Murat’ın bu fikrinde katılmadığım en temel nokta, bir "genelleme" içermesi,

Bazıları için böyle olabilir ama pek çoğu için içki içmenin böyle bir anlamı olmadığını biliyorum,

İyi bir şaraptan bir kadeh içmenin bir statü değil, bir keyif olduğunu Murat da benim kadar bilir,

İçki içmenin serbest olmasının rejimin teminatı olarak algılandığını söylüyor Murat ve bu durumu eleştiriyor,

Bunun eleştirilecek nesi var anlamadım doğrusu,

Elbette ki, bu tür bir özgürlük, özgür bir rejimin teminatıdır,

Yasakların sayısı arttıkça, rejimin özgürlüğü o kadar azalır,

Elbette ki, içki içebilmenin de aralarında bulunduğu pek çok özgürlük, bir rejimin durumunu gösterir,

Murat, Asmalımescit’teki masalara ve Atiye Sokak’ın trafiğe kapatılıp masalarla bezenmesine de tepki gösteriyor,

Asmalı’da durum biraz zıvanadan çıkmış olmakla birlikte Atiye Sokak’taki durumun pek de öyle olduğunu söylemek mümkün değil,

Avrupa’nın pek çok ülkesinde rastladığımız bir manzara ve çevreye verdiği bir zarar olmadığı gibi, bulunduğu bölgenin değerini artıran uygulamalar bunlar,

Bunda kızacak ne var bilmiyorum,

Paris’te sokağa masalarını atmış kafede oturup bir kahve içmek keyifliyken, İstanbul da bu niye ayıp oluyor anlamıyorum,

Murat’la haftalardır bunları tartışıp duruyoruz ve bir türlü uzlaşamıyoruz,

"Ben bunları yazacağım" dediği zaman, ben de ona "Genel yayın yönetmeni olarak bu yazılarını gazeteye koymama hakkına sahibim" diyorum,

Elbette ki böyle bir şey yapmak, bu gazetede yazan kimse için aklımdan geçmez, Sadece Murat’ı kızdırmak için söylüyorum,

Ama bu konudaki fikirlerine hiç katılmıyorum,

Hele genellemelerine hiç,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Birisini aşağılamaya kalkanın, aslında kendisini aşağıladığını anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları