Cinayet

VAN depremiyle ilgili bir şey yazmak gelmiyor içimden,

Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim,

Erciş depremi "doğal afetti",

Van depremi ise "cinayet",

Göz göre göre oldu,

İnsanlar göz göre göre öldü,

Daha doğrusu öldürüldü,


Aydınlanmacı diktatör

"BİR deli kuyuya taş atar, kırk akıllı çıkaramaz" derler ya,

Doğrudur,

Ama daha önemli olan, atılan taşı çıkarmaya çalışanların akıllı olup olmadığıdır,

Yıllardan beri bazıları "Atatürk diktatördü" derler,

Bazıları da çıkar tersini savunur, "Hayır değildi" derler,

Aslına bakarsanız her iki grup da haksızdır,

Atatürk diktatördü,

O dönem diktatörlerin çağıydı zaten,

Bugün en hayran olduğumuz demokrasilerin bile başında "diktatoryal tavırlı" liderler vardı,

Bu durum 2, Dünya Savaşı’nın sonuna kadar da sürdü,

Bana sorarsanız Churchill de diktatördü, Dönemin tüm ABD başkanları da,

Almanya zaten malum, İtalya da öyle,

Evet Atatürk diktatördü ama o dönemin diktatörlerinden çok farklı bir diktatördü,

Literatürde pek eşi olmayan, benzerine tarihte pek az rastlanan "AYDINLANMACI DİKTATÖR",

Mustafa Kemal, Osmanlı tarafından ihmal edilmiş Anadolu’dan bir ülke, bir ulus, bir millet ve bir devlet ve o devletten medeniyet dolu bir ülke çıkarmak isteyen bir diktatördü,

Diktatördü, Ülkesini ve ulusunu aydınlatmak isteyen bir diktatör,

Büyük bölümü okuma yazma bilmeyen, dünyayla bağlantısı kopuk, demokrasi kelimesini hayatında duymamış, üretimi olmayan, sanayisi olmayan, kısaca çağdaş anlamda ekonomisi olmayan, bilgisi kıt, eğitimi kıt bir milleti "aydınlatmak" isteyen bir diktatördü,

Kurduğu devleti oluşturan halka veya halklara "haberleri olmadan" ve haberleri olmadığı için talep bile etmekten aciz oldukları hakları getiren bir diktatördü,

Ülkede az sayıda aydını bir araya getirip, onların ışığıyla ülkeyi aydınlatmaya çalışan bir diktatördü,

Halkını sömüren değil, halkını zenginleştirmeye çalışan bir diktatördü,

Gücünü artırmaya değil, gücünü paylaşmaya çalışan, paylaştığı gücünü nasıl kullanacağını halkına öğretmeye çalışan bir diktatördü,

Dönemin diktatörleri savaşla ayakta kalmaya çalışırken o barışla ayakta kalan bir diktatördü,

Diktatörler halklarına öğrendiklerini unutturmaya çalışırken, o halkına öğretmeye çalışan bir diktatördü,

Atatürk, dünya tarihinin en büyük, modern zamanların ise tek "aydınlanmacı diktatörüydü",

Bugün onu tartışanlar, onu tartışma özgürlüğünü bile onun "diktatoryasına" borçlular,

Bir de bunu bilecek kadar zekâları olsa,

 

 


Maksat ibadeti kolaylaştırmak

HAYATININ bir bölümünü Mekke’de geçirmiş, tanıdığım en samimi Müslümanların başında gelen bir dostum aradı,

"Kâbe’yi çevreleyen revaklar konusunda sen de, sevgili dostun Murat Bardakçı da yanılıyorsunuz" dedi,

"Niye" diye sordum haliyle,

"O revakların güzelliğiyle ilgili hiçbir sorun yok, Evet çok güzeller, Biz Türkler için ata yadigârı oldukları, bizim için ayrı bir önem taşıdıkları da doğru ama bir bölümünün yıkılması da doğru karar" dedi,

Bir kez daha "Niye?" dedim,

"Çünkü o revaklar Mekke’nin çevresinde tam bir simetri içinde değiller, Bir yandan genişlikleri son derece yeterli ama diğer yandan daralıyorlar ve tavafı imkânsız hale getiriyorlar, Daraldığı bölümde öyle bir yığılma oluyor ki, her yıl pek çok hacı adayı orada sıkışıklıktan hayatını kaybediyor" dedi,

Çözüm önerisi ise basitti,

Revakların iki cephesi duracak, ancak daraldığı yerdeki revaklar yıkılıp yenisi yapılacaktı, Tamamının yıkılmasına gerek yoktu,

"Suudiler hac ibadetini kolaylaştırmak için mümkün olan her şeyi yapıyorlar, Bak mesela eskiden şeytan taşlanan yer daracık, küçücük bir yerdi, 3 metreye 5 metre gibi,

Orayı da genişlettiler, Üç katlı 30 metre genişliğinde bir yer haline getirdiler, Çünkü önemli olan oradaki sembolik anlamdı, Kimse kalkıp da değiştiremezsiniz demedi, Amaç hacılara kolaylık sağlamak, kargaşada hacıların ölmesini engellemekti, Revaklar da öyle, Maksat rahatlık sağlamak,"

Murat Bardakçı’nın, "Para için yapıyorlar" sözüne de katılmıyordu,

"Ecyad Kalesi o amaçla yıkılmış olabilir, Ama revakların yıkılmasında öyle bir amaç olamaz, Oraya bina dikecek halleri yok, Sadece hacıları rahatlatmak istiyorlar" dedi,

"Peki revakların oradan sökülüp İstanbul’a getirilmesine ne diyorsun" diye sordum,

"Çok iyi olur, İstiyoruz desek vermeyecek halleri yok, Tek korkum, burada onlara bir kutsiyet atfedilmesi, İslamiyet’te en olmayacak şey budur, Şirktir, Bir tarihi eser olarak gelmesi çok hoş olur ama korkarım birileri bunları ziyaret yeni haline getirir, İşte bu en büyük günah olur" dedi,

Haklıydı,

İslamiyet’in ne olduğunu bilmeyen bazıları, revaklara olmayan anlamlar yükleyebilirdi,

 

 


Volkan Konak

SAĞOLSUN Volkan Konak bir çiçek ve bir not yollamış,

Şöyle diyor:

"Yazdıklarınıza aynen katılıyorum, Ve de cadde gürültüsünden, ayrıca da uzaklıktan duymadığımı da eklemek istiyorum, Son söz olarak konunun kapandığını bildiririm,"

Bence de kapanmıştır,

Sorunun duyduğu bölümüne yanıt verip, duymadığı bölümüne yanıt vermiş gibi algılanmış olan Volkan Konak’ı tanımıyorum ama tavrını biliyorum,

Bu yüzden de özür diliyorum,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En büyük doğal afetin bazı insanlar olduğunu anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları