Reklamlarda kıro hâkimiyeti

Bir zamanlar büyük keyifle izlediğim, yaratıcılıklarına hayran kaldığım televizyon reklamlarını artık izlemiyorum.

İzlemediğim gibi çoluk çocuğa da izletmiyorum, çevremdekilere de izlememelerini tavsiye ediyorum.

Sebebi basit, “kıroluk”tan hoşlanmadığım için.

Reklamcılar mı değişti, yoksa hitap ettikleri kitle mi acayipleşti bilmiyorum, reklam filmlerinde büyük bir seviyesizlik hâkim. Elbette hepsinde değil, hatta belki de küçük bir bölümünde ama yemek kâsesine düşen bir sinek gibi bütün bir reklam kuşağını berbat etmeye yetiyor bu reklamlar.

Bir dizide meşhur olmuş ama “denyoluğuyla” meşhur olmuş bir tipleme, bize ürün öneriyor bir reklamda.

Türkçe bozuk, dil bozuk, tip bozuk.

Üstelik de çocuklara yönelik bir ürün reklamında.

Hadi onu geçtik.

Yıllarca Türkiye’nin en ağır başlı, en oturaklı, en “beyaz” bankası olarak bilinen, tüm imajını bunun üzerine oturtan bir bankanın reklamında Türkçe’yi doğru düzgün konuşamayan, kılık kıyafet köpeklere ziyafet, görgüsüz ya da sonradan görme bir başka rol model, bize o bankanın hizmetlerini anlatıyor.

Örnek çok. Sayfayı doldururum bunlarla ama gerek yok. Siz anladınız ne demek istediğimi.

Reklamcılara soruyorum; “Türkiye artık böyle bir Türkiye ve biz bu Türkiye’ye reklam yapıyoruz” mu diyorsunuz, yoksa Türkiye böyle olsun diye mi uğraşıyorsunuz?

Diyeceksiniz ki, “Toplumda böyleleri de var”.

Doğru, vardır elbet.

Ama bunları mı örnek olarak gösteriyorsunuz, bunlara mı hitap ediyor veya etmek istiyorsunuz.

Ya reklamverenler…

Ürününüzün veya hizmetinizin böyle anılmasından hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Gelecekten çok geçmişle uğraşan toplumların ileriye gidemeyeceğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları