“İnfaza izin vermeyiz”

BAŞBAKAN Erdoğan, Danimarka’dan Hollanda’ya geçtiğimiz akşam “Biraz sohbet edelim’’ diye davet edince Amsterdam Okura Hotel’de bir araya geldik. Barış süreciyle ilgili olarak temkinli bir iyimserlik içindeydi. Ancak BDP’nin tavrıyla ilgili şüpheler barındırdığını hissettim. İmralı’nın Meclis’e yönelik beklentisine ise oldukça negatif bakıyor, bunu samimiyetsiz ve art niyetli bir yaklaşım olarak görüyordu. Terör örgütünün Türkiye topraklarını terk ederken bir operasyona maruz kalmamasının garantisinin hükümet tarafından verildiğini tekrarlarken, illegal yapılanmaların da geri çekilme sırasında bir müdahalede bulunmaması için önlem alınacağını “Geri çekilme sırasında infaza izin vermeyiz’’ sözleriyle dile getiriyordu Başbakan ve bununla ilgili geçmişte yaşananları hatırlatıyordu. Konu Hasan Cemal’in Milliyet’ten kovulmasına gelince ise hayli sinirlendi. İşten çıkarılan her gazetecinin faturasının kendisine ve hükümete çıkarılmasına oldukça kızgındı. İşte Başbakan’la yaptığımız şöyleşi:

* Türkiye’de AK Parti binasına ve Adalet Bakanlığı’na dönük saldırılarla ilgili son bilgiler ulaştı mı size?

– Saldırının teknik boyutları belli… Genel Merkez’imize lav silahlı saldırı oldu.

* Lav silahının Suriye’den geldiği iddiası var?

– Bana gelen öyle bir bilgi yok. Benim çalışma odam ile alt oda arası kirişe denk gelmiş. Toplantı odasının yanındaki cam parçalanmış. Saldırgan orada silahını ve çantasını bırakıyor. Silaha ait bazı malzemeler çıkıyor. Parmak izleri bulunuyor. MOBESE kamerasından da tespitler var.

Adalet Bakanlığı’mıza saldırının da MOBESE kayıtları çok net. Başbakanlığın güvenlik kamerasından çekilen görüntüler çok net. O çok kalabalık caddede vatandaşın yanından iki adet el bombası atıyor. El bombaları Rus yapımı… Çok şükür büyük çaplı bir kayıp olmuyor. Ama Adalet Bakanlığı’nın çalışanları da sivil… Saldırganın eşkâli itibarıyla tespitlerimiz var. DHKP-C’nin sayısal olarak az militana sahip olması nedeniyle “Yakalanma süreci hızlı olabilir” deniyor.

‘ERGENEKONVARİ OLAYLARLA İRTİBATLI’

* Saldırının Ergenekon’la ilgili olduğunu açıkladınız Kopenhag’da…

– Ergenekonvari olayları değerlendirdiğiniz zaman bunlarla irtibatlı olayları görüyorsunuz. Çözüm sürecini baltalama, partimiz açısından milli iradeye saldırı söz konusu. Ergenekon bakımından bakanlığa saldırı da olabilir. Baktığınız zaman Susurluk’ta da benzer durumlar var. Son DHKP-C eylemlerine baktığınızda da paralellikler söz konusu. Son operasyonlarda 170 kişi tutuklandı. Bu onları ister istemez tahrik ediyor. DHKP-C taşeron bir örgüt zaten. Dursun Karataş’tan sonra bir boşluğa düşmüşlerdi. Şimdi toparlanma çabası içindeler. Reklam peşindeler.

* Ergenekon’da savcı mütalaasını verdi. 64 kişi hakkında müebbet hapis istedi. Siz ne düşünüyorsunuz?

– Yargı süreçleri konusunda tavrım bellidir. Burada iddianame ve mütalaa yayınlandı. Çok ciddi sayıda müebbet talebi var. İşin tabii manidar yanı da terör örgütü üyeliğinden değil, darbeye teşebbüsten bu cezaların istenmesi. Terörist olmaktan çıkarıyor ama kararı ağırlaştırıyor. Hükümeti esas alan bir karar talep ediliyor. Cezası ağır olan tercih ediliyor.

* Başbuğ için “Tutuksuz yargılanmalı” demiştiniz. Gelinen noktada savcının talebi doğrultusunda tutukluluğun daha doğru olduğunu düşünüyor musunuz?

– Şu anda böyle bir değerlendirme doğru değil. Sürecin tamamlanmasını beklemek en sağlıklı olanı.

‘NEREYE İSTERLERSE GİDERLER’

* Çözüm sağlanırsa, PKK lider kadrosunun İskandinav ülkelerine gönderilmesi geçmişte gündeme gelmişti. Danimarka temaslarınızda bu konu gündeme geldi mi?

– Danimarka’daki temaslarımda hiç böyle bir gündemimiz olmadı.

* BDP ve Kürt kaynaklar sürekli olarak bir “Meclis” vurgusu yapıyor. Ne talep ediyorlar?

– Şu anda Meclis’in yapacağı bir şey yok. Geri çekilme için Meclis’e düşen bir şey yok. Türkiye’de hükümet var. Muhatap hükümettir. Hükümet ne yapması gerekiyorsa onu yapacak. Süreci yasal çerçevede yürütme konusunda hassasiyetimiz var. Habur’un şova dönüştürülmesi, önceki sürecin bitişi oldu. Yenisine göz yummayız. Şimdi çok farklı bir süreç işliyor. Geçmişte PKK çekilirken malum infazlar yapıldı. Şimdi biz hükümet olarak bu yönde düşünmüyoruz.

* İnfazlar derken…

– Faili meçhulleri ve JİTEM kılıfında yapılanları kastediyorum. Daha önce çekilme döneminde yaşanan bazı tatsız olayları kastediyorum. Bu tür infazların teşvikçisi olmayacağız. Fırsat da vermeyeceğiz. Ülkenin huzuruna katkı verecek şekilde şekillenmesini istiyoruz.

* Sınır dışına çekilme sırasında herhangi bir ülkeye, örneğin Irak veya Suriye’ye bir yönlendirmeniz olacak mı?

– Bu onların karar vereceği bir şey. Nereye isterlerse giderler…

* Sürece sabotajları engellemek için çekilme amaçlı bir güvenli koridor açma söz konusu olacak mı?

– Sürece sabotajlar kendi içlerinde de olabilir. Başka ülkelerden de gelebilir. BDP bu nedenle bir komisyon kurulmasını istiyor.

– Meclis’i sürece dahil ederek PKK’nın muhataplık seviyesini yükseltmek ve meşruiyet kazandırmak istiyorlar.

– Örgüte meşruiyet kazandırma gayreti içindeler. Ama bu meşruiyet olmayacak.

‘SADECE DAĞA ÇIKMALARI SUÇ DEĞİL’

* Kamuoyunda bir kafa karışıklığı var. “Silah bırakma” ile neyi kastediyorsunuz?

– Zaten eyleme karışmamış olanlar için yurtdışında da içeride de olsalar, sadece dağa çıkmış olmaları suç teşkil etmiyor. Herhangi bir kapıdan girebilirler. Yurtiçinde savcıya çıkabilirler. Habur’da bu tür şeyin önü açıldı zaten. Yani “Suça karışmamış olan ailesine kavuşsun” diyoruz. Türkiye sınırları içerisinde silahlı bir faaliyet olmasın istiyoruz.

* Geçmişte Kandil’de bile suça karışmamış olanların Mahmur’a gelmesi ve Türkiye’ye girişleri gündeme getirilmişti. Yine söz konusu mu?

– Mahmur biraz da Birleşmiş Milletler ile alakalı. Burada tabii Kuzey Irak yönetiminin de devrede olması lazım. Ama Mahmur illa sürecin parçası değil. Birinci önceliğimiz, içeridekilerin terki. Kendileri de 1400-1500 civarında olduğunu ifade ediyorlar.

* Sürecin 2013 sonuna kadar tamamlanmasının beklendiği ifade ediliyor. Hedef 2013 mü?

– Bu bizim hedefimiz. 2014 sağlıklı bir seçim yılı olur. BDP’nin de faydasına bu.

* Kolombiya hükümeti ile FARC arasındaki sürecin de 2013’te tamamlanması planlanıyor. Bir paralellik söz konusu…

– Kolombiya’daki süreçle bir ilgisi yok. IRA, ETA, Sri Lanka ve Kolombiya’daki yapıları inceledim. Hiçbirisi bizimle uyuşmuyor.

‘BATILI ÜLKELER DESTEK VERMİYOR’

* İmralı’ya yeniden heyet gitmesi söz konusu olur mu?

– Şartlar gerektirirse yine olur. Onlar talep ederse bakılır. Bu işin koordinesinde değerlendirilir.

* Çözüm süreci bu kez milli bir proje olarak yürüyor. Batılı ülkeler tepki vermiyorlar…

– Tepki vermediklerini kim söylüyor. Veriyorlar ama destek vermiyorlar. Irak’ı, İran’ın kucağına itiyorlar. Oranın enerji kaynaklarına hâkimler. Güdümlü bir iktidarın devam etmesini istiyorlar. Kuzey’de de Güney’de de çok şey yapıyorlar. En son Sadr’ın Maliki ile ilgili yaptığı açıklamaya bakın. Zehir zemberek. Maliki yerel seçimleri 6 ay öteledi. Otokratik bir yapı söz konusu. Talabani’nin yokluğunu da kullanıyorlar. Şimdi ona kimin vekâlet ettiğine bakın. Geçmişte Haşimi ve Adil Mehdi gibi karşılığı olan isimler cumhurbaşkanına vekâlet ediyordu. Bugün vekâlet edeni kimse tanımıyor. Musul ve Ambar’daki seçim sonuçları çok önemli.

* ABD, İran-Suriye eksenine karşı Türkiye’nin kiminle ittifak edeceğini düşünmüyor mu?

– Türkiye bölgede, Suriye’de herkesle ittifak kurabilir. Suriye’de sadece rejimle müttefik olamayız. Orada gelişmeler hızlandı. Başbakan seçtiler. Arap Birliği yeni belirlenen hükümeti kabul edecek. Bu çok önemli bir adım olacak. Yeni hükümet Halep, İdlib gibi uygun gördükleri bir yerde, içeride görev yürütecek. Final sürecinin içindeler. Zannediyorum artık Rusya da yeniden değerlendirme yapma ihtiyacında olacak. Obama’nın Ortadoğu ziyareti bu açıdan da önemli.

* Kerkük yeniden ısıtılıyor. En çok bombalı saldırılar orada oluyor. Türkiye’nin oradaki kırmızı çizgileri ne olacak?

– Kerkük özel statüye sahip olmalı. Kimseye ait olmamalı. Başından bu yana bunu söyledik. Yine böyle düşünüyoruz.

 

‘Eleştiriler ufkumuzu açar ama hakaret etmeyin’

* Hasan Cemal olayı…

– Arkadaşlar dedikodular bazı köşelerde de yer alıyor. Bizim Demirören Ailesi’ne, Başbakan olarak baskı kurduğumuz söyleniyor. Bu iki gazetenin alımında da Erdoğan Bey ve oğluna en ufak bir tavsiyem olmadı. İşadamları olarak ister alırlar, ister almazlar. Aydın Bey ile aralarındaki hukuklarını bilirim. Hatta bu nedenle satın aldıklarında “Muvazaa mı var” diyenler oldu.

Satın aldıktan sonra Erdoğan Bey bana, “Kimi tavsiye edersin” diye sordu. O zaman 24’ten ayrılmakta olan Akif Bey’i tavsiye ettim. Onlar anlaşamadılar. “Şunu al, bunu al” demedim. Derya Bey atanırken de benim haberim olmadı. Derya Bey, kendisi bir yolculukta geldi sordu, “Eleştiriler ufkumuzu açar ama hakaret ettirmeyin” dedim.

Şimdi Hasan Cemal’in yazılarına son verilmesini benim istediğime dair ifade beni rencide etmiştir. Geçenlerde bir olay yaşadık. Ona kırıldım. Tutanak olayında dedim ki, “Terörle mücadelede her türlü desteği vermeye hazırım” deyip bu haberi yayınlamak izah edilemez. IRA sürecinde medya bu tür şeyleri yayınlamama ortak kararı almıştı. Hatırlattım. Hasan Cemal olayının benimle uzaktan yakından ilgisi yok. Geçmişte Uğur Dündar, Emin Çölaşan gibi isimler de gazetelerinden ayrılırken benzer dedikodular çıkarılmıştı. Orada da benim bir dahlim söz konusu olmamıştır. Kaldı ki gazetesi de “Hasan Cemal istediği zaman köşesinde yazabilir” diye duyurdu.

* Bülent Arınç, Milliyet’in tutanakları yayınlamasının “gazetecilik başarısı” olduğunu söyledi.

– Bülent Bey böyle bir şey söyledi ise yanlış yapmıştır. O süreçte o metin başka gazetelere de servis yapılmak istendi. Kabul etmediler…

Erişilebilirlik Araçları