Duble MTV Anayasa Mahkemesi’nden döner

Beklenenler birer birer oluyor, iktidarın “zam ve vergi yağmuru” sürüyor.

Dün gece siz uyurken, yenilerini Meclis’ten geçirmeden, doğrudan Cumhurbaşkanı kararı ile geçirdiler.

Harçlara yüzde 50, yurt dışından getirilen telefonlara 14 bin TL zam yaptılar. Dışardan yolcu beraberinde telefon getirirseniz 6 bin TL değil 20 bin TL ödeyeceksiniz artık.

Tüketici kredilerinde de BSMV yüzde 10’dan 15’e, yüzde 18 olan KDV oranları yüzde 20’ye, yüzde 8 olan KDV oranları ise yüzde 10’a çıkarıldı.

Hayırlı, uğurlu olsun.

Seçimi Kılıçdaroğlu kazanıp, bu zamları yapıp, bu vergileri koysaydı ne olurdu tahmin etmek zor değil.

Dün vergi artışlarından bahsederken “Bu daha antre” demiştim. Ana yemek yavaş yavaş önünüze geliyor. Ama bitti zannetmeyin dahası gelecek.

Son iki gün içinde koyulan vergiler içinde, en çok konuşulanı biliyorsunuz, “duble MTV” oldu.

İktidar bu yıl Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni iki kez alacak.

Ya da alacağını zannediyor.

Ama bence alamaz.

Eğer Türkiye’de bir damla adalet, bir katre Anayasa var ise alamaz.

Çünkü bu “duble MTV” bu iktidarın daha önce denediği bir şey.

AK Parti, 3 Nisan 2003 günü, yani henüz taze ama güçlü bir iktidarken, aynı şeyi bir kaz daha denedi. “Ekonomik istikrarı sağlamak için ek vergiler koyulması hakkında” başlığı altında bir kanunu TBMM’den geçirdi. Kanuna göre, o yıl Motorlu Taşıtlar Vergisi aynen şimdi olduğu gibi 2 kez alınacaktı. Duble olacaktı.

Bu yasayı CHP grubu adına iki milletvekili maliye profesörü Oğuz Oğan ve TMMOB Başkanı Mustafa Özyürek’in yanı sıra Ankara 6. Vergi Mahkemesi Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı ve “Anayasaya aykırılık” davası açtı.

Yasayı görüşen Yüce Mahkeme çok açık bir karar verdi ve “İptali istenen yasanın 1. Maddesi ile 2003 yılı içinde alınan motorlu taşıtlar vergisi aynı yıl içinde aynı miktarda ek vergi adıyla ikinci kez alınmaktadır. Oysa 197 sayılı yasa gereğince 2003 yılı için motorlu taşıtlar vergisi Vergi Usul Kanununa göre yeniden değerleme oranı uygulanarak zaten güncelleştirilerek alınmaktadır. Güncelleştirilen yeni miktar üzerinden 2003 yılında ikinci kez ek vergi tahakkuk ve tahsil edilmek sureti ile vergi yükü araç sahipleri aleyhine ağırlaştırılmakta ve gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri gibi diğer vergi mükelleflerine yansıtılmamaktadır. Bu durum vergi yükünen dengeli, adil, ölçülü ve eşit dağılımını engelleyerek Anayasa’nın 73. Maddesindeki öngörülen vergilendirme ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.” diyerek AK Parti’nin ilk duble vergi girişimini iptal etti.

Eğer ana muhalefet partisi adı altında dolaşan CHP bu düzenlemeyi yine Anayasa Mahkemesi’ne götürürse, yine bu vergi iptal edilir.

Tabii CHP yönetimi kendi evlatlarını yemekten buna vakit bulabilirse…


Hikmet Çetin: Keşke SHP’yi kapatmasaydık

Seçimin hemen ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun istifa etmesi gerektiğini ilk yazandım.

“Yüzde 48 başarı falan değil. O oylar Kılıçdaroğlu’na verilmedi, Erdoğan gitsin diye verildi. Erdoğan karşıtlığı üç seçimde de hep yüzde 48’di, Kılıçdaroğlu Erdoğan’ın en zayıf olduğu anda bile bu yüzde 48’i artıramadı. Erdoğan’ın karşısında saksıyı aday gösterseydiniz o da yüzde 48 alırdı.” dedim.

Aday belirlemeden önce de, en zayıf adayın Kemal Bey olduğunu yazdığım ve “Kendinizi aday gösterip seçimi kaybederseniz CHP biter” dediğim için beni hedef alan CHP’li troller bu yazımdan sonra da bana yapmadıklarını bırakmadılar.

Ancak şimdi bakıyorum da, herkes aynı noktaya doğru geliyor.

Geçen gün CHP’nin simge isimlerinden Hikmet Çetin aradı.

Hikmet Abi ile 40 yıldır tanışırız, çok da severim. İyi bir devlet adamı, uluslararası saygınlığı olan, müthiş bir siyasetçidir.

Haliyle CHP’yi konuştuk.

“Sen Kemal Bey’in istifasını istiyorsun ama etmez” dedi.

Hikmet Abi’ye göre, Kılıçdaroğlu partiye Deniz Baykal’dan bile daha fazla zarar veriyordu.

CHP içinde sağa en yakın ve sağdan en fazla saygı gören siyasetçi olan Hikmet Çetin’e göre Kılıçdaroğlu CHP’yi çok fazla sağa çekiyordu ve neredeyse bunun bir “proje” olduğuna inanacaktı.

“Keşke SHP’yi kapatmasaydık. Keşke Sosyal Demokrat Halkçı Parti’yi CHP ile birleştirmeseydik. Bugün SHP kalsaydı. Bugün böyle bir partiye ne kadar ihtiyaç olduğunu görüyoruz” dedi.

Siyasetteki yaşayan en büyük tecrübe olarak muhtemelen haklı idi.


Ekonomik mi açgözlülük mü!

Bazı zamların ekonomik koşullardan ve iktidarın ekonomi politikasındaki hatalardan kaynaklandığını ama kimilerinin ise sadece ve sadece açgözlülükten olduğunu kusura bakmazsanız yaşadığım bir örnekle anlatacağım.

Oturduğum sokakta yola araç park etmek mümkün değil.

Bir arka sokakta ise İspark var.

Benim de bir gazeteci olarak İspark’tan indirimli yararlanma hakkım. Ancak bu gibi ayrıcalıkları kullanmayı asla sevmediğim için onu da asla kullanmıyorum.

Onun yerine oturduğum sokaktaki vale hizmeti veren bir özel şirkete aboneyim.

Doha doğrusu abone idim.

Bu şirket pandeminin ardından, 2021 yılında belediye ile anlaşarak hizmet vermeye başladı.

İlk başladığında aylık abonelik ücreti 600 TL idi.

Kısa süre sonra bu ücreti 750 TL yaptı.

Yıl sonu geldiğinde 1000 TL’yi bulmuştu. 2022 yılına 1500 TL ile girdi. 6 ayda bir gelen artışlarla 2023 başında fiyat 2500 TL’ye yükseldi. Temmuz başında ise 3750 TL istediler.

Bu de artık bu hizmetten yararlanmak istemediğimi söyledim. Karda kışta bu hizmeti vermek çalışan çocuklara aynı oranda zam yapsa, vallahi de billahi de bu hizmeti almaya devam ederdim ama biliyorum ki, yapmıyorlar. 

O yüzden ben de 500 metre yürüyüp, aracımı yakın sayılabilecek bir otoparka bırakabilirim. 

Sorun değil. 

Ama 2 sene içinde 6 katından fazla artış sizce normal mi!

Ve etrafımızda bu gibi örnekler az mı! Bu gibilerden hizmet veya mal almayı kesmek en doğrusu değil mi!


NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Onurlu gibi görünen insanlar onurlu davrandıkları zaman.

Erişilebilirlik Araçları