İstanbul olimpiyatı kaybetmedi, olimpiyat İstanbul’u kaybetti

YUKARIDAKİ başlık size “fazla Türk işi”, fazla “oryantalist”, fazla “tam bize göre” gelebilir.

Zaten ben de bu başlığı atarken uzun uzun düşündüm.

Ama bana göre doğrusu bu.

Olimpiyatların İstanbul’a verilmesi, olimpiyat açısından önemliydi.

Olimpiyat gerçekten iddia edildiği gibi “barış, dostluk, kardeşlik, fair play, dünya medeniyetinin gelişimine katkı” gibi değerler ifade ediyorsa, İstanbul’a verilecek bir olimpiyat, olimpiyatlara çok şey katacaktı.

Ama hepimiz biliyoruz ki, olimpiyatlar asla ve asla böyle bir şey ifade etmiyor.

Tam aksine, “para, kâr, artı değerin farklı bir biçimde paylaşımı” bugünün olimpiyat ruhudur.

Ve ben bütün bunları yıllardır bildiğim için “Olimpiyatlar Tokyo’ya verilir” diye önceden yazdım.

Niye Tokyo’ya verilir onu da anlatayım.

Olimpiyatlar eğer gerçekten “olimpiyat ruhu” diye bir nedenle verilseydi, ABD’ye şimdiye dek 4 kez olimpiyat düzenleme şansı verilmez, Los Angeles 2 kez olimpiyat düzenlemez, 1988 Los Angeles Olimpiyatları’ndan 12 yıl sonra bir de Atlanta Olimpiyatları ile rezilliğin üzerine tüy dikilmezdi.

Keza Londra’ya 4 kez olimpiyat düzenleme hakkı tanınmaz, Londra bunlardan 3’üne ev sahipliği yapmazdı.

Tokyo 1940’ta alıp düzenleyemediği olimpiyatı 1964’te düzenledikten sonra 3 üncü kez aynı şansa 2020 yılı için sahip olmazdı.

Olimpiyatların ruhu “para”dır ve giderek daha fazla “para” olmaktadır.

Sakın yanlış anlamayın, bunu eleştirel maksatla söylemiyorum. Sadece bilmemiz için söylüyorum. Spor endüstrisi içinde ne kadar büyükseniz ve ne kadar para yatırıyorsanız, o kadar etkili olursunuz ve olimpiyat dahil çeşitli turnuvaları düzenleme şansınız olur.

Bizim olimpiyat hevesiyle 4 yılda bir karşı karşıya gelip oturduğumuz uluslararası spor federasyonlarıyla Japonya gibi ülkeler her gün birlikteler mesela.

Sony’yle, Panasonic’le, Toyota ile ve daha onlarca markalarıyla türlü spor etkinliğine her yıl sponsor olurlar, bu markalar neredeyse o etkinliklerle özdeşleşir.

Olimpiyatlar bir ölçüde ekonomik gücün ve bu gücün spora yansıtılmasının tescilidir.

Her yıl Japon firmalarından yüz milyonlarca dolar sponsorluk alan olimpik sporların uluslararası federasyonları, elbette Tokyo’yu isterler.

Olayın 2. yönü dış ilişkilerdir.

Türkiye’nin bugünkü dış ilişkileriyle olimpiyat alması zordur.

Türkiye’ye en yakın olduğu hatta “dindaşlıkla” yakınlık kurmaya çalıştığı Arap ülkeleri bile siyasi pozisyonlar nedeniyle oy vermezler.

Avrupalılar ise hem bu nedenle vermez, hem de 2020 İstanbul’da düzenlenirse 2024 Avrupa ülkesine verilmez ve 2024’e hazırlanan Paris, Roma ve Berlin’in şansı kalmaz diye vermezler.

Mesela biz Tokyo ile son ikiye kalınca herkes sevinirken ben tam aksini düşündüm. “Keşke Madrid’le kalsaydık” dedim; çünkü o zaman bazı Avrupa ülkelerinin oyunu alabilirdik. Tokyo karşısında Avrupa’dan oy almamız imkansızlaşmıştı çünkü.

Ve tabii olimpiyatları düzenleyerek yaratacağımız ekonomik potansiyel Japonya’nın altında kalacağı için de kaybettik.

Ancak bana göre üzülecek bir şey yok.

Yıllar önce IOC’nin efsanevi başkanı Juan Antonio Samaranch ile sohbet ediyorduk.

“Ben bir olimpiyatı İspanya’ya getirebilmek için IOC’ye başkan oldum. Bunun için 46 yıl uğraştım” demişti, Barcelona Olimpiyatları’nın İspanya’ya verilişini anlatırken.

Bizim daha 46 yıl olmadı.

Ortada bir gelin kız var.

Onlarca da talibi.

Kimi doktor, kimi mühendis, kimi zengin çocuğu.

Biz mahallenin orta halli bıçkın delikanlısı olarak kıza talibiz.

Elbet bir gün biz de kazanacağız.

Aşkla…

Ama önce o aşkı, spor aşkını kanıtlamamız gerek.

Futboldan başka sporlara ilgi göstererek, doping yapmayarak…

 

Olimpiyat istememek

OLİMPİYAT oyunlarının İstanbul’a verilmemesine sevinen epey bir Türk var.

Herkes olimpiyat heveslisi olacak, herkes olimpiyatları isteyecek diye bir şey yok.

Madridlilerin ve İspanyolların da büyük bölümü olimpiyatları istemiyordu.

Ekonomik nedenlerle.

Türklerin de bir bölümü istemeyebilir.

Ekonomik nedenlerle veya olimpiyat yapmaya layık olmadığımızı düşünerek.

Haktır, fikir özgürlüğüdür.

Ama sadece AK Parti yüzünden olimpiyatların Türkiye’ye verilmemesini istemek yanlış bir düşüncedir.

7 yıl sonra yapılacak bir olimpiyatta Türkiye’yi hâlâ AK Parti’nin yönetiyor olma ihtimali bana göre düşüktür.

Sırf bu nedenle olimpiyatın İstanbul’a gelmemesine sevinenler, 7 yıl sonrası için bile siyasi mağlubiyeti peşinen kabul etmiş demektir.

 

Terim, Milli Takım’ı tercih edecektir

KİMİ görsem Terim’i soruyor.

“Ne diyorsun, yıl sonunda Terim kimi tercih eder?”

Avrupa’da başarılı olmak için mücadele eden bir takımın teknik direktörünün Milli Takım’ı da çalıştırmasına hiç sıcak bakmadığımı daha önce söyledim.

Böyle bir tercihin Terim’den başka kazananı olmaz.

“Yıl sonunda ne olur?” sorusunun yanıtı ise zor ama üç aşağı beş yukarı belli.

Terim, Galatasaray’ı bırakır, Milli Takım’ın başına gider.

Hem daha çok para kazanır, hem de daha az yorulur, daha az stres çeker.

Galatasaray yönetimi Terim’den, Terim Galatasaray yönetiminden nefret ederken, iki taraf da çilesini uzatmaz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Zekâ ile birleşmeyen iyi niyetin aptallıktan öteye geçemediğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları