Diyanet’in yanıtı ve yanıtım

DİYANET İşleri Başkanlığı dünkü yazıma bir yanıt yollamış, Benim, Diyanet İşleri Başkanı’nın sözlerini doğru anlamadığımı, açıklamayı eksik biçimde ele aldığımı iddia ediyorlar,

Başkan Prof, Mehmet Görmez şöyle demiş: "Cemevini caminin karşısında yer alan müstakil bir dinin mabedi olarak göstermek, bilimsel ve tarihsel olarak mümkün değildir, Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan cami gibi bir ibadethane olarak tanımlanmasını istiyorlar, Biz kilise değiliz, Dinin otoritesi değiliz, Biz sadece dinin bilimsel bilgisine göre hareket edebiliriz, Bizim itirazlarımız cemevinin kendisine değildir, Cemevleri özgürce inşa edilebilmelidir, İçindeki ritüeller özgürce yaşanabilmelidir, Hıristiyanlık’ta konsül toplanarak dini ve teolojik bir statü belirleyebilir ancak İslam’da böyle bir statüyü kimse veremez, Yapılması gereken, özgürlüklere müsaade etmektir,"

Diyanet İşleri Başkanı’nın bu kadar iyi niyetli ve hassas olduğu bir konuda benim yaklaşım biçimim ve üslubum Diyanet camiasını üzmüş,

Ben Aleviliği, İslam’ın dışında farklı bir din, cemevlerini de caminin karşısında İslam’ın dışında farklı bir dinin mabedi gibi gösterme arzusundaymışım ve bu Alevi inancına da uygun değilmiş,

Diyanet’in açıklaması böyle,

Ve anlıyorum ki, benim yazımdan tek satır dahi anlamamışlar,

Ben Alevilikten falan söz etmiyorum,

İslam’ın içinde midir, değil midir benim konum değildir,

Bu konuda Aleviler arasında da yüzde yüz bir ittifak yoktur,

Bana göre İslam’ın içindedir,

Ama ben bunu söylemiyorum,

Benim söylediğim şudur: "Neyin inanç, neyin inanç olmadığı, hatta neyin din neyin din olmadığı konusunda ahkâm verme yetkisi Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait değildir, Bugünkü yapısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı sadece ve sadece Sünni İslam konusunda ahkâm kesmeye yetkilidir ve yeterlidir, İsteyen istediği dine inanabilir, İsterse Jüpiter dinine, isterse Konfüçyus’a, isterse Buda’ya, isterse bahçedeki ağaca, Buna da ne Diyanet İşleri Başkanlığı karışabilir ve bunun din olup olmadığını söyleyebilir, ne de başkası, Diyanet’in tek söyleyebileceği, yapılan ibadetin veya söz konusu inancın Sünni İslam’a uygun olup olmadığıdır, Ötesi değil,"

Şimdi yeterince net mi?


Kıbrıs’a savaş açılır mı?

GALİBA Kıbrıs’la ilgili bir şeyler planlanıyor,

Eğer iktidarın iş yapma biçimini biraz anlayıp biraz kavradıysam aklım bana böyle diyor,

Bakın Kıbrıs’ta bir gösteri yapıldı,

Çok da kalabalık olmayan bir gösteri,

Türkiye’ye karşı tepki gösterdiler,

Normal şartlarda bu gösteri görmezden bile gelinebilirdi, Kıbrıs’ta zaten Türkiye aleyhtarı bir grup olduğu bilinmeyen bir şey değildi,

Ancak bu gösteriye Türkiye’den çok sert, aşırı sert bir tepki gösterildi,

Başbakan Erdoğan’dan Cemil Çiçek’e kadar ciddi tepkiler verildi,

Hatta iş hükümetin sık sık yaptığı gibi "para" mevzuuna kadar geldi, "Paranızı veriyoruz, Ne konuşuyorsunuz" denildi,

Bu kadar sert tepkilerin, Kıbrıs’taki tepkileri artıracağı, hatta konuya duyarlı olmayanları bile duyarlı hale getirebileceği, Türkiye aleyhtarı havayı körükleyeceği açıktı,

Nitekim öyle de oldu,

Kıbrıs’ta en Türkiye yanlısı gazeteler bile Türkiye’ye ve hükümete yönelik tepkisel, sert başlıklar, manşetler attılar, Hatta işi hakarete vardırdılar,

Şimdi belli ki, hükümet Kıbrıs’a karşı daha da sertleşecek,

Ben bundan şunu görüyorum,

İktidar Kıbrıs’ta yeni bir plan uygulamak ve bir adım atmak istiyor,

Bunun için de önce KKTC hakkında Türkiye’de olumsuz bir hava yaratmak, "Bakın siz onları vergilerinizle besliyorsunuz ama bu nankörler anavatana hakaret ediyorlar, 1974’ten beri onlar için bedel ödüyorsunuz, onlar size çekin gidin diyorlar" algısı yaratmak istiyorlar,

Ardından da Kıbrıs’ta bir şeyler yapacak, Türkiye’nin bugüne kadar pek de kabul etmediği bir politikayı uygulamaya sokacaklar gibi hissediyorum,

Biliyorum diyemem, Hissediyorum,

Çünkü iktidar genelde bu gibi gerilimler yaratıyor, sonra adım atıyor,

Aynen yargı ile attıkları adımlarda olduğu gibi,

Bekleyip göreceğiz,

Benim korkum İsrail misrail falan derken Türkiye’nin bu gidişle Kuzey Kıbrıs’a savaş açması,

Acaba yeni bir çıkarmayla Kıbrıs’ı Türklerden alabilir miyiz!


Spor zararlı demiştim

SPORUN sağlığa çok da yararlı olmadığını, hatta sağlıksızlığa yol açtığını yazdığım zaman bana epey kızan oldu,

Televizyonlarda doktorlarla bile konuyu tartıştım,

Açıkçası altta da kalmadım,

O günlerde, "Uzun yaşayan sporcu var mı?" diye sormuştum,

Doktorlar da "Sporu bıraktıktan sonra spor yapmıyorlar, o yüzden uzun yaşamıyorlar" demişti,

Eee, peki Rıdvan ne olacak!

Rıdvan, profesyonel sporu bıraktığı günden bu yana sporla iç içe,

Teknik direktör olarak belli bir düzeyde spor yapması bir yana, yıllardır düzenli olarak haftada en az bir, belki birkaç kere futbol oynuyor,

Buna rağmen 47 yaşında kalp krizi geçiriyor, zor kurtarılıyor,

Spordan kalma sakatlıkların hayatını zorlaştırması bir yana, kalbi tekliyor,

Hâlâ iddia ediyorum,

Spor insana kendini iyi hissettiren bir şey ama sağlıklı bir şey değil,

Hele ağır spor, tam aksine sağlık için kötü bir şey,

Önemli olan sigara içmemek, iyi beslenmek, iyi uyumak,

Sağlıklı yaşamanın formülü orada,

Hoplayıp zıplayıp koşmakta değil,

Hoplayıp zıplamak için yapılsaydı çekirgeye benzerdik, koşmak için yapılsaydık 4 ayağımız olurdu,

Değil mi!,

 

Kıbrıs’a savaş açılır mı?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ordu siyasete çekiliyor diye şikâyet edenler, muhtıraları internet sitelerinden kaldırdığı zaman

Erişilebilirlik Araçları