Erdoğan’ın konuşmasının evdeki yankıları

DÜN öğle saatlerinde Beyaz Saray’a yakın bir gazeteciyle buluştuk,

Başbakan’ın Obama’yla yaptığı görüşmenin ve ardından Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmanın Amerikan yönetiminde nasıl karşılandığını, ne tepki verildiğini öğrenmek istiyordum,

Bildiği kadarıyla hem Obama görüşmesini, hem sonrasındaki tepkiyi aktardı,

Başbakan Erdoğan ile Obama arasındaki görüşme çok ama çok iyi geçmiş,

Obama’nın çevresinin görüşmeyle ilgili algısı, Türk Başbakan’ının "umduğundan" daha ılımlı olması,

Başbakan Erdoğan’ın BM konuşmasında değindiği konuların hemen tamamı görüşmede de ele alınmış,

Suriye konusunda tam bir mutabakat varmış,

Terör konusunda Türkiye’nin talepleri olmuş, Amerikan tarafı bu taleplerin karşılanması konusunda net sözler vermemiş ama büyük bölümünün sağlanacağını hissettirmiş, İsrail meselesinde ise Obama özür için hâlâ elinden geleni yaptığını, Türkiye’nin daha fazla sertleşmemesini, Türkiye’nin tavrını anlayışla karşıladıklarını ama daha fazla sertliğin sorunu çözmeye değil, çözümsüzlüğe götüreceğini söylemiş ve biraz zaman istemiş,

Erdoğan da İsrail’le kavga etmek istemediklerini ama İsrail’in Türkiye’yi buna mecbur ettiğini, gerginliği tırmandırma eğiliminde olmadığımızı ve İsrail’in de bir an önce beklentilerimizi karşılaması gerektiğini söylemiş,

Beyaz Saray görüşmeyi "Yüzde 95 olumlu" olarak değerlendiriyormuş,

"Samimi görüşleri bu mu?" diye sordum,

"Başkan’la görüşmedim tabii, Ama ekipten aldığım izlenim bu, Erdoğan’dan daha sert bir tavır bekliyorlarmış, Gayet memnundular" diye yanıtladı,

ABD YÖNETİMİ ŞAŞKIN

Peki bu memnuniyet Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler’de yaptığı konuşmadan sonra da sürdü mü ya da konuşmayı nasıl değerlendirdiler?

"Çok şaşırmışlar" dedi Amerikalı gazeteci,

"Niye şaşırmışlar" dedim, "Charlie Rose’un programını izlememişler mi?"

"BM konuşmasındaki vurguları bekliyorlarmış, İsrail konusuna gireceğini de tahmin ediyorlarmış ama bu kadar sert gireceğini düşünmemişler, Daha doğrusu Obama görüşmesindeki havadan sonra bunu düşünmemişler,"

"Peki ne diyorlar konuşma için?"

"Bu konuşma İsrail’le ilişkilerin düzelmesini geciktirir diye düşünüyorlar, Başkan Obama hâlâ İsrail’le Türkiye arasında bir ortam sağlayabileceğini, İsrail’i şu veya bu şekilde özre ikna edebileceğini düşünüyordu, Yılbaşına kadar bu sorunu çözeceğini düşünüyordu, Daha doğrusu düşünüyormuş, Erdoğan’ın BM’deki konuşmasıyla bunu zora soktuğuna inanıyorlar, İsrail köşeye sıkıştıkça daha sertleşen bir politikaya sahip, Buradaki kanaat şu, Erdoğan’ın bu tavrı İsrail’de zayıf hükümete olan desteği artırıyor, Bu da olası bir uzlaşıyı zorlaştırıyor, Bu sözlerden sonra İsrail’in özür dileme ihtimali daha da zayıflıyor diye görüyorlar, Bu Beyaz Saray’ı endişelendiriyor, Çünkü şu sıralarda en istemedikleri şey bir Türkiye-İsrail gerginliği,"

"İyi de Erdoğan, İsrail’e karşı bu sözleri ilk kez söylemiyor ki! Tavrı hep bu,"

"Evet de, Başkan Obama görüşmeden sonra farklı bir beklenti içindeydi herhalde, Şaşırmışlar,"

Benim Amerikalı gazeteciyle yaptığım bu sohbetten sonra Netanyahu konuştu BM’de,

Filistin’e barış eli uzattı, Türkiye ile olan gerginliğe ise hiç değinmedi,

Hemen gazeteci dostuma telefon açtım,

"İsrail, ABD’nin tavsiyelerini Türkiye’den daha fazla dinliyor belli ki" dedi,

 


Men on wire

BANA göre Başbakan Erdoğan iyi bir oyun kuruyor,

Sonu nereye varır emin değilim fakat şimdilik iyi gittiğini görüyorum,

Son gelişmelerle beraber Türkiye’nin öneminin arttığının farkında,

Suriye’de durum ve Arap Baharı ile birlikte Türkiye giderek daha "önemli" hale geliyor,

Başbakan Erdoğan’ın Arap sokağındaki etkisinin, Batı dünyası için önemli olduğunu görüyor,

Türkiye’nin bölgedeki siyasi ve kültürel etkisinin artması, Türkiye’yi güçlendiriyor,

Vazgeçilmez yapıyor,

ABD, Türkiye’nin bölgede etkin olmasından memnun,

Üstelik Türkiye, Ortadoğu’da ABD için Avrupa Birliği’nden daha iyi bir partner,

Erdoğan, Türkiye’nin oyununu bunun üzerine kurmuş gibi,

Bölgede popülaritesini artırarak bunu Türkiye’nin kozu haline getiriyor,

Ancak bu ince bir çizgi üzerinde oynanan riskli bir oyun,

Riski ne derseniz çok basit,

Fazla abartırsanız bir anda "istenmeyen adam" haline getirilirsiniz,

Batı medyasında anında bir "itibarsızlaştırma" harekâtı başlar,

Marjinalleştirilir, medya tarafından olmadığınız bir şeye dönüştürülürsünüz,

Sonra da yerinize başka birini seçip, onunla işbirliği yapma yoluna giderler,

Şu an için böyle bir olasılık görünmüyor,

Erdoğan, ileri ve geri adımlarını yerli yerinde atıyor,

Geriyor, geriyor ama koparmıyor,

Umulmadık bir anda gevşetip karşı tarafın dengesini bozuyor,

Bölgesel şartlar da onun lehine işliyor,

Biliyor ki, ABD ordusu Irak’tan çekilirken, Suriye ile mevcut durum sürerken, Arap Baharı henüz yaza varmamışken bu oyunu oynayabilir,

O da tadını çıkarıyor,

Zaten başlığı da bu yüzden "Men on wire" diye attım,

Philippe Petit gibi Erdoğan,

Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi ip cambazı,

Şimdi yerinde olmayan İkiz Kuleler arasına gizlice ip gerip, iki kule arasında yürüyen adam,

İkiz Kuleler’in inşa edileceğini öğrenmiş, kuleler inşa edilirken o da bu kuleler arasına nasıl ip gereceğini hesaplamış, sonunda bunu başarmıştı,

Hazırlıklar sırasında yanında onunla beraber arkadaşları vardı ve yakalanma riskini paylaşıyorlardı ama bir kez telin üzerine çıktı mı, bütün riskler onun üzerinde olacaktı,

Hem de ne risk!

Sonunda telin üzerine çıktı Petit,

Yerden 400 metre yüksekte telin üzerinde tek başına yürürken çok eğleniyordu,

Hem eğlendi, hem tarihe geçti,

En güzeli de budur zaten, Eğlenerek tarihe geçmek,

Tabii düşmeden,

Düşünce de tarihe geçiliyor belki ama pek de tercih edilmiyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Utanmazlık şöhret vesilesi olmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları