Hizmet alanındaki ilk başarısızlık

İKİ buçuk günlük tatilden döndük çok şükür,

"Neredeydin?" diye soracak olursanız söyleyeyim,

Danimarka’ya gittim, Kopenhag’a, Niyesini de bir ara anlatırım,

Teknoloji berbat bir şey, Nereye gitseniz gündemden kopamıyorsunuz,

Ha gazetede yazı işleri masasındasın, ha Kopenhag’da fark etmiyor,

Tek farkı, belki biraz daha salim kafayla görüyorsun olayları, memlekette olan biteni,

Görüyorsun ve için kıyılıyor,

Erciş depreminin üzerinden 24 gün geçti,

Van depreminden ise neredeyse 2 hafta,

İlk günlerdeki karmaşaya biraz hak verdik hep birlikte,

Arama, kurtarma ve sağlık hizmetlerindeki başarıyla teselli olduk,

Sonrası içinse umutluyduk,

AK Parti hükümeti "hizmet" konularında genel olarak başarılıydı, Bu meseleyi de hızla çözer diye düşündük,

Ama ne yazık ki, AK Parti hükümetinin o müthiş hızını bu kez göremedik,

İnsan haliyle 12 yıl öncesini düşünüyor, 12 yıl öncesiyle karşılaştırıyor durumu,

Türkiye’nin kalbi sayılabilecek Marmara Bölgesi bir büyük depremle sarsılmış, 2 büyük sanayi kenti yerle bir olmuştu,

İstanbul’un da bir bölümü nasibini almıştı bu büyük depremden,

Resmi rakamlara göre 18 bin kişi ölmüştü, Bana göreyse en az 30 bin,

Ardından Düzce depremi gelmişti,

Nüfus yoğunluğu en yüksek yerleri yerle bir etmişti bu depremler,

İşbaşında ise üç ayaklı bir hükümet vardı, Çokça eleştirilen, hatta sağlık durumu nedeniyle başbakanıyla dalga geçilen,

Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük ve en etkili depremiyle bu hükümet karşı karşıya kalmıştı,

Ve çokça eleştirdiğimiz o hükümet, Van depremiyle kıyaslanmayacak büyüklükteki ve etkideki bu depremle hiç de fena baş etmemiş, bunu şimdi anlıyoruz,

Hızla çadırkentler kurulmuştu,

Yine büyük bir hızla konteynerler hazırlanmış gelmiş, prefabrik konutlar inşa edilmişti,

O günleri yaşayanların anlattığı ilginç hikâyeler var aklımda,

Konteyner ve prefabrik yerleşim birimlerinde psikiyatrlar ve psikologlar dolaşıyor, depremzedelerin travmayı atlatmalarında yardım bile ediyordu,

Ki , o deprem etkilediği insan sayısı bakımından Van ve Erciş depremleriyle kıyaslanamayacak kadar büyüktü,

Buna rağmen hiç de kötü bir deprem sonrası yaşamadığımızı, bugünü görünce anlıyorum,

Erciş ve Van depremleri, AK Parti hükümetinin, hizmet konusunda ilk kez bu kadar başarısız olduğu olaylardır,

Bunun temel nedeni ise ilk gün koyduğumuz teşhistir,

Bölgede bütün koordinasyonu yapacak üst düzey bir bürokrat atanmamıştır,

Deprem travmasını yaşamış ve ardından gelen eleştirilerle bunalmış bir valiyle bu sorunu çözmeye çalışmak büyük hatadır,

Başbakan’ın iyi niyetle bölgeye gitmesi, sorunu çözmek için yeterli değildir,

Deneyimlerden ders almak ve geçmişte yapılanları gözden geçirmek ayıp değildir,

 


Suriye Müslüman değil mi?

SURİYE’yle geldiğimiz nokta şahane,

"Sıfır sorun"dan "savaşırız" noktasına gelen müthiş bir politika,

Bu durumu eleştirmiyorum aslında, Dış ilişkiler süreci dinamiktir, Elbette değişebilir,

Ama bu kadar hızlı ve kökten değişiklik normal değildir ve ciddi bir öngörü hatasına işaret eder,

Buna da bir şey demeyeceğim,

Bu da olabilir,

Ama yakın dönemde yaşadığımız ve yaşamakta olduğumuz iki uluslararası pozisyonla ilgili "tutarsızlık" gerçekten kaygı verici,

Türkiye’nin Irak’ın kuzeyine girmesi ve Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Irak’a girmesiyle ilgili tezkere dönemini hatırlarsınız herhalde,

Burada hükümetin bir tutarsızlığı yok,

O gün de AK Parti hükümeti Abdullah Gül’ün başbakanlığıyla işbaşındaydı,

Ve o gün de AK Parti hükümeti, Kuzey Irak’a girilmesine izin verecek tezkerenin geçmesini istiyordu, Zaten tezkereyi Meclis’e sevk eden de hükümetti,

Ama Türkiye’deki İslamcı çevreler, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesine karşı çıkıyorlardı,

Müslüman bir ülkenin, emperyalist ülkelerin talepleri doğrultusunda, bir başka Müslüman ülkeye savaş açmasına karşı çıkıyorlardı,

Kendi bakış açılarıyla haklılıkları olabilirdi,

Ben tezkerenin geçmesinden yanaydım çünkü,

Yanaydım, Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesinin gerektiğini, aksi takdirde terörün hortlayacağını, Kuzey Irak’ın ABD kontrolüne girdiği her dönemde PKK’nın güçlendiğini, Barzani ve Talabani ile işbirliği yapacak bir ABD’nin Türkiye’nin bölgedeki çıkarlarını ve daha önemlisi sıkıntılarını göz ardı edeceğini yazıyor, söylüyordum,

Sonuçta İslamcı çevrelerin düşüncesi hâkim oldu ve tezkere TBMM’de çoğunluk oylarını almasına rağmen, CHP’nin ve bazı AK Partililerin oylarıyla reddedildi,

İslamcılar çok mutlu oldular,

Sonrasında da bu kararın doğruluğunu hep savundular, bizim gibi tezkerenin geçmesinden yana olanları hep eleştirdiler,

Şimdi aynı çevreler, Suriye’ye yönelik bir harekâtı neredeyse fiştekliyor, canı gönülden istiyorlar,

Üstelik Suriye’ye yönelik bir harekât isteyenler, Irak’a gidip 1 milyon Müslüman’ı öldürenlerden başkası değil,

Yani yine emperyalistlerin bir oyunu, bir talebi var,

Suriye’yi içten içe karıştıranlar da aynı ülkeler,

Ama her nedense Irak’ı Müslüman ülke olarak görüp müdahaleye karşı çıkanlar, Suriye’yi Müslüman olarak görmüyorlar sanki,

Anlamak zor,

Türkiye elbette bölgesinde olan bitene kayıtsız kalamaz,

Elbette Suriye’deki muhalif gruplar desteklenmelidir,

Elbette Beşar Esad yerinde daha fazla kalmamalıdır,

Ama Türkiye’yi bölgede büyük bir savaşa itmek, gelecek açısından ciddi sorundur,

Ekonomileri tıkanan Batılı emperyalistlerin, kendi ekonomilerini canlandırmak için farz gördükleri bir savaşın başlatıcısı olmak Türkiye için ne akıl, ne de ahlak açısından doğrudur,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kıblemizi her gün değiştirmediğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları