Suriye’de başlayan yangın Esad’ın boyunu aştı

SURİYE’de olan biteni Esad ile muhalifler arasında yaşanan bir “iktidar mücadelesi” zannediyorsanız ve Esad’ın gitmesiyle beraber bu işin sona ereceğini düşünüyorsanız, sizlere tavsiyem bu yazıyı okumanızdır.

Suriye’deki kavganın ve savaşın artık Esad’la bir ilgisi kalmadı.

Evet, şu anda Esad diye bir bahane var ama Esad’ın gitmesiyle, Suriye’ye huzur, dirlik, düzenlik geleceğini zannediyorsanız yanılıyorsunuz.

ABD’nin işgali sona erdirmesiyle birlikte Irak’ta sona ereceği düşünülen “terör ve bombalı saldırılar” nasıl son ermediyse, Esad’ın gitmesiyle de Suriye’deki kavga bitmez.

Çünkü Esad, Ortadoğu’da “şişedeki cini” çıkardı. Yıllarca kendi ülkesinde yaptığı katliamlar, akıttığı kanlar yetmiyormuş gibi, İslam dünyasını ve tabii ki başta Ortadoğu’yu yeni bir çatışmanın, mezhep çatışmasının içine attı.

Kimse kendisini kandırmasın veya tabloyu farklı görmeye, göstermeye çalışmasın.

Artık Suriye ve Irak bir “mezhep çatışması” alanıdır.

Mezhep ayrımı ve çatışması giderek derinleşmektedir.

Biliyorsunuzdur, Irak’tan Türkiye’ye tedaviye gelen hastalar var.

Peki biliyor musunuz, bu hastalardan Sünni olanlar Şiilerle aynı hastanede kalmak istemiyorlar, zorunda kalırlarsa en azından aynı katta olmak istemiyorlar.

Bu kadar da değil.

Türkiye’ye gelirken Şiiler Sünnilerin bulunduğu uçaklara, Sünniler de Şiilerin olduğu uçaklara binmiyorlar.

İran’ın desteklediği Hizbullah, Suriye’ye yerleşir ve oradan saldırıya geçerken, Suudi televizyonlarında Hizbullah için Kâbe’de bir zamanlar bulunan en büyük putun adından hareketle “Hizbullat” yani “Lat’ın Partisi” adı kullanılıyor.

Bu nedenle Suriye’de uç veren ve giderek bölgeye yayılan ortam artık Esad’ın boyunu aşmıştır. Yangın Esad’ın gitmesiyle sönecek gibi değildir ve Suriye ile Irak artık “mezheplerin” arenası haline gelmiştir.

Arenanın boyutlarının büyümesi ve genişlemesi an meselesidir.

Seyircilerin bile kendilerini bir anda o arenanın kanlı meydanında bulma tehlikesi vardır.

Bu kanlı hesaplaşmanın nereye kadar gideceğini tahmin etmek ise güçtür.

Herkesin hesabını buna göre yapması gerekir.

 

Üst düzey ağırlama

HERKES ABD gezisinin “perde arkasını” sorup duruyor. Ne biliyorsak yazdık.

Bunca yıldır, çeşitli Türk devlet adamlarıyla ABD’ye gidip geldik. Şu kadarını söyleyeyim, benim tanık olduğum en iyi ağırlamaydı.

ABD başkanları genelde Türk liderlere birkaç saat ayırırdı.

Bir ABD Başkanı ilk kez, neredeyse tüm gününü bir Türk lidere ayırdı.

Sabah başlayan görüşmeler, akşam yemeğinde de sürdü.
Böylesini görmemiştim.

Bu kadar uzun görüşme, uzunluğuna eşdeğer bir verimlilikte oldu mu derseniz, emin değilim.

Serbest Ticaret Anlaşması için ilk adım atıldı, ama yol çok uzun.

Ama farklı bir beklentimiz de yoktu. Bu iş ABD Başkanı’nın tek başına “Yaptım oldu” diyebileceği bir konu değil ki, Obama’nın zaten fazla bir gücü de yok artık.

Suriye meselesinde en azından yalnız bırakılmadık. Buna da şükür.

Gerisiyle ilgili gerçekten net bir bilgi ve fikir edinemedik.

Erdoğan’ın çok üst düzey ağırlanması üzerine sohbet ederken yaşlı bir Amerikalı gazeteci, “Benim de 30 yıldır gördüğüm en üst düzey ağırlama” dedi.

“Ama Evren daha iyi ağırlanmıştı” diye ekledi.

“Ona fazladan ne yapmışlardı” diye sordum.

“Beyaz Saray’a gelişinde 21 pare top atışı yapmışlardı” dedi.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çalışanlarına borç takana işadamı denmeyeceğini anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları