Hobi ama alabildiğine özgürce

MİLLİ Eğitim Bakanı Nabi Avcı çok güzel bir yere temas etti.

Hobilere.

Dershanelerin kapatılmasını savunurken, ‘Çocukların hobilerine ayıracak zamanı olacak artık’ dedi.

Sevgili Doğan Koloğlu’nun arkasından yazdığım satırlarda, Koloğlu’nun en büyük hedefinin bu olduğunu yazmıştım.

Gençlerin hobileri olması için uğraşıyordu Doğan Abi.

Çünkü hobiler, gençleri hem ‘tehlikeli veya zararlı’ ortamlardan uzak tutar, hem gelişmelerine yardımcı olur, hem hayata hazırlanmalarında destek olur, hem de ömür boyu sürecek keyifler ve alışkanlıklar kazandırır.

Bunların tümü, ülke ve dünya için de yararlı işler yapacak insanlar demektir.

Örnek mi?

Hemen yanıbaşımdan bir misal vereyim.

Tarih yazılarını ve tarih programlarını severek okuyup izlediğiniz Murat Bardakçı aslında ekonomisttir.

Ekonomi eğitimi almıştır.

Tarih ve edebiyat ise sadece ‘hobisidir’.

Onu bugün Türkiye’nin sayılı tarihçilerinden biri yapan, eğitimini aldığı ekonomi değil, hobisi olmuştur.

Ya da Felix Baumgartner.

Mesleği askerlik olan bu adamı genç yaşında başladığı hobisi paraşüt dünya çapında şöhret yapmış, dünya rekorlarını altüst etmesini sağlamış ve üstüne üstlük zengin etmiştir.

Elbette her hobi bu sonucu vermez ama insana hayat boyu eşlik edecek bir dost olur.

Ne var ki, hobiler ancak özgür ortamlarda gelişebilir.

Türkiye’de bu konuda da kuşkularım var.

Milli Eğitim Bakanlığı ya da ‘devlet’in ‘hobilerimize’ de karışma ihtimali beni ürkütüyor.

Yarın birilerinin çıkıp neyi hobi edinebileceğimizi, neyi edinemeyeceğimizi söylemesi, hangi hobilerin örf ve âdetlerimize uygun olup hangilerinin uygun olmayacağını dikte etmesi, edinilebilecek ve edinilemeyecek hobilerin bakanlık tarafından listelenmesi, hatta bazı hobilerin kabul edilemez olması ihtimal dahilindedir.

İleride bir gün bir devlet ‘yetkilisinin’ kendini hobilerimiz üzerinde de yetkili görme olasılığı, Bakan Avcı’nın sözlerinden duyduğum memnuniyeti gölgelemektedir.

Yoksa ben de çocuklarımızın zamanlarını dershanelerde değil hobileriyle ilgilenerek veya spor yaparak geçirmelerinden yanayım.

Ama özgürce…

 

BÖLÜNME

ASLINDA kaçınılmazdı.

Bu kadar fazla bölünmüş bir toplumda hiçbir şey tek parça olarak kalamazdı.

Kalmadı da.

Yakın zamana kadar “yekpare-tek vücut’ olarak gördüğümüz İslamcı cephede bir süredir kendini hissettiren ‘çatlaklar’, dershanelerin kapatılması meselesinin netleşmesi ve Başbakan’ın ‘kesin tavrı’ nedeniyle ciddi bir ayrıma dönüştü ve İslamcı cephe ilk önemli bölünmesini yaşadı.

“Bu bölünme neyle sonuçlanır, bölünen parçalar nerede bütünleşir ya da bütünleşecek yer bulur mu?” tartışmaları ayrı konu ama bölünme net.

Bir diğer bölünme ise ‘bölücü’ cephede.

Yine yakın zamana kadar tek vücut halinde TC karşıtı olduğunu zannettiğimiz ‘etnik Kürt siyaseti’ de geçen hafta itibarıyla bölündü.

Bir yanda Öcalan ve BDP-PKK, diğer yanda Barzani ve KDP.

Dağlardaki Kürt gençlerinin idol şarkıcısı Şivan Perver, artık PKK-BDP için tu kaka, hatta daha ötesi ‘satılmış ve hain’.

Aylar önce yazdım, ‘O kadar çok bölündük ki, artık Türkiye bölünmez’ diye.

Giderek haklı çıkıyorum.

O kadar çok bölündük ki, her bölümde artık bir kişi var…

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sofraya değer kazandıranın üzerindeki yemekler değil, o yemekleri paylaşanlar olduğunu anladığımız zaman.

Erişilebilirlik Araçları