Yarım asır öncesi buysa

BABAMI çok anıyorum son zamanlarda.

Rahmet istiyor herhalde.

Yine onu anacağım biraz.

Annem ve kardeşimle babamın “evrak kutusunu” karıştırıyorduk geçenlerde.

Sararmış bir kâğıt parçasını açtık.

Baktık bir şiir.

Öldüğü ana kadar âşık olduğunu bildiğim anneme takıldım.

“Sana yazdığı bir şiirdir olsa olsa” diye… Değilmiş.

1960’ların sonunda Burhan Çingi’nin yazdığı dizeler. Rahmetli Atatürk’e hitap manzumesi diye bir başlık atmış şiirin üzerine saklarken.

Okudum. Bir bölümünü paylaşayım istedim.

Şöyle yazmış Çingi:

Ey ebedi uykuya bizden bıkarak yatan

Bilsen ne hale geldi kurtardığın bu vatan

Utanıp sıkılmadan izindeyiz diyoruz

Rezalet yaparak birbirimizi yiyoruz

Namus şeref bellerde bir hulahop çemberi

Kıvırıp duruyoruz sen gideliden beri

İktisadi alanda çalıp çırpıp koşarız

Evlenip de bindebir kız çıkarsa boşarız

Nerde menfaat görsek o tarafa kayarız

Hep hinoğlu hin olduk tam yirmi dört ayarız.

Vatan millet sevgisi, bu demode sözlerin

Rezalet ummanını bir görseydi gözlerin.

Kirli çamaşırımız yüz senede arınmaz

Bizden başka bu yurtta şeytan bile barınmaz

….”

Bu dizeler 60’lı yıllardan.

60’larda bu yazıldıysa, bugün yazılacak “hitabı” varın siz düşünün.

 

KESEN DE KESİLEN DE

HÜKÜMET ile paralel yapı dediği “şey” arasındaki kavga için yazılanları okuyorum.

“Yakışmaz, Müslüman Müslüman’a bunu yapar mı? Siz aslında kardeşsiniz” gibi komik yorumlar görüyorum.

Hâlâ meseleye “din” eksenli bakıyorlar ve din üzerinden bir barış, bir mutabakat sağlamaya çalışıyorlar.

Bu durum ise sadece komik olmalarına yol açıyor.

Çünkü tarihin gördüğü en kanlı ve en vahşi savaşlar aynı dinin mensupları arasında yaşananlardır.

Çok geçmişe gitmeye gerek yok. Bugüne bakmak bile yeter.

Çok uzağa gitmek yok, dibimizdeki Suriye’ye gitmek bile yeter.

Açın Youtube’u bakın.

Aynı dinin mensupları nasıl birbirlerinin kafalarını bıçakla, zorlaya zorlaya kesiyorlar, başı bedenden nasıl kopararak ayırıyorlar. Sonra da zafer kazanmış gibi herkese gösterip bir videoya alıp yayınlıyorlar.

Kafayı kesen de “Allahuekber” diyerek kesiyor.

Kafası kesilen de “Allahuekber” diyerek boynunu uzatıyor bıçağa.

Ve koyunlar kadar bile çırpınmadan teslim oluyor kafası kesilen.

Çünkü biliyor ki, direnirse daha acılı, parça parça edileceği bir ölüm bekliyor onu.

Tekbirlerle parçalanacağı ölümden kurtulmak için tekbirlerle bıçağa kafasını uzatıyor.

Bunlar da aynı dinin mensupları.

Her ikisi de Müslüman.

Ve artık aralarında mezhep farkı bile kalmamış gördüğüm kadarıyla.

Önce Nusayrileri keserek başladılar, şimdi Sünni ama kendilerinden olmayanları kesiyorlar.

Din adına.

O nedenle “Siz din kardeşiniz” demek tam bir “palavradır”.

Düşman etmez kardeşin kardeşe ettiğini.

 

17 ARALIK FAİLİ MEÇHULÜ MÜ ENGELLEDİ

DÜN Başbakan Erdoğan çok önemli bir açıklama yaptı.

“Deniz Baykal’ı koltuğundan eden görüntüleri çekip yayınlayanlar paralel yapının elemanlarıdır” dedi.
Yani yıllardır merak edilen sorunun yanıtını verdi.

Eğer durum gerçekten buysa, ki artık hiçbir şeyden emin olamıyoruz, Başbakan bunu dün öğrendi ve dün mü açıkladı?

Pek zannetmiyorum.

Bunu uzun zamandır biliyor olmalı.

Baykal’ın o gün ve Bahçeli’nin bir başka zaman söylediği gibi bu tarz götüntüler yayınlandıktan sonra muhalefet hep “Elinde devletin gücü var. MİT var, istihbarat var. Yapanı bul” dedi.

Ama hiçbir ilerleme kaydedilmediği söylendi.

“Bulamadık” açıklamaları yapıldı.

Peki bu görüntüleri kimin çekip kimin yaydığı ancak 17 Aralık’tan sonra mı tespit edilebildi?

17 Aralık olmasaydı, Deniz Bey’in başına gelenler faili meçhul mü kalacaktı?

 

ÇIKINCA GÖRÜŞÜRÜZ

BAZI gazeteciler Abdullah Öcalan’la görüşmek için İmralı’ya götürülecekmiş.

Benim götürülenler arasında olmayacağım belli.

16 yıl önce Öcalan’la zaten görüşmüştüm.

Bugün ne diyorsa, o gün de aynılarını söylemişti.

Hatta bu yüzden mahkemesinde benim tanık olarak dinlenmemi talep etmişti, ama reddedilmişti.

Şimdi kendisiyle bir kez daha görüşmek isterdim, doğru.

Ama İmralı’ya götürülmeyeceğim için çok dertlenmiyorum.

Çıktığı zaman görüşürüz.

Belli ki, çok da beklemeyeceğiz.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
En fazla eleştirenler en şerefsizler olmadığı zaman.
Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları