BEN size bir sır vereyim,
Hepiniz, hepimiz, hatta belki siyaset kandırılıyor,
Size söyleyeyim, ortada "ihbarcı bir subay" falan yok,
Emin olun ki yok,
Yani TSK eğer bir cadı avı başlattıysa ve meşhur "ihbarcı subayı" araştırıyorsa hiç
boşuna yorulmasın,
İhbarcı subay diye birisi yok,
Yaratılan atmosfere göre, TSK içinde "vatanını seven ve demokrat" bir subay var, Bu
subay, TSK’daki antidemokratik uygulamalara kızıp kızıp ikide bir ihbar mektubu
yazıyor ve bu mektuplarına "müthiş" belgeler ekliyor,
Ancak belgelere bakınca görüyorsunuz ki, bunlar uzun zaman içinde toplanmış, farklı
birimlerden, farklı dönemlerden belgeler,
Ben size söyleyeyim, bunları tek bir subay toplamış olamaz, hele hele bugün kafası
bozulduğu için bunları postalayan bir subay hiç olamaz,
Çünkü belgeler anlık bir "kafa bozukluğunun" eseri değil, uzun dönemli, sistematik
bir çalışmanın ürünü,
Belli ki, bu belgeler zaman içinde TSK’dan dışarı çıkarılıp toplanmış, biriktirilmiş
ve dosyalanmış,
Bana sorarsanız, Ergenekon savcılarında bizim bu peyderpey gördüğümüz belgeler ta
başından beri mevcut,
Sadece savcılarda değil, devletin en üst kademelerinde de bu belgeler uzun zamandır
var,
Ama birileri toplum mühendisliği yapıyor ve bunları bize yavaş yavaş sızdırıyor,
gündemde diri tutuyor,
Ve bence bu çalışmalar 1 kişinin ürünü falan da değil,
Bütün bunları toplayan, hazırlayan ve yazan geniş bir ekip var,
"Kim bunlar" diyorsanız, emin olun bilmiyorum,
Ama emin olun birileri de onları dinliyor ve belgeliyordur,
Konjonktür değişince hep birlikte onu da öğreniriz,
Domuz gribinde bakanlık sınıfta kaldı
TÜRKİYE 40 küsur milyon doz domuz gribi aşısı ısmarladı,
Hem de daha kimse ısmarlamamışken, oluşacak salgını öngörerek, aylar öncesinden,
Gerçi salgın başladı, 70 kişi öldü, on binlerce hasta var, hastalık giderek
yayılıyor ve ortalıkta hâlâ aşı yok ama olsun,
Aşılar ısmarlandı,
Bu hafta, sağlık personelinden sonraki ikinci risk grubu çocuklar aşılanmaya başlıyor,
Fakat aşılar gelmeden önce öylesine tartışıldı ve Başbakan Erdoğan sayesinde
tartışma öyle yerlere gitti ki, şu anda aşı olmak isteyen kimse kalmadı,
Yani aşılar gelecek fakat aşı yaptırmak isteyen olmayacak,
Aşıların olumsuz yan etkileriyle ilgili inanılmaz hikâyeler, şehir efsaneleri oluştu,
Bu saatten sonra bakanlığın, insanları aşı olmaya nasıl ikna edeceğini doğrusu çok
merak ediyorum,
Başbakan Erdoğan, vatandaşın konuştuklarını en üst perdeden telaffuz edip, bir
anlamda yarın öbür gün oluşacak spekülasyonları önceden kendi söyleyince iş iyiden
iyiye çıkmaza girdi,
Artık bu işin ucunu yakalamak imkânsız,
Tabii Sağlık Bakanlığı da hata üzerine hata yapıyor,
Şimdiye kadar devlet eliyle her türlü kaynağın aktarıldığı özel hastane sistemine
her şey serbest, domuz gribi testi yasak,
Kamu hastaneleri ise zaten vakalara yetişemiyor,
Ben domuz gribinin çok da öldürücü olduğunu zannetmiyorum ama emin olduğum bir şey
var; domuz gribinden ölenler, bakanlığımızın üstün başarısı sayesinde domuz
gribinden öldüklerini anlamayacaklar bile,
Bedel ya ödenir ya ödetilir
"ONUR Öymen istifa etsin" diyerek Onur Öymen’e "hakaretler" döşenenlere bakıyorum,
Onur Öymen’i savunacak falan değilim ama manzara komik,
Neredeyse genlerine işlemiş bir Alevi karşıtlığı barındıranlar, Alevileri adamdan
saymayanlar, Alevilere inançları nedeniyle hakaret edenler, birdenbire Aleviliğin
koruyucusu ve kollayıcısı haline gelmiş, Onur Öymen’in üzerine gidiyorlar,
Tam bir sahtekârlık, tam bir ikiyüzlülük,
Tabii bu durum Onur Öymen’i haklı çıkarmıyor ya da yaptığını hafifletmiyor,
Sadece Onur Öymen’in CHP’de değil bir başka partide siyaset yapması gerektiğini
gösteriyor,
Onur Öymen’in tartışılan sözlerini birkaç kez dinledim,
Söylediği, aslında söylemek istediği değil,
Onur Öymen demek istiyor ki: "Devletin yapması gerekenler vardır, Çok üzülsek de,
yapılması üzücü olsa da devletler ne yazık ki bunları yaparlar,"
Benim anladığım bu,
Ama o kadar kötü bir örnek veriyor ki, ne demek istediğinin zerre önemi kalmıyor, ne
dediği öne çıkıyor,
Ama siyaset böyle bir şey,
Ağızdan çıkan önemli,
Onur Öymen’in ağzından çıkan daha da önemli,
Çünkü bir anda partisinin üzerine yapışıyor, CHP’nin 1930’lardaki anlayışta
kaldığını, gelişemediğini göstermek için kullanılıyor,
Ve dahası, Türkiye’de rejimin teminatı olan bir kitleyi de kızdırıyor, küstürüyor,
Bu işlerin bedeli vardır,
Onur Öymen bunu bilmelidir,
O veya parti yönetimi bu bedeli ödemezse, bu bedel ödetilir,