O sorunun yanıtı verildi

SEVGİLİ dostum Ekrem Dumanlı da bizim Genelkurmay röportajını okumuş ama o da "yanlış" okumuş,

Yazısında mealen diyor ki: "Genelkurmay başkanları tehdit savurmaz, Eğer bildikleri varsa, elinde delili varsa bunları Cumhurbaşkanı’yla, Başbakan’la paylaşır,"

Ekrem Dumanlı’ya, röportajı salim kafayla, kızmadan, öfkelenmeden yeniden okumasını teklif ediyorum,

Soruları da, yanıtları da,

Ekrem Dumanlı’nın kafasına takılan, benim de sorularım arasında,

Çünkü dikkatli ve tarafsız okuyucuların gözünden kaçmayan bir şey var bizim röportajda,

Her şey soruldu,

Cevabı alınan her şey yazıldı,

Ekrem Dumanlı’nın sorusunu da sorduk,

"Bunları Başbakan’la paylaşmıyor musunuz, konuşmuyor musunuz?" diye,

Onun yanıtı da röportajda var,

Bizim bu sorumuza Başbuğ, "Her şeyi Cumhurbaşkanı ve Başbakan’la paylaşıyorum" diyor,

Bu ne demek, "Elimizdeki her türlü bilgiyi üst makamlarla paylaşıyoruz" demek değil mi?

Peki serzenişi niye?

Belli ki, umduğu, beklediği, istediği desteği görememiş,

Belli ki, bu yüzden konuşuyor,

Ekrem Dumanlı, Genelkurmay’da 5 saat kalmamıza ve bunu belirtmemize de takılmış anladığım kadarıyla,

Bilmeli ki, biz gazeteciyiz, Hem de iyi gazeteciler, Hiçbir kuruma, cemaate, partiye, siyasi fikre mensup veya bağlı ve hatta yakın olmayan gazetecileriz,

5 saat kaldıysak bunu da söyleriz, Eğer Fethullah Gülen’le röportaj yapmış olsak, onunla kaç saat geçirdiğimizi de yazardık,

Çünkü bu da röportajın bir unsurudur,

Okurun röportajı algılamasında yeri vardır,

Ekrem’den bir de samimi itiraf beklerim:

"Acaba Genelkurmay Başkanı, Zaman Gazetesi’ne röportaj verseydi, Ekrem ‘Biz sizinle konuşmayız’ mı diyecekti, yoksa 1 saat dolunca ‘Daha fazla kalamayız, biz gidelim’ mi?"

 

 


Eleştiri hakkı

GENELKURMAY Başkanı’nın sıkıntılı olmakta ne kadar haklı olduğunu bugün bir kez daha gördük,

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama bugün Genelkurmay’ı ve Genelkurmay Başkanı’nı eleştirenler kervanına bir isim daha katıldı,

Cemil İpekçi,

Aşk hayatı pek de iyi gitmediğini okuduğumuz ünlü muhafazakâr eşcinsel modacımız, GATA’ya türbanla girilmemesini eleştirmiş,

Ama geç kaldı, Genelkurmay Başkanı bile bunu eleştirdi zaten,

Cemil İpekçi’nin herkesi eleştirme hakkı var,

Ama keşke bu hakkını biraz da Türkiye’de ciddi sıkıntılar yaşayan ve ne yazık ki, "muhafazakârların" görmezden gelmeyi tercih ettiği eşcinsel haklarını korumak için kullansa,

 

 


YÖK’te aklıselim de var

YÖK’ün Danıştay’la inatlaşmaya girmesi, YÖK içinde de sıkıntılar yaratıyor,

Dün konuştuğumuz bir YÖK üyesi, durumu şöyle özetliyor:

"Katsayı kararına itiraz için hukuk müşaviri hazırlanıyor, İçeriğini bilmiyorum,

Ama biliyorum ki, YÖK üyeleri yaşananlara üzülüyor,

Yüksek Öğretim Kurulu için de tabii ki çok sıkıntılı bir durum ortaya çıkıyor, Bir kere yargı kararlarına saygı duymak zorundayız,

Yürütmenin kararları açık ama yargı da kendi görevini yapmıştır,

Kararı yargı bozduysa yürütme mutlaka yargı çerçevesinde düzenleme yapmalıdır, Yargıya rağmen değil, Değerlendirmelerimiz de yargı ne diyorsa, ona göre olmalıdır,

Matematiksel olarak çok sayıda çözüm önerisi getirilebilir,

Ziya Bey, istatistikçi ve çok iyi bir sosyolog, Tabii ki alternatifleri hazırdır, Gerçek çözüm ise rakamlarla oynayarak değil gerçek anlamda, yargı çerçevesinde kalarak bulunmalı,

YÖK üyesi olarak ben haksızlık var ya da yok üzerinde değil, temel sebepler üzerinde çalışılması gerektiğine inanıyorum, Ortada bir haksızlık olduğu dile getiriliyor, Bana göre; temel sebep Türk yüksek öğretiminin Avrupa standartlarını yakalayamamasıdır, Türkiye’de öğrenci seçiminden rektör seçimine, öğretim elemanlarının durumuna kadar yükseköğretim sisteminde çok ciddi bir reforma ihtiyaç var, Arkadaşlar biz aramızda da konuşuyoruz bunu, Sayın başkan da, Türkiye’de yükseköğretim reformunun yapılması gerektiğini düşünüyor, Bir kere Bolonya süreci bizim yükümlülüklerimiz de olan bir süreç,

Ancak bu bir kesimin meselesi değil, milli bir meseledir, Bugünkü rektör seçimi sistemi üniversiteleri çok zora sokuyor, Üniversiteler, akademik olarak tıkanıyor, Üniversitelerde rektör, akademisyenlerin oylarıyla seçiliyorsa o seçimin sonucuna uyarsınız ya da siz kendiniz atarsınız, Oturulur, çağdaş metot neyse o tespit edilir, Seçilmişlerin, ayrıca atanması tartışılmalıdır, Ben şu ya da bu olsun demiyorum ama oturup tartışılsın,"

İsmi bende saklı bu YÖK üyesinin söylediklerinin altına imza atmak mümkün,

Ancak ne yazık ki, Türkiye’de kimse mutlak doğrunun peşinde değil, herkes kendi doğrusunun peşinde koşuyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İktidar sahipleri, çocuklarının da torunlarının da bu ülkede yaşayacağını unutmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları