Komplodan şikâyet eden komplo kurmamalı

"KÂĞIT parçası" aslında "kâğıt parçası" değilmiş,

Şimdi Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dönüp de kendisini yanıltanlara, kamuoyu ve siyaset önünde zor duruma düşürenlere, "Hesap verin, Beni niye kandırdınız" demeyecek mi?

Demeli,

Her kim veya kimler ki "Efendim o bir kâğıt parçası" dediyse onları karşısına almalı ve "Ben bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’yım, en güvenilen kurumunun başındaki adamım, Bana nasıl yalan söylersiniz, beni nasıl zor duruma düşürürsünüz" demeli ve sadece Albay Dursun Çiçek değil, Genelkurmay Başkanı’nı bu duruma düşüren kim varsa hepsi hesabını vermeli,

Olay bununla da sınırlı değil elbet,

Eğer Albay Dursun Çiçek o "kâğıt parçası"nı kendi başına hazırlamadıysa, ona hazırlama emri verenler de bunun hesabını vermeli,

Ve eğer o belge gerçekse Dursun Çiçek’in de bir an önce Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilmeli,

Tabii akıllara gelen bir soru var, "İrtica ile mücadele edilmemeli mi?"

Elbette edilmeli, İrticayla da, bölücülükle de ve yeni düşman işsizlikle de mücadele etmek her vatanseverin, her kamu kuruluşunun görevi,

Türk Silahlı Kuvvetleri de MGK tarafından Türkiye’nin önemli sorunlarının başında geldiği belirlenen irticayla mücadele etmeli,

Etmezse görevini yapmamış olur,

Ama hiçbir hukuk devletinde mücadele "hukuk dışı yöntemlerle" yapılamaz,

Hele hele "komplo kurarak" hiç yapılamaz,

Dursun Çiçek’in ve o belgeyi başka kim hazırladıysa topunun suçu irticayla mücadele etmek değildir,

İrticayla mücadele adı altında ya da herhangi bir isim altında komplolar üretmek, birilerini karalamak, gerçek olmayan suçlar yaratmak, hiçbir "yasal kurumda" olabilecek şeyler değildir,

Bazılarımız söz konusu "komplonun" hedefinden dolayı, "Ne var canım bunda, kötü mü yapacakları" diye düşünüyor olabilir,

Ama asla unutmayın ki, komplolar bir başladı mı, nereye gideceğini, yarın kimi hedef alacağını ve sonuçlarının ne olacağını kimse bilemez,

Düne kadar Silahlı Kuvvetler’e kurulan komplolara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni savundum,

Ama eğer Türk Silahlı Kuvvetleri içinde birileri, başka birilerine komplo kuruyorsa bu kez yine komplo kurbanlarını savunurum,

"KÂĞIT parçası" aslında "kâğıt parçası" değilmiş,

Şimdi Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ dönüp de kendisini yanıltanlara, kamuoyu ve siyaset önünde zor duruma düşürenlere, "Hesap verin, Beni niye kandırdınız" demeyecek mi?

Demeli,

Her kim veya kimler ki "Efendim o bir kâğıt parçası" dediyse onları karşısına almalı ve "Ben bu ülkenin Genelkurmay Başkanı’yım, en güvenilen kurumunun başındaki adamım, Bana nasıl yalan söylersiniz, beni nasıl zor duruma düşürürsünüz" demeli ve sadece Albay Dursun Çiçek değil, Genelkurmay Başkanı’nı bu duruma düşüren kim varsa hepsi hesabını vermeli,

Olay bununla da sınırlı değil elbet,

Eğer Albay Dursun Çiçek o "kâğıt parçası"nı kendi başına hazırlamadıysa, ona hazırlama emri verenler de bunun hesabını vermeli,

Ve eğer o belge gerçekse Dursun Çiçek’in de bir an önce Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişiği kesilmeli,

Tabii akıllara gelen bir soru var, "İrtica ile mücadele edilmemeli mi?"

Elbette edilmeli, İrticayla da, bölücülükle de ve yeni düşman işsizlikle de mücadele etmek her vatanseverin, her kamu kuruluşunun görevi,

Türk Silahlı Kuvvetleri de MGK tarafından Türkiye’nin önemli sorunlarının başında geldiği belirlenen irticayla mücadele etmeli,

Etmezse görevini yapmamış olur,

Ama hiçbir hukuk devletinde mücadele "hukuk dışı yöntemlerle" yapılamaz,

Hele hele "komplo kurarak" hiç yapılamaz,

Dursun Çiçek’in ve o belgeyi başka kim hazırladıysa topunun suçu irticayla mücadele etmek değildir,

İrticayla mücadele adı altında ya da herhangi bir isim altında komplolar üretmek, birilerini karalamak, gerçek olmayan suçlar yaratmak, hiçbir "yasal kurumda" olabilecek şeyler değildir,

Bazılarımız söz konusu "komplonun" hedefinden dolayı, "Ne var canım bunda, kötü mü yapacakları" diye düşünüyor olabilir,

Ama asla unutmayın ki, komplolar bir başladı mı, nereye gideceğini, yarın kimi hedef alacağını ve sonuçlarının ne olacağını kimse bilemez,

Düne kadar Silahlı Kuvvetler’e kurulan komplolara karşı Türk Silahlı Kuvvetleri’ni savundum,

Ama eğer Türk Silahlı Kuvvetleri içinde birileri, başka birilerine komplo kuruyorsa bu kez yine komplo kurbanlarını savunurum,

 


HSYK ikiye bölünmeli

DÜN HABERTÜRK’te yayımlanan yeni Anayasa’yla ilgili bazı maddeler son derece yerinde adımlar, Ancak iki madde konusunda tereddütlerim var, Bunlardan biri, parti kapatma davalarında Meclis çoğunluğunun onay vermesi şartı getirilecek olması, Bu, şu anlama gelir: “İktidar partileri kapatılamaz,”

Bu kabul edilebilir gibi değil,

Diğer bir “hatalı” madde ise HSYK’nın yapısıyla ilgili olan,

HSYK üyelerinin bir bölümünün Meclis tarafından seçilmesi öngörülüyor,

Bu da doğru değil,

Eğer böyle bir şey yapılacaksa, 1961 Anayasası’na geri dönmek lazım,

Orada HSYK diye bir şey yoktu, HYK ve SYK diye ikili bir yapı vardı, Yani Hâkimler Yüksek Kurulu ve Savcılar Yüksek Kurulu,

Bence bugünkünden çok daha doğru, demokratik bir yapıydı, Yine o yapıya dönülür ve Savcılar Yüksek Kurulu’na TBMM’nin seçeceği ve biri iktidarı, biri muhalefeti temsil edecek iki üye atanabilir,

Ancak tamamen bağımsız olması gereken Hâkimler Yüksek Kurulu’na siyasi bir atama yapılmamalıdır,

Tabii ortada henüz tam olarak netleşmiş bir Anayasa yok ama HSYK’nın içine siyaset sokmak gibi bir fikir olduğu açıkça görülüyor,

 


Gördünüz mü yediğimiz kazığı

GALATASARAY, Özhan Canaydın döneminde Ali Sami Yen Stadı’nı geri verip, bunun karşılığında Seyrantepe’de bir stadın kullanım haklarını elde ederken, ben sürekli bağırdım, “Böyle bir şey yapamazsınız, Ali Sami Yen arazisi altındır, Bu verilip yerine üç otuzluk bir stat yapımı kabul edilemez” diye,

Yönetim çok öngörülü olduğu için dinlemedi, Hesabı o zaman yapmıştım, Ali Sami Yen arazisi en az 600-700 milyon dolarlık bir değerdir, 150 milyonluk bir stat için bunu geri veremezsiniz diye,

Ama verdiler,

Şimdi Seyrantepe’de kullanım hakkı Galatasaray’a ait bir stat yapılıyor ve Ali Sami Yen artık TOKİ’nin, Ve dün TOKİ, Ali Sami Yen arazisine değer biçti, 1,2 milyar dolar, Seyrantepe’nin 150 milyon dolara yapıldığı hatırlanırsa hatanın büyüklüğü de ortaya çıkar,

Not: Okurlar, “Galatasaray’ın mali yapısıyla ilgili bizi bilgilendirsenize” diye mesajlar atıyorlar, Birkaç gün içinde yapacağım,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Karalayanın karalandığını anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları