Sözde uzlaşma arayışı

ANAYASA değişikliğiyle ilgili uzlaşma arayışları "tuluat" havası vermeye başladı,

Cemil Çiçek dün Deniz Baykal‘a, "Gelin masaya oturalım ve bir uzlaşma arayalım" diyor,

Oysa birkaç gün önce Deniz Baykal, "Üç madde hariç uzlaşmaya açığız" demiş ve masaya oturmaya hazır olduğunu söylemişti,

CHP başından beri, "Ya değişikliğin bir bütün halinde toptan referanduma gideceği yolundaki maddeyi kaldıralım ya da itirazımız olan üç maddeyi ayırıp gerisinde uzlaşma arayalım, O üç maddeyi de doğrudan referanduma götürelim" diyor,

CHP’nin bu önerisi AKP’den kabul görmemişti,

Durum bu kadar netken Cemil Çiçek bir kez daha, "Gelin masaya oturalım"

diyor,

Benim anladığım şu,

Uzlaşma olmayacağını herkes biliyor,

Ama herkes "uzlaşmayan taraf" olarak görünmemek için sürekli "uzlaşma arayışındaymış" havası yaratmaya, kamuoyunu

"Biz uzlaşmacıyız, karşı taraf değil" diye ikna etmeye çalışıyor,


Yerinde olsam

FIAT’ın başına Gianni Agnelli’nin “iyi çocuk” olan torunu geçti,

Aslında şirketin başına abisi geçecekti, Ama o “kötü çocuk” olduğu için şirketten uzaklaştırılmıştı, İyi  çocuk ise yıllardır FIAT’ta çalışıyor, önemli kararların arkasındaki aile ferdi olarak görünüyordu,

O kadar “iyiydi” ki, Ferrari’nin başından FIAT’ın başına geçen müthiş adam Luca di Montezemolo  koltuğu ona devretmekten başka çare bulamadı,

Şimdi şirketi, Gianni Agnelli’nin torunu olarak o yönetecek,

Gianni Agnelli, bir dönemin en “hoş” adamlarından biriydi, Diğeri ise hiç kuşkusuz Onassis,

Onassis dipten gelmişti, Agnelli ise doğuştan varlıklıydı,

İkisi de müthiş bir yaşam sürdüler,

O günlerin fotoğraflarındaki “duruşları” hâlâ gözümün önündedir,

Gianni Agnelli’den sonra aileden hiç kimse şirkette başarılı olamadı,

Şimdi yine bir aile ferdi işin başında,

İyi çocuk olarak John Elkann, 33 yaşında dedesinin şirketinde başkan,

Haberi okuduğum zaman düşündüm, “Acaba iyi çocuk olmak mı iyi yoksa hiç de şart değil mi?” Ya  da genler, tercihlerimizi özgürce yapmamızı engelleyen ve belki de “mutluluğumuza mal olan” birer “talihsizlik” mi?

John Elkann’ın FIAT’ın başına geçmesi beni birkaç yıl öncesine götürdü,

O günlerde kendi açımdan önemli bir karar almıştım, Ve adını burada zikretmeme gerek olmayan  biriyle, Türkiye’nin en zengin ailelerinden birinin bir numaralı vârisiyle bu kararımı paylaşıyordum,  Adını vermediğim vâris, babasının gözüne girmek için yıllardır çabalayan, bütün hayatını işe vakfeden biriydi,

Kararımı dinledikten sonra bana döndü ve şöyle bir cümle kurdu:

“Fatih ben senin yerinde olsam,,,”

Cümlesini tamamlatmadım,

“Bak” dedim, “Ne sen benim yerimde olabilirsin, ne de ben senin, Eğer böyle bir cümle kurmaya  çok hevesliysen senden önce ben kurayım, Eğer ben senin yerinde olsaydım, babamın milyar  dolarları olsaydı senin gibi sabahın köründe işe gelmezdim, Saatlerce abuk sabuk raporları  okumazdım, Selam bile vermeyeceğim türde insanlarla muhatap asla olmazdım,”

Merak etti, “Ne yapardın?” diye sordu,

“Okyanusu tekneyle en hızlı geçme rekorunu kırmaya çalışırdım, Önce balonla, sonra da bir yelkenliyle dünyanın çevresini dolaşırdım, Bir araştırma gemisinde birkaç yıl geçirirdim, Okyanusun yüzlerce metre altına dalacak bir denizaltı alırdım, Onunla dalardım, Kendi kullanacağım sesten hızlı  bir uçak edinmeye çalışırdım, Boğaz’da yalı alacağıma, bir enstitü kurar, evde olduğum zamanı  orada geçirirdim, Daha sayayım mı, ister misin?,, Ama asla babamın gözüne girip işlerin başına  geçeceğim diye kendimi yırtmazdım, Bunu yapacak yeterince kardeşin var,”

Bunları dinledi ve yeniden,

“Ben senin yerinde olsam” diye başladı,

“Gel yer değişelim o zaman” deyince sustu,

Hiçbirimiz, bir diğerimizin yerinde değiliz,

Ama bir kuşak öncesinin başarılarının esiri olmak bence şanssızlık,

Belki de kendi  başarılarımızın ve mutluluklarımızın önündeki en büyük engel,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Bilmediğimizi bildiğimiz zaman.

Erişilebilirlik Araçları