Fenerbahçe düşerse iki süper ligimiz olur

BUGÜNLERDE durumum şahane,

Herkes bana kızıyor,

Fenerbahçelisi de, Galatasaraylısı da,

Aldık mı toplumun yüzde 80’ini karşımıza,

Gerçi her ikisinde de aklıselim insanlar ne dediğimi anlıyorlar ama anlamamak da serbest,

Tek kızdığım okumadan, anlamaya çalışmadan önyargıyla küfredenler,

"Aziz Yıldırım cezalandırılsın, Türk futbolunda pislikler temizlensin ama Fenerbahçe küme düşmesin" dedim, Galatasaraylılar köpürdü,

Fenerbahçeliler zaten çok kızgın ama bana niye kızgınlar anlamadım, Daha doğrusu medyaya niye kızgınlar onu hiç anlamadım,

Soruşturmayı yapan medya değil, Aziz Yıldırım’ı 9 aydır takip eden medya değil, tutuklayan medya değil, dosyayı oluşturan medya değil,

Biz sadece olan biteni aktarmaya, merakları gidermeye çalışıyoruz,

Suçlu yine biz olduk, yani medya,

Anlamadım ki bu işi,

Futbol temiz olsun istemiyor musunuz?

Böyle gelmiş böyle gitsin mi?

Galatasaraylıları da anlamıyorum,

Fenerbahçe küme düşsün,

İyi düşsün,

Peki düşerken yanında neleri götürüyor farkında mısınız?

Bakın şimdi geri kalanları da kızdıracağım belki ama ne yapayım duramıyorum; Türkiye Süper Ligi’nin ya da benim anladığım adıyla 1, Lig’in yüzde 40’ı Fenerbahçe’dir, yüzde 40’ı Galatasaray,

Gerisinin toplamı da yüzde 20’dir,

Her takım büyüktür, her takım önemlidir ama ekonomik büyüklüğün yüzde 80’i bu iki takımdır,

Bunlardan birisi eksik olursa, Türk futbolunun toplam kalitesi düşer,

Değer bölünür,

Futbolu kirletenlerin en büyük günahı budur,

Sadece kendi takımlarına değil, Türk futboluna büyük zarar vermişlerdir,

Fenerbahçe veya Galatasaray ligde olmazsa, bundan herkes zarar görür,

Şu kadarını söyleyeyim,

Fenerbahçe önümüzdeki yıl 2, Lig’e düşürülürse önümüzdeki yıl iki birinci lig olacak demektir,

Fenerbahçe düşmez, düştüğü yeri yukarı taşır,

Aynı şey Galatasaray’ın başına gelse, aynı sonuç olur,

Bu iki takımdan hangisi düşerse düşsün, Türk futbolu kaybeder,

Dediğim budur,

Bu kadar basittir,

 


Siz ne anlarsınız Galatasaraylılıktan

YILLARDIR Galatasaray Spor Kulübü kongrelerine gitmiyordum,

Cumartesi günü gittim, Olağanüstü Mali Genel Kurul’a,

Bir de konuşma yaptım,

Bazı kongre üyeleri çok kızmış,

Hakaret dolu mail’ler atmışlar,

Başkan Ünal Aysal çıkıp "Galatasaray sevgimizden kimse şüphe duymasın, Galatasaray için kötü bir şey yapmamız mümkün değil, Bu yetkileri bize gönül rahatlığıyla verebilirsiniz" deyince çıkıp şunu söyledim:

"Aziz Yıldırım’ın Fenerbahçe’yi sevmediğini söyleyebilir misiniz? Büyük ihtimalle herkesten çok seviyordur, Ama sevgi, hata yapmaya engel değildir, O kadar çok sevdiği kulübünü düşürdüğü duruma bakın, Ben bu kadar geniş yetkilere sadece ‘Galatasaray’ı seviyorum’ dediği için kimseye vermem" dedim,

Bunu dediğim yönetim kurulunda kimler var?

Can dostlarım,

Ali Dürüst, Abdurrahim Albayrak, Mete Başol, Dahası Faruk Süren de yönetimin en büyük destekçilerinden,

Bir gün önce Mete bendeydi, sohbet etmiştik, Abdurrahim’le sık sık konuşuruz zaten, Ali Dürüst’le sık sık bir araya gelir Galatasaray konuşuruz,

Kongreden çıktık, akşam da Faruk Süren’in oğlu Emir’in düğünündeydik,

O yönetim masasında oturan ve benim eleştirdiğim dostlarımla, arkadaşlarımla gece boyunca gırgır yaptık,

Galatasaray budur,

Kongrelerde birbirimizi eleştirir, oradan çıkar eleştirdiklerimizle pasajda kafa çekerdik yıllarca,

Şimdi de bizim gibi Galatasaraylılar için durum farklı değil,

Ama Galatasaray öyle bir hale geldi ki, bunu anlamaktan aciz, Galatasaraylılığın ne olduğunu bilmeyenler kulübü doldurmaya başladı,

Sonra da mail’lerle hakaret,

Ya bırakın bu işleri,

Siz kiiiim, Galatasaray kiiiim!

 


YSK’nın Dicle kararları

"YEMİN krizi" sona ermiş olsa da kriz bence bitmedi,

Tutuklu milletvekilleri ne olacak belli değil,

2 CHP’li, 5 BDP’li ve 1 MHP’li için yakın gelecekte Meclis koltuğuna oturma şansı görünmüyor,

Bu arada Hatip Dicle kararıyla ilgili olarak eleştirdiğim Yüksek Seçim Kurulu, bana aldıkları kararların metinlerini yollamışlar,

"Biz hata yapmadık" dercesine,

YSK’nın 17,4,2011 tarihli kararında "Mehmet Hatip Dicle’nin başvuru tarihi itibarıyla memnu hakların iadesine ilişkin bir evrak ibraz etmediğinden TC Anayasası’nın 76, ve 2839 sayılı kanunun 11 ve 21, maddeleri uyarınca milletvekili adaylıklarının iptaline" demiş YSK,

Burada bir kusur yok, Haklılar,

Sonra ikinci bir karar vermişler 21,04,2011 tarihinde ve demişler ki: "Mahkemeden alınıp şikâyet süresi içinde ibraz edilen kararda hükümlünün yasaklanmış haklarının bulunmadığının tespitine karar verildiği, içeriği itibarıyla bu kararın yasaklanmış hakların geri verilmesi kararı niteliğinde bulunduğu, bu suretle Diyarbakır seçim bölgesi bağımsız milletvekili adayı olan Mehmet Hatip Dicle’nin milletvekili adayı olma koşullarına yeniden sahip olduğu saptandığından adaylığının kabulüne karar verilmesi gerekmiştir,"

Bu da doğru karar, Çünkü mahkeme demiş ki: "Yasaklı değildir,"

Sonra 10,06,2011 tarihinde bir karar daha almışlar ve mahkûmiyetin kesinleşmesine ilişkin kararın aday listelerinin kesinleşmesinden sonra gelmesi ve seçmen pusulalarının yeniden basılmasına imkân olmaması nedeniyle seçime girmesine izin vermişler,

Ardından 21,06,2011 tarihinde bir karar alarak "tam kanunsuzluk hali" nedeniyle milletvekilliğini iptal etmişler,

Benim ilk kararlarla ilgili hiçbir itirazım yok,

YSK gerekeni yapmış,

Ancak iptal kararını açıkçası "doğru" bulmuyorum,

Hatip Dicle seçilmiştir,

YSK o noktada devre dışında kalmıştır,

Dicle’yi mahkûm eden mahkeme, kararı Meclis’e yollar ve Dicle’nin vekilliği otomatik olarak düşer,

O sandalye de boş kalır,

Ya da Diyarbakır’da o sandalye için yeniden seçim yapılır,

Bence hukuk böyle diyor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
‘Yanlış’ın yanlı kökünden geldiğini bildiğimiz zaman

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları