Üzülmek

PAZARTESİ akşamı en can dostumla sohbet ediyoruz, 12 yaşından beri arkadaşız,

Amy Winehose’un ölümü konu oldu bir ara,

Kızım, "Babam çok üzüldü" dedi,

Dostum, "Ne o kadar üzüldün" diye sordu,

"Ben bu gibi insanların dünyaya armağan olduğunu düşünüyorum, Hayatımızı güzelleştirmek için dünyaya geldiklerine inanıyorum, Çok yok bunlardan, Arada bir çıkıyor, O da böyle erken gidince insan üzülüyor, Elinden hediyesi alınmış gibi hissediyor insan kendini" dedim,

"Ben üzülmedim" dedi,

"Niye" diye sordum haliyle,

"Bana ne Amy Winehouse’tan, Ben şehitlerimize üzülüyorum asıl" diye bir yanıt verdi,

Ben de kendimi tutamadım,

"Oğlum sen öküzsün" dedim,

"Niye" deri afallayarak,

"Sende belirli bir miktar üzüntü var ve birine üzülürsen diğerine üzülecek üzüntün mü kalmıyor" dedim,

"Ne alakası var" diye ısrar etti,

"Amy Winehouse’a üzülürsen şehitlere üzülemez misin? Üzüntü kapasiten mi var? 15 şehit olunca her birine düşen üzüntü payın azalıyor mu?" diye devam ettim,

"Yoo, 15 şehit olunca daha çok üzülüyorum" dedi,

"Benim dediğim de bu, Aynı anda hem Amy’ye üzülebilir insan, hem şehitlere, Farklı farklı duygularla üzülür insan, Annenle baban aynı günde ölse, ‘Anneme üzüleceğim ama babama üzülemeyeceğim, O kadar üzüntüm yok’ mu diyeceksin? Ona da üzülüyorum, buna da üzülüyorum, Birine üzülmem öbürüne üzülmemi engellemiyor, Hangisine üzüleyim diye tercih yapmıyorum, Sevgi de, üzüntü de içimizde sonsuz miktarda var, En azından normal insanlarda bu böyle, Harcadığımız için bitmez, merak etme" dedim,

Sonra sabah gazeteleri elime aldım,

Baktım Yılmaz Özdil de aynen dostumun dediği gibi yazmış,

Dostuma söylediğimi Yılmaz’a söyleyemem, O kadar dost değiliz,

Ama her ikisine de Allah’tan üzüntü ve sevgi diliyorum, Bol bol versin ki, ayrım yapmadan herkesi sevebilsin ve herkes için üzülebilsinler,

 

 


Özel harekât timleri

GELİŞMELERE bakınca "Acaba" diyorum "Terörle mücadelede deja vu mü oluyor?"

Terörle mücadele için Türk Silahlı Kuvvetleri devre dışı bırakılacak ve Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, yani polise bağlı "özel harekât birlikleri" oluşturulacakmış,

"Müthiş bir keşif, şimdiye kadar kimsenin aklına nasıl gelmedi!" diyeceğim ve siz güleceksiniz,

Bu yöntem aynıyla geçmişte denendi,

Yer yer başarılı da oldu ama bu yöntem ne askerlerimizin şehit düşmesini engelledi, ne terörü bitirdi, Sadece askerlerin yanı sıra polis şehitler de verdik,

Ve tabii bir de Emniyet teşkilatı içinde "sorunlu" bir grup ortaya çıktı,

Bu sorunların ne olduğunu uzun uzun anlatmama gerek yok,

Çeşitli davalar ve çeşitli itiraflar vesilesiyle zaten görüyorsunuz, okuyorsunuz,

Üstelik de bunlar buzdağının görünen tarafı,

O yıllarda benim gibi bölgede uzun zaman geçirmiş gazeteciler çok daha vahimlerini biliyorlar, Çünkü gördüler, yaşadılar,

Böyle bir özel harekât gücünü kurmak kolaydır,

Ama zaman içinde "kirlenmesini" engellemek zordur,

Daha zor olanı ise bir gün hata yapıldığını anlayıp bundan geri dönmek, bu gücü lağvetmektir,

Amaç sadece "terörle mücadeleyse" Silahlı Kuvvetler içinde oluşturulmakta olan "profesyonel birlikler"le mesele çözülür,

Sivil otoritenin askere söz geçirememesi gibi bir "absürd" durum artık söz konusu olmadığına göre, bu işin bir sakıncası da yoktur,

Denenmiş ve olmamışı bir daha denemenin âlemi de,

 


Asmalı

LİSE yıllarından beri uğrak yerim olan Asmalımescit, İstanbul’un en keyifli köşelerinden biri olmuştu,

Bizim ilk gençlik yıllarımızdan farklıydı biraz,

O zamanlar daha çok meyhane ve bir iki batakhaneden ibaret olan Asmalımescit civarı, son birkaç yılda iyice popüler hale gelmiş, barlar, lokantalar, meyhanelerle şenlenmişti,

Yabancıların uğrak yeri olmuştu, Müthiş kozmopolit bir yapı içinde, sosyal katmanları da birleştiren bir hali vardı,

Sosyetiklerle varoş gençlerinin yakın masalarda oturabildiği, reklamcıyla işadamının, enteliyle zibidisinin, serserisiyle sarhoşun, serkeşiyle herkesin birlikte harman olduğu hoş bir ortamdı,

Yaz başıydı,

Asmalımescit’in en şık lokantasının uzun yıllardır tanıdığım patronuyla sohbet ediyorduk,

"Bak AK Parti için şöyle dediler, böyle dediler, Yok yaşam tarzımıza karışacak dediler, Bilmem ne dediler, Bak şu sokağa, Ölmüyor, giderek canlanıyor, Burası Beyoğlu, belediyesi bile AK Partili ve buraya karışmak, engellemek, kapatmak bir yana burayı daha hoş hale getirmeye çalışıyorlar, Sadece burası bile önemli göstergedir, Türkiye’de kimsenin kimseye tehdit olduğu falan yoktur" diyordu ve ekliyordu: "Oyum AK Parti’ye,"

Şimdi okuyorum ki, Asmalımescit’te sokaktaki masalar, sandalyeler kaldırılıyormuş, Esnaf isyan ediyormuş, "Asmalımescit bitirilmek isteniyor" diyorlarmış,

Umarım öyle değildir,

Umarım Beyoğlu Belediyesi, Asmalımescit’i yok etmek niyetinde değildir,

Umarım yapılan sadece "makul bir düzen" sağlamakla sınırlı kalır,

"Şikâyet mikâyet" palavralarına da doğrusu hiç inanmıyorum,

Asmalı’ya gidip şikâyet etmek, maça gidip tezahürattan şikâyetçi olmak gibi bir şey olur!

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Fikri olmayanların fikri olanlara saldırarak var olmaya çalıştığını anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları