Fidan’ı kim hedef yapmış olabilir?

DEVLETİN en önemli istihbarat kurumunun başkanına ve hatta kurumun tümüne yönelik böyle hamle, bir ülkede kolay kolay olabilecek bir şey değil,

Üstelik de bu hamlede önce "Vezir" deniyor, sonrasında ise "Şah" deme ihtimali ortaya çıkıyor,

Komplo teorilerini çok sevmemekle beraber, "Bütün bu olan bitenin arkasında ne olabilir?" diye kendime soruyorum,

Kafam karışık, Net bir yanıtım yok,

Ama bildiklerimi, gördüklerimi üst üste koyuyorum,

Hakan Fidan MİT Müsteşarı olduğu günden bu yana İsrail’in ona yönelik bir tavrı var,

İsrail, Fidan’ı sürekli olarak "İran yanlısı" olmakla suçluyor, Fidan’a güvenmediğini sürekli olarak vurguluyor, hatta bilgi paylaşımlarına sınırlama getiriyor,

MİT Müsteşarı Fidan’ın yaklaşımları, İsrail’i başından beri rahatsız ediyor,

Bu gizli değil açık bilgi,

Fidan’ı Türkiye’de itibarsızlaştırma süreci ise Oslo görüşmeleri denilen ve PKK’yla yürütülen pazarlıkların basına yansımasıyla başlıyor,

Bu görüşmeler oldukça eski aslında, Fidan’ın müsteşar olmasından bile önce "özel temsilci" sıfatıyla katıldığı görüşmeler, Burada Fidan ve MİT, Türk kamuoyunun gözünde itibarsız hale getirilmek isteniyor,

Bu görüşmelerin bantlarını kimin sızdırdığı bilinmiyor, bulunamıyor ama o günlerde pek çok yerde bunun İsrail tarafından yapılmış olabileceği konuşuluyor,

Ardından 2, büyük olay patlıyor,

Uludere faciası,

Uludere’de Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı jetler, Heronlardan geldiği iddia edilen görüntüler ve örgütten geldiği söylenen istihbarata dayanarak PKK’lı zannettiği köylüleri bombalıyor, 34 vatandaşımız ölüyor,

Olayın ertesi günü iki gazeteci, Baransu açık ve net bir biçimde ve Bulut ise satır arasında, "Bombalamaya neden olan istihbaratı MİT verdi" diye yazıyor,

MİT ikinci darbeyi yiyor, İlkinde PKK ile görüştüğü için milliyetçi Türkler, ikincisinde ise Kürtlerin bombalanmasına neden olduğu iddiasıyla milliyetçi Kürtlerin tepkisini alıyor,

Bu arada KCK’ya yönelik operasyonlarda çok ilginç şeyler bulunuyor,

Oslo görüşmelerinin normalde o düzeyde bir yerde bulunması mümkün olmayan tutanakları ve hatta ses kayıtları BDP’nin ilçe teşkilatlarında "ele geçiriliyor",

Ardından çeşitli basın kuruluşlarına KCK operasyonlarında ortaya çıkan MİT’le ilgili bulgular sızdırılıyor,

Gazeteler yasal nedenler ve ulusal güvenlik kaygılarıyla bu sızdırılan bilgileri kullanmıyor, Bir süre geçiyor, Basına sızdırılan ve kullanılmayan bu bilgiler MİT’e yönelik bir operasyonun "delilleri" oluyor,

Doğrusu bunlar çok da normal olaylar değil,

Bana biraz garip geliyor,

Aslında biraz değil, çok garip geliyor,

 

 


Son gelişmeler ve CHP

MİT’in eski ve yeni müsteşarları ile üst düzey yöneticileriyle ilgili son gelişmeler, Cumhuriyet Halk Partisi’nin ve liderinin "yetersizliğini" bir kez daha gözler önüne serdi,

İstanbul’da iki savcı, Türkiye’nin en önemli kurumlarından birinin eski ve yeni yöneticileri hakkında soruşturma açıyor,

Şüpheli sıfatıyla ifadeye çağırıyor,

Bununla ilgili anamuhalefet partisi genel başkanının söylediği cümle, "Bu tartışmalar vatandaşı rahatsız ediyor" oluyor,

Bir olay bu kadar kötü okunabilir, bir olaya bu kadar yanlış, bu kadar manasız tepki verilebilir,

Ortaya çıkan durum tam bir felaket,

Sağdan da baksanız felaket, soldan da baksanız felaket,

Söylenebilecek bin türlü söz, yapılabilecek bin türlü yorum varken CHP’nin Genel Başkanı, "Vatandaşı rahatsız ediyorsunuz" noktasında,

Oysa çok açık bir ilkesel tutum alabilir ve MİT’e sahip çıkabilir, "Bakın bu savcılarla ilgili sizi daha önce uyarmıştık, Siz o zaman aynı savcıların hukuku zorlayan soruşturmalarına sahip çıkıp destek vermiştiniz, Sonunda keser döndü sap döndü, Aynı hukuku zorlayan uygulamalara hükümet de uğradı" diyebilirdi,

Böylelikle, yargı uygulamalarıyla ilgili olarak "ilkesel" ve "kıvırmayan" bir tutum sergileyebilirdi,

Ya da tam tersini yapabilir, savcıların MİT’le ilgili iddialarına sahip çıkabilir ve bunun faturasını iktidara çıkarabilirdi,

Ama belli ki, CHP Genel Başkanı ve arkadaşları, olayın ne olduğunu okumaktan bile aciz bir haldeler,

O yüzden de "Gürültü yapmayın, rahatsız oluyoruz" demekle yetiniyorlar,

Bence kalın duvarlı, çift camlı, iyi yalıtımlı bir mekâna taşınsınlar,

Böylelikle gürültüyü duymazlar,

Gürültü bitince çıkarlar,

Memleket hâlâ yerindeyse ne âlâ,

Değilse onlara ne, 

 

 


Son operasyon ve BDP

BU operasyonda en garip durumda kalan parti BDP oldu,

Olayı neresinden tutacaklarını bilemiyorlar,

Haklılar da,

Kendilerine "Önder" dedikleri Öcalan’ın talimatlarını ileten kişinin aslında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en üst istihbarat kurumu için çalışan kişiler olduğu ortaya çıkıyor,

Kendilerinin görüşlerini Öcalan’a iletmek üzere dinleyen kişilerin, aynı şekilde MİT’in adamları olduğu gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorlar,

Kendilerine talimatlar yağdıran, tehdit eden KCK’lıların pek çoğunun aslında MİT’in elemanı olduğunu öğreniyorlar,

Kürt gençlerini sokağa döken KCK sorumlularının MİT’e çalıştığı kesinleşiyor,

Tüm bunların sonucunda kendilerinin de bir anlamda MİT’e çalıştıkları anlaşılıyor,

Ve tabii bağlı oldukları terör örgütünün aslında bir istihbarat örgütleri koalisyonu haline dönüşmüş olabileceği gerçeğiyle karşı karşıya kalıyorlar,

Elbette ne yapacaklarını şaşırırlar,

Ne yapacaklarına karar vermek için bir toplantı yapalım deseler, içlerinde kimin MİT’e çalıştığını da bilemeyecekleri için durumları zor,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Adaletin gerekliliğini zülfüyâre dokunmadan anladığımız zaman

Erişilebilirlik Araçları