Bu savcılar da çok kötü canım!

GÜNÜN sözü Bülent Arınç’tan geldi bence,

Yasama organının eski başkanı dedi ki: "Savcı yetkisini kötüye kullandı,"

Kastettiği savcı, KCK soruşturmasını yürüten ve bu kapsamda MİT yetkililerini ifade almaya çağıran Sarıkaya,

Tabii ilk soruyu sorup konuyu noktalamak da mümkün,

Yani diyebiliriz ki: "Savcıların görevini kötüye kullanıp kullanmadığına siyaset karar verecekse nerede kaldı yargının bağımsızlığı?"

Ama bu sorunun yanıtı "malum" olduğu için sormak bile abesle iştigal sınıfına giriyor,

O yüzden başka şeyler soralım, söyleyelim,

Mesela diyelim ki: "Çok özel görevler yapan üst düzey MİT mensuplarını savcılar kafasına göre çağırıp içeri atamaz, hatta sorgulayamazsa Kaşif Kozinoğlu neciydi?"

Kozinoğlu MİT’çi değil de BİT’çi miydi? Belediyede mi çalışıyordu?

Savcılar kafalarına göre ifadeye adam çağıramıyorsa, bazı makamların mensupları özel yasalarla korunuyorsa ve soruşturulmaları, sanık sandalyesine oturtulmaları özel işlemlere tabiyse ve herkes tarafından sorgulanamıyorlarsa, MİT’in kimi bölge başkanları, kimi cumhuriyet başsavcıları, kimi ordu komutanları, kimi kuvvet komutanları ve kimi genelkurmay başkanları nasıl savcılar tarafından çağrılıp, sorgulanıp üstüne bir de tutuklandılar,

Bunları yapan savcılar yetkilerini aşmıyorlar mıydı?

Ve o zaman, "Bu savcılar yetkilerini aşıyor ve kötüye kullanıyor" diyenleri neden Ergenekoncu ilan ediyordunuz?

Yetmediyse devam edeyim,

İstanbul’da özel yetkili bir savcı 130 küsur, büyük bölümü muvazzaf, çoğu yüksek rütbeli silahlı kuvvetler mensubunu ifadeye çağırdığı zaman, dönemin İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, "Bana haber vermeden bunları nasıl çağırırsın?" diye bozuk attığında Aykut Cengiz Engin hakkında bir karalama kampanyası niye yapılmıştı peki?

"Maiyetimde çalışan savcı bana söylemeden nasıl böyle bir işlem yapar?" diyen Aykut Cengiz Engin’i, medyamızın bir bölümü Ergenekoncularla yandaş ilan etmemiş miydi?

Dediğim gibi söylenecek çok söz var,

Ama gök kubbe altında söylenmedik söz kalmadı,

Söylesen kaç yazar, söylemesen kaç!

 

 


 

Ece’nin kitabı

ECE Temelkuran çok sevdiğim yazarlarımızdan biriydi,

Gazetecilik ile aktivistlik arasındaki çizgide yürüdü uzun süre,

Sonunda aktivist yanı ağır bastı,

Tunus’a yerleşme kararı aldı,

Biz de kendisiyle yollarımızı ayırdık,

Kendisine de söylediğim gibi, Ece Temelkuran bundan böyle uluslararası bir gazeteci,

"Freelance" yazılarını dünyanın çeşitli gazetelerinde göreceğiz, saygın gazetelerde,

Serbest gazeteci olunca, bir yandan da aktivist olmanın bir sakıncası yok,

Ece’nin bu tercihi çok saygıdeğerdir,

Zor bir yolu seçti,

Ece’nin Habertürk’teki yazılarını keyifle okudum hep,

Gerçek vicdan sahibi bir kalemin eseri yazılardı,

O kadar gerçek, samimi bir vicdanı bir Umur Talu’da gördüm, sonra da Ece’de,

Şimdi Ece Temelkuran, Habertürk’te yazdığı yazıları bir kitapta toplamış,

Kitabı görünce çok mutlu oldum,

Çünkü hem tüm bu yazıları tek bir kitapta görebilmenin rahatlığı olacak,,,

Hem de Ece’nin Habertürk’te nasıl özgürce yazdığı tarihe kayıt düşecek,

Ece’nin kitabı, Habertürk’ün özgür ortamının kitabıdır bence,

 

 


 

Ekonomik sosyoloji

HABERTÜRK Ekonomi Servisi dün muhteşem bir haber yaptı,

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’ndan aldığı özel bir bilgiye dayanarak yapılan haber, Türkiye’nin ekonomik değil sosyolojik tablosunu da ortaya koyuyor,

Özeti şu:

Türkiye’de toplam 887 bin 664 şirket var,

Bu şirketlerin toplam cirosu 2,222,031,616,023 TL, Yani yaklaşık 2 trilyon 222 milyar TL,

Bu cironun 1 trilyon 465 milyar TL’sini 8 bin 691 şirket elde ediyor,

Yani toplam cironun yüzde 66’sı, yüzde 10’luk bir grup tarafından yapılıyor,

Bu Türkiye’nin sadece ekonomik değil sosyal tablosu,

Görüyorum ki, AK Parti iktidarı 10 yılda bu tabloyu değiştirmeye muvaffak olamamış,

 

 

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Sevginin günü olmadığı zaman

Erişilebilirlik Araçları