Parti grupları müzik grubu mudur?

TÜRKİYE’de demokrasi ilerliyor zannediyoruz ya, aslında ilerlemiyor,

Geriliyor,

Çünkü parti içi demokrasiler ilerlemiyor,

Parti içi demokrasi ilerlemedikçe ülkedeki demokrasinin ilerlemesi mümkün değil,

Şu kadarını söyleyeyim; çokpartili hayata geçtiğimiz 1950’li yıllarda parti içi demokrasi çok daha iyi bir noktadaydı,

Bunu neye dayanarak mı söylüyorum, anlatayım,

Biliyorsunuz salı günleri Türkiye’nin kâbus günleri,

Üç partinin üç lideri çıkıyorlar grup toplantılarında kürsüye, başlıyorlar birbirlerine veryansın etmeye,

Türkiye’nin başka hiçbir sorunu yokmuş ve sanki sorun bu üç partinin varlığıymış gibi birbirlerine hakaretler, hatta zaman zaman küfürler yağdırıyorlar,

Hep aynı üç kişi, hep aynı üç parti,

Peki bu partilerin tek mevzuu bu mudur ve bu partilerde bu üç kişiden başka o kürsüye çıkmaya layık adam yok mudur?

Bu partiler birer kişiden mi ibarettir?

Niye o kürsüye başkası çıkıp başka konuları konuşmaz,

Bakın açık söyleyeyim, 1950’lerde bu iş çok daha düzgün, çok daha demokratikti,

Parti grupları, partilerin “asıl” gücüydü,

Liderler vardı ama grup daha önemliydi,

Tartışmasız lider Adnan Menderes bile grupta sadece bir kişiydi,

Grup toplantılarında o dahi eleştirilirdi, Hele hele bakanların uygulamaları, kürsüye çıkan konuşmacılar tarafından eleştirilirdi,

Demokrat Parti hükümetleri boyunca pek çok bakan, Demokrat Parti Grubu’nda yapılan eleştiriler sonucunda ya istifa etmek zorunda kalmıştı ya da grup tarafından bakanlıktan düşürülmüştü,

Bugün böyle bir şey mümkün mü?

Böyle bir şey mümkün olsa, AK Parti Grubu İdris Naim Şahin’i bakan olarak o koltukta tutar mı mesela!

Aynı şey CHP için de geçerli,

Her şeyi Kılıçdaroğlu söylüyor, Üstelik de yetersiz politik bilgisi ve politik kavram hâkimiyetiyle,

Niye o kürsüde bir gün de Princeton mezunu, Princeton’da doktora yapmış Büyükelçi Faruk Loğoğlu’nu dış politika konusunda konuşurken dinlemiyoruz!

Ya da eski Hazine Müsteşarı Faik Öztrak’ı ekonomi konusunda konuşurken,

Emin olun 1950’lerde partiler daha demokratikti,

Çok daha demokratik,

Ehveni şer bunu beğendim

ÇAMLICA’ya yapılması planlanan caminin proje seçme aşamasını eleştirdiğim ve “Niye dünyanın en büyük mimarlarından proje istemediniz? İslam dünyasının bu en büyük kentine 21, yüzyılda, gelecek yüzyıllara bakacak bir cami yapılacaksa böyle yapılmaz” dediğim dünkü yazımdan sonra benimle aynı fikirde olan yüzlerce mesaj geldi,

Kimileri ise “Projelerden hiçbiri mi güzel değildi?” demiş,

Kimsenin emeğine saygısızlık etmek istemem ama bence hiçbiri “yeterince” güzel değildi,

Hele hele jürinin “1’inciliğe layık eser bulamadığı” bir yarışmada “O zaman 2’nci geleni inşa edelim” demenin, ama iki 2’nci olmasının ve bunlar arasından niyeyse birini seçmenin anlamsız, saçma, ilkel bir düşünce olduğunu söyleyeyim,

Ama ille de “biri” demek gerekirse diğerlerini bilmemekle beraber dereceye girip açıklanan 2’nci gelen projeler arasından yapılmayacak olanı beğendim,

Mimar Süleyman Akkaş’ın çizdiği projeyi,

Farklı, Yenilikçi,

Çizimleri paylaşayım,

Bakalım siz de benimle aynı fikirde olacak mısınız?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Espri ve zekâyla yapılan eleştirilerin çok daha etkili olduğunu anlamak için Sırrı Süreyya Önder’i dinlememiz gerekmediği zaman.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik

Erişilebilirlik Araçları