Üniforma değil simge çorbası!

TBMM’deki “muhafız” polislerin kıyafetlerini ve kilolarını eleştirince, üstüne bir de “Burada görev yapanlar torpilli polisler” iddiasını aktarınca TBMM Başkanı Cemil Çiçek aradı dün,

Uzun uzun anlattı,

Önce eleştirdiğim kıyafetlerden başladı,

Kıyafetlerde kırmızının seçilmesinin nedeni, anladığım kadarıyla başka renk kalmamış olması,

Çünkü Cemil Bey, “Mavi Cumhurbaşkanlığı muhafızlarında, beyaz Başbakanlık’taki polislerde kullanıldığından TBMM için de kırmızı uygun görüldü” dedi,

Kırmızı kıyafetlerin tasarımını ise Ankara Olgunlaşma Enstitüsü yapmış,

Üzerindeki her şeyin bir manası var anladığım kadarıyla,

Ceket modeli, erken devir Türk kültürünü yansıtıyormuş, Anadolu’da gerek Selçuklu, gerekse Osmanlı devirlerinde kullanılan kruvaze kapama biçimindeymiş, Yakalar dikmiş, çünkü bu TBMM’nin ciddiyet ve kararlılığını vurgularmış,

Dik yaka, apolet ve kol ağızlarında güç kudret, yer ile göğün birleşimini yansıtan sekiz kollu Selçuklu yıldızı ve ona bağlı rumi dolgulu, yarım yıldız uçlu dikdörtgen kartuş deseni kullanılmış,

Giysinin imajını kuvvetlendirmek için altın yaldızlı kuşam takımı eklenmiş,

Bütünleyici unsur olarak stilize edilmiş burgu motifine de ceket, pantolon, şapka ve apolette yer verilmiş,

Ceketin sol üst kısmına TBMM amblemi konulmuş,

Ceketteki TBMM ambleminde gücü ve cesareti temsil eden kırmızı ile şapkada ve pantolonda resmiyeti ve vakarı temsil eden lacivert renk, şapkanın tereğinin üzerinde TBMM amblemi, kuşam takımı ve süsleme şeritlerinde altın yaldız, cenaze törenlerinde şapka yerine mavi renkli TBMM amblemli miğfer kullanılmış,

Yani o kıyafet öyle “haybeci” bir kıyafet değil anlayacağınız,

Bunu da bir komisyon benimsemiş ve beğenmiş,

Burada görev yapan polislere gelince,

Cemil Çiçek gayet samimi bir şekilde, “Eskiden dedikleriniz doğru, Şarka gitmek istemeyen, Ankara’da kalmak isteyen adamını bulup burada kalırmış, Şimdi artık bunu değiştirttik, Tabii yine arada oluyordur ama artık burada görev yapanların maaş farkı da kalmadı, Karakol polisi ne alıyorsa bu arkadaşlar da bunu alıyor” dedi,

Kanun değişikliğinden önce burada görev yapan ve hâlâ orada bulunan polislerin ise bir miktar farklı maaş aldığını ama bir süre sonra bunun da ortadan kalkacağını, çünkü burada görev yapma süresinin 6 yılla sınırlandırıldığını da ekledi,

“Biraz da zayıflasalar” dedim Cemil Bey’e,

“Yeniler galiba daha formda, 36 yaş sınırı getirildi, Erkeklerde en az 1,76, kadınlarda ise 1,70 boy ve orantılı kilo ölçüleri var, Ama eskiden kalanlarda biraz sorun olabilir” dedi gülerek,

Sonuç olarak bence kıyafetler hâlâ çirkin, Bu kadar simge bir araya gelince çorba olmuş belli,

Ve polisler hâlâ tombik, Belki bu yazıyı okuyunca biraz rejim yaparlar,

Federasyondan itiraf: Hakemlerimiz yalancıdır

Futbol Federasyonu tel tel dökülüyor,

Federasyonu yönetenlerin spor yöneticiliği siciline baktığınız zaman çok da beklenen bir durum,

Her gün bir rezalet var neredeyse, son rezalet Meireles olayı,

Meireles’e 12 maç ceza verildi,

Sonra bu cezaya itiraz edildi,

“Tükürmedi” dendi,

Hakem Özkahya çıktı, “Bana tükürüldü, Benden iyi mi bileceksiniz?” dedi,

Sonra görüntüler izlendi,

“Tükürmediğine” karar verildi ve ceza kaldırıldı,

Kim haklıdır, kim haksızdır bilemem,

Ben de görüntülere baktım,

Pek çoğunda tükürmemiş gibi görünüyor,

Birinde ise tükürmüş gibi görünüyor, Bilmiyorum,

Ama bildiğim bir şey var,

Futbol Federasyonu hakemlerine güvenmediğini, hakemlerinin yalan yanlış raporlar yazdığını, yalan yanlış suçlamalarda bulunabildiğini bu kararıyla teyit etmiştir,

Federasyonun kendisinin inanmadığı ve güvenmediği hakemlere futbolcular ve takımlar bundan sonra nasıl güvenecek, merak ediyorum,

Her kaçakçıyı bombalayacaksak

Ertuğrul Özkök dün televizyona çıkıp Uludere’de öldürülenlerle ilgili tartışmaya katıldı,

“Uludere’yi konuşacaksak kaçakçılık olayını normal bir olay gibi görmeden konuşmamız lazım” deyiverdi,

Özkök’ün bu sözlerine çok derin bir itirazım var,

Orada, o yokluk içinde yaşayan insanların yaptığına “kaçakçılık” demek biraz insafsızlık oluyor,

Elbette kaçakçılığı savunacak, kaçakçılığı doğru gösterecek halimiz yok,

Ancak oradaki garibanların yaptığı kaçakçılık, üçbeş katırın sırtında birkaç teneke akaryakıt, birkaç karton sigara, birkaç kilo çay getirip üçbeş kuruş kazanmaktan ibaret,

Doğru mu, doğru değil elbet,

Ama devletin denetiminde, neredeyse yazılı olmayan izniyle, devletin bilgisi dahilinde yapılan bir tür sınır ticareti bu,

Kaçakçılık suçsa, bu adamlar suçluysa yakalarsın, kaçakçılıktan ceza verirsin,

Her kaçakçıya bomba atılsaydı bu ülkede vergi kaçakçılarına, petrol kaçakçılarına, otomobil kaçakçılarına atılan bombalardan başta İstanbul olmak üzere büyükşehirlerimiz yerle yeksan olurdu,

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ağaç gölgesinde yatanlar gölgeyi kendi gölgeleri zannetmediği zaman.

Erişilebilirlik Araçları